TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 201. VE 206. AYETLER

201- Allah’tan korkanlara, Şeytan’dan bir vesvese dokununca Allah’ı hatırlarlar. Ve hemen gerçeği görürler.
Kendilerine farz kıldığımız emirleri yerine getirip, yasakladığımız haramlardan kaçınarak Allah’tan korkanlara, Şeytan tarafından bir sıkıntı, bir vesvese, bir arıza dokunduğu zaman, onlar, Allah’ın azabını ve mükâfaatmi, vaadlerini ve tehditlerini hatırlarlar. Ve hemen Allah’a karşı günah işlemekten ellerini çekip gerçeği görürler.
Anlaşılacağı gibi Şeytan, zaman zaman insanın nayağını kaydırmak için uğraşmaktadır. Fakat buna maruz kalan insan, derhal Allaha sığınmalı, Allah’ın yardımını dilemeli, onun ceza ve mükâfaatının büyüklüğünü düşünerek kendisini, Şeytanın tahrik ve teşviklerinden koruması için Allah’a sığınmalıdır. [1][265]
202- Şeytanların kardeşlerine gelince, Şeytanlar onları azgınlığa sürüklerler. Sonra o azgınlıktan geri durmazlar.
Şeytanlar, kâfir ve müşriklerden, kendilerine kardeş olanların ise azgınlıklarını ve sapıklıklarını artından Sonra bu azgınlar, sapıklık ve azgınlıklarından geri durmaz, aynı yolda devam ederler. [2][266]
203- Ey Muhammcd, onlara bir âyet getirmediğin zaman da: “Kendin bir âyet yapsaydın ya” derler. De kî: “Ben sadece rabbim tarafından bana vahyolunana tâbi oluyorum. Bu Kur’ân inanan bir kavme, rabbiniz tarafından açık bir delil, bir hidayet rehberi ve bir rahmettir.
Ey Muharnmed, sen onlara, Allah tarafından bir mucize getinneyince de: “Sen onu kendin icad etsene” derler. De ki: “Ben, Allah’ın bir kuluyum. Ancak rabbim tarafından bana vahyedilene uyarım. Bu Kur’an, kendisine iman eden bir topluluk için, rabbiniz tarafından gönderilen, hakkı gösteren apaçık bir delil, doğru yolu gösteren bir hidayet rehberi ve bir rahmet kaynağıdır[3][267]
204- Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin. Ve susun ki merhamet olunasınız.
Ey iman edenler, size Kur’an okunduğu zaman, âyetlerinin mânâsını anlamanız ve öğütlerinden ibret almanız için onu dinleyin. O okunurken susun, gö-rülütü yapmayın. Böylece rabbiniz size merhamet etsin.
Kur’ân-ı Kerim okunduğunda müşrikler, onu dinlememek için gürültü yapıyorlar ve birbirlerine” … Bu Kur’anı dinlemeyin. Okunurken görültü yapın. Belki bu yolla galip gelirsiniz.” diyorlardı[4][268]
Allah Teâlâ müminlere, müşriklerin yaptıklarınının tam aksini emrederek, Kur’an okunurken onu dinlemelerini, ona saygı gösterip susmalarım emretmiştir.
Görüldüğü gibi âyet-i kerime’de, Kur’an okunurken onun dinlenilmesi ve konuşulmaması emredilmektedir.
Müfessirier, Kur’anın hangi durumlarda okunması halinde dinlenilmesinin gerekli olduğu hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.
a- Abdullah b. Mes’ud , Ebu Hureyre, Zühri, Ubeyd b. Umeyr, Mücahid, Said b. el-Müseyeb, Dehhak, Katade, Süddi, Abdullah b. Abbas ve İbn-i Zeyd’den nakledilen görüşe göre, Kur’anı imam okurken ona uyan cemaatin dinlemesi gerekir. Bu halin dışında Kur’anı okuyanı mutlaka dinlemek gerekmez. Bu hususta, Müseyyeb b. Râfî Abdullah b. Mes’udun şunları söylediğini rivayet etmiştir. “Bizler, namazda iken birbirimize selam veriyorduk. Nihayet “Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki merahmet olunasınız.” âyeti nazil oldu. İnsanların, namazın içinde Kur’an dinlemeleri ve susmalan emredildi.
