TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 106. AYET-İ KERİME
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
106- Biz, bir âyetin hükmünü kaldırır veya onu unutturursak daha iyisini veya aynısını getiririz. Allanın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?
Biz, bir âyetin hükmünü, helali haram, haramı helal, mubahı sakıncalı sakıncalıyı mubah şeklinde değiştirirsek yahut da onu değiştirmeksizin olduğu gibi bırakırsak, bu durumda hemen veya bir müddet sonra, sizden bir zorluğu kaldırmak veya mükâfat ve sevabınızı artırmak suretiyle sizin için o âyetin daha hayırlısını getiririz. Yahut da sizler için aynı faydalan sağlayan benzer âyetler getiririz. Ey Muhammed, bilmez misin ki Allah, farz kıldığı bir takım hükümleri neshettiği takdirde onların yerine kullan için ya dünyaları veya âhiretleri bakımından daha hayırlı olan hükümleri yahut da onlar için, dünya ve âhiretleri bakımından aynı olan hükümleri getirmeye kadirdir?
“Âyetin hükmünü kaldırma” diye tercüme edilen kelimesinin lügat mânâsı, bir meseleyi bir kitaptan kopya edip başka bir yere yazmaktır.
Taberi diyor ki: “Madem ki nesih bu demektir o halde bir âyetin hükmünün kaldırılıp lafzının bırakılması veya lafzının da kaldırılması aynı şeydir. Bir kısım âyetlerin sadece hükümleri değiştirilmiş lafızları ise aynen kalmış veya unutturulmuştur. İşte bunların hepsi de nesih ifadesinin içine girmektedir. Nitekim Hasan-ı Basri bu hususta şöyle demiştir: “Peygamberimize Kur’andan bazı âyetler okutuluyor sonra da unutturuluyor ve onlardan bir eser kalmıyordu. Kur’an’ın bazı âyetleri de vardır ki onlar nesh edilmiştir. Fakat halen siz onları okumaktasınız. Yani hükümleri kaldırılmıştır fakat lafızları bakidir.”
Müfessirler, “Nesih” kelimesinin mânâsını çeşitli şekillerde izah etmişlerdir. Süddiye göre âyetin neshi, onu alıp götürmektir. Abdullah b. Abbas’a göre onu değiştirmektir. Abdullah b. Mes’udun arkadaşlarına ve Mücahide göre âyetin lafzını bırakıp hükmünü değiştirmektir.
Nesih Nerelerde Meydana Gelir?
Taberi diyor ki: “Âyetlerin hükümlerini değiştirme mânâsında Nesih, emirlerde, nehiylerde, mubahlarda, men edilen şeylerde ve mutlak hükümlerde olabilir. Fakat haberlerde nesih cereyan etmez. Mesela, Allah teala cennetteki hayatın ebediliğini haber verdikten sonra onu değiştererek cennet hayatının geçici olduğunu bildirmez.
Âyet-i kerimede zikredilen ve “unutturursak” diye tercüme edilen ifadesi çeşitli şekillerde okunmuş ve her okunuş şekline göre de farklı mânâlar verilmiştir. Bu okunuş şekillerini ve izahları şu şekilde özetlemek mümkündür.
1- Medine ve Küfe kurraları âyetin bu bölümünü, Kur’anda tesbit edildiği gibi şeklinde okumuşlardır. Bu kıraat şekline göre âyetin bu kısmına iki türlü mânâ verilmiştir.
a- “Unutturmak” Buna göre âyetin mânâsı şöyledir: “Biz bir âyetin hükmünü değiştirecek olur veya unutturacak olursak ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Abdullah b. Mes’ud, Katade, Übey b. Humeyd, Hasan-ı Basri, Rebi’ b. Enes, Abdurrahman b. Zeyd ve Sa’d b. Ebi Vakkas âyet-i kerimeyi bu kıraat şekline ve bu izah tarzına göre tefsir etmişlerdir. Mesela, Abdullah b. Mes’ud, âyetin izahında şöyle demiştir: “Sana bir âyeti unutturacak olursak veya hükmünü değiştirecek olursak daha iyisini veya aynısını getiririz.”
Katade şöyle demiştir: “Bir âyet, kendisinden sonra gelen başka bir âyetle neshediliyordu. Resulullah o âyeti okuyordu. Daha sonra ise âyet unutturulup kaldırılıyordu. Böylece Allah, dilediğini Peygamberine unutturuyor dilediğini de neshediyordu. Abd b. Humeyd bu konuda şöyle demiştir: “Bu âyetin mânâsı şöyledir “Biz bir âyetin hükmünü değiştirir veya onu kaldırıp elinden alacak olursak daha iyisini veya aynısını getiririz.”
Hasan-ı Basri de şöyle demiştir: “Peygamberimize Kur’an’ın bazı âyetleri okundu sonra da o âyetleri unuttu.”
Rebi’ b. Enes ve Abdurrahman b. Zeyd de âyetin bu bölümünü: “Âyetleri kaldırırsak veya silersek” şeklinde izah etmişlerdir.
b- “Bırakmak11 buna göre de âyetin mânâsı şöyledir: “Biz bir âyetin hükmünü değiştirecek olursak veya o âyetin hükmünü değiştirmeyip aynen bırakacak olursak o değiştirdiğimizden daha hayırlısını veya benzerini getiