TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 177. VE 180. AYETLER

177-178-179 Âyetlerimizi yalanlayan ve böylece sadece kendi nefislerine zulmetmiş olan kavmin hali ne kötü bir misaldir.”
“Allah kimi hidayetine erdirirse, muhakkak ki o, doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa, işte onlar, hüsrana uğramış kimselerdir.
“Yemin olsun ki biz, cinlerden ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kaİbleri vardır ama onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır ama onlarla hakkı görmezler. Kulakları vardır ama onunla hakkı işitmezler. İşte onlar, hayvanlar gibidir. Hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar, gafillerin ta kendileridir.
Ayetlerimizi ve delillerimizi yalanlayan kavimlerin misalleri nne kötü misaldir. Onlar, ancak nasiplerini kaybederek kendilerine zulmetmiş olurlar. Allah kimi hidayete erdirecek olursa, hidayet üzere olan işte o’dur. Kimi de sahipsiz bırakır, elinden tutmazsa işte Öyle insanlar, hüsrana uğrayanlar ve helak olanlardır. Şüphesiz ki, biz cin ve insanlardan bir çoğunun cehenneme girecek amel işleyeceklerini bilerek onları cehennem için yarattık. Onlann cehennemlik oluş sebepleri, kalblerinin, Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren ve Peygam-berleri’nin hak olduğunu beyan eden delilleri anlamak istememeleri, onların yüz çevirmeleri, gözleriyle bu delillere bakmamak ve kulaklarıyla da bunları dinlemek isteemeleridir. İşte cehennem için yaratılan bu insanlar, kendisine konuşulanı anlamayan, hayn şerri ayırdedemeyen hayvanlar gibidirler. Hatta batıla uymada bu hayvanlardan daha da alt derecededirler. Zira, hayvanların, iyiyi kötüden ayırdeden hayn şer’den seçen, akılları olmadığı halde onlar yine de kendilerine zarar veren şeylerden kaçınır, faydalı olan şeylere yaklaşmaya çalışırlar. Bu kâfirler ise uzun vadede kendileri için zararlı olan şeylere yaklaşır, faydalı olan şeylerden kaçınırlar.
Allah Teâlâ bu son âyette birçok cin ve insanı, cehennem için yarattığını beyan etmektedir. Bunlar Allah’ın kâfir olacaklarını bildiği kimselerdir. Allah Teâlâ bunların, kalblerinin anlamaz, gözlerinin görmez ve kulaklarının işitmez olduklarını beyan etmektedir. Aslında bunlar, maddî olarak, anlamayan, görmeyen ve işitmeyenler değil, dünya ve âhiretlerinde kendilerine faydalı olacak şeyleri idrak etmeyen, görmeyen ve anlamayan kimselerdir. Zira bu duyu organları maddi şeylerin gerçeğini idrak etmek için bir vasıta olduğu gibi, manevî şeylerin bilinmesi ve hidayete erişilmesi için de birer vasıtadırlar. Bunlar sadece .madde için kullananlar, âyet-i kenne’nin de ifade buyurduğu gibi, insanlık mertebesine ulaşamayıp hayvanlık derecesinde kalan kimselerdir. Hatta bu yeteneklerin gereğini yapmadıkları için, bu yeteneğe sahip olmayan hayvanlardan da aşağıdadırlar. [1][231]
180- En güzel isimlar Allah’ındır. Allah’a bu isimlerle dua edin. Onun isimlerini değiştirenleri terkedin. Onlar, ilerde bu yaptıklarının cezasını göreceklerdir.
En güzel isimler Allah’ındır. Siz onu o isimlerle anın. Onun isimlerini değiştiren ve onlan yalanlayan müşriklerden uzak durun. Onlar, âhirette, yaptıklarının cezasını göreceklerdir.
Bu hususta Ebu Hureyre (r.a.), Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor.
“Şüphesiz ki Allah’ın doksandokuz ismi vardır. Yüzden bir eksiktir. Kim onlan sayarsa cennete girecektir. [2][232]
Diğer bir rivayette ise Yine Ebu Hureyre (r.a.) Resulullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor.
“Şüphesiz ki Allah’ın doksandokuz ismi vardır. Kim onlan sayarsa cennete girer. O, kendisinden başka hiçbir ilah olayan Allah, Rahman, Rahim, Melik, Kuddûs, Vehhab, Selam, Mü’min, Müheymin, Aziz, Cebbar, MÜtekebbir, Halik, Bari, Musavvir, Gaffar, Kahhar, Rezzak, Fettah, Âlim Kaabıd, Bâsıt, Hâfid, RâfT, Muizz, Müzil, Sem’i, Basîr, Hakem, Adi, Latîf, Habîr, Hâlim, Halîm, Ğafûr, Şekûr, Aliyy, Kebîr, Hafîz, Mukît, Hasîb, Celil, Kerîm, Rakîb, Mucîb, Vasi’, Hakîm, Vedûd, Mecîd, Bâis, Şehîd, Hakk, Vekîl’, Kaviy, Metîn, Veliyy, Hamîd, Muhsî, Mübdî1, Muîd, Muhyî, Mümîd, Hayy, Kayyûm, Vâcid, Mâcid, Vâhid, Samed, Kaadir, Muktedir, Mukaddim.Muahhir, Evvel, Âhir, Zahir, Bâtın, Vâlî, Müteâlî, Ber, Tevvab, Muntakim, Afuvv, Reûf, Mâlikülmülk, Zülcelalvelikram, Muksit, Cami, Ganî, Muğnî, Mâni”, Dârr, Nâfı\ Nûr, Hâdî, Bedi’, Bakî, Vâris, Reşîd, Sabûr’dur. [3][233]
Rivayet edildiğine göre Ebu Cehil, bazı Müslümanların, Kur’an okurken, Allah’ın, “Rahman”, Allah” gibi çeşitli isimlerini zikrettiklerini duymuş ve “Mu-hammed, İlahın tek bir ilah olduğunu iddia ediyor, halbuki o da birçok ilaha tapıyor.” demiş işte bunun Üzerine bu âyet nazil olmuş ve bu isimlerin hepsinin tek bir ilaha ait olduğunu beyan etmiştir.
“Mücahid diyor ki: “Müşrikler “Allah” lafzını tahrif ederek “el-Lât”, Aziz kelimesini de tahrif ederek “el-Uzza” isimlerini türetmiş ve putlarına isim olarak takmışlardır.
Âyet-i kerime’de geçenve “Değiştirenler” diye tercüme edilen fiili, Abdullah b. Abbas tarafından “Yalanlar” şeklinde izah edilmiş Katade tarafından da “ortak koşarlar” diye izah edilmiştir. Birinci izaha göre âyetin bu bölümünün manası, “Onun ismini yalanlayanları terkedin.” şeklindedir. İkinci izaha göre ise “Onun ismine ortak koşanlardanuzak durun.” demektir. Aslında bu fiilin manası “Doğru yoldan aynlmak, eğri yola sapmak” demektir. Müşrikler, Allah’ın isimlerini kendisine vermeyip putlara vererek isimlere bir kısım harfler ilave edip veya eksilterek onları gerçek müsemmalarmdan saptırmışlar, “Allah” ismini tahrif edip “el-Lât” demişler. “Aziz” ismini değiştirerek “el-Uzza” demişlerdir. Bunlarla da putlarını kastetmişlerdir. [4][234]