Talha b. Ubeydullah da diyor ki: “Ben, Ubeyd b. Umeyr ile Atâ b. Ebi Rebahın, bir kimse vaaz ederken konuştuklarını gördüm. Onlara dedim ki: “Siz Kur’ani dinlemiyor ve Kur’anı dinleyene vaadedileni kazanmak istemiyor musunuz?” Onlar dönüp bana baktılar sona konuşmalarına devam ettiler. Sözümü tekrarladım. Yine dönüp bana baktılar. Sonra sözlerine devma ettiler? Üçüncü defa tekrarladım. Yine bana dönüp baktılar ve dediler ki: “Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki merhamet olunasınız.” âyeti namazın içinde olanlara mahsustur.” Ebu Hureyre de demiştir ki: “Resulullah namaz kıldırırken bazı insanlar seslerini yükseltiyorlardı. Bu sebeple bu âyet indi ve susulmasını emretti. Zühri de demiştir ki: “îmam namaz kıldırırken açıktan okuduğu zaman ona uyan herhangi bir kimsenin, açıktan veya gizli olarak Kur’an okuması caiz değildir. Zira, Allah Teâlâ: “Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki merhamet olunasınız.” buyurmuştur.
b- Mücahidden nakledilen diğer bir görüşe göre, Kur’ân hutbe esnasında okunduğunda dinlemek gereklidir. Âyet-i kerime bunu beyan etmiştir. Hutbenin dışında okunan Kur’ânı mutlaka dinlemek gerekli değildir.
c- Atâ, Hasan-ı Basri ve Mücahid’den nakledilen diğer bir görüşe göre Kur’ân, hutbede veya namazın içinde okunduğu zaman onu, hutbeyi dinleyenlerin ve namaz kılanların dinlemeleri gerekir. Âyet-i kerimede bunu beyan etmiştir. Bu hususta, Sabit b. Acle, Said b, Cübeyr’in bu âyeti okuduktan sonra şunları söylediğini rivayet etmiştir. “Kur”an, Kurban bayramı Ramazan bayramı ve Cuma hutbelerinde okunduğunda ve imamın, namaz kıldırırken açıktan okuması halinde dinlenilmesi gereklidir. Bu durumun dışında gerekli değildir.
Taberi, bu son görüşün tercihe şayan olduğunu söylemiştir. Zira Resulul-lah’ın imam kur’an okurken cemaatin onu dinlemesine dair bir çok sahih hadisleri rivayet edilmiştir. Keza, hutbe okunurken orada bulunanların onu dinlemesi gerektiğine dair bir çok sahih hadis zikredilmiş ve âlimler tarafından üzerinde ittifak edilmiş bir meseledir. [5][269]
205- Ey Muhammed, sabah akşam yalvararak, korkarak, yüksek olmayan bir sesle rabbini içinden zikret. Gafillerden olma.
Ey, namazda veya hutbede okunduğu zaman Kur’anı dinleyen kişi, sen onu dinlediğin zaman onun âyetlerinden Öğüt al. Nihayet bir gün Allah’a döneceğini unutma. Sen Allah’a boyun eğerek huşu içinde kusurundan dolayı seni cezalandıracağından korkarak, dilinle gizlice yalvararak onu an. Onu özellikle sabahleyin ve geceleyin an. Kur’an okunduğunda onun üstün öğretilerinden ibret almayan galilerden olma. [6][270]
Âyet-i kerimede kulun, gizlice sabah akşam rabbini içinden anması ve okunan kur’andan Öğüt ve ibret alması emredilmektedir. Bu hususta Ebu Hureyre (r.a.) Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.
“Allah Teâlâ buyuruyor ki: “Kulum beni nasıl zannederse ben öyleyim. O beni andığı zaman ben onunla beraberim. Eğer beni içinden anarsa ben de onu içimden ananın. Eğer beni bir topluluğun içinde anarsa ben de onu, o tupluluk-tan daha hayırlı bir topluluğun içinde ananm. Eğer kulum bana bir kanş yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşacak olursa ben ona
bir kulaç yaklaşınm. Eğer o bana yürüyerek gelecek olursa ben ona koşarak varım. [7][271]
206- Doğrusu rabbinin huzurunda olanlar, ona ibadet etmekten kibirlenmezler. Onu tenzih ve teşbih ederler ve sadece ona secde ederler.
Rabbinin katında bulunan büyük Melekler, Allah’a ibadet etmekten kibirlenmezler. Onu, layık olmadığı sıfatlardan tenzih ederler ve ona boyun eğip secde ederler. Siz de o Melekler gibi rabbinizi tenzih edin ve ona boyun eğip secdeye kapanın. [8][272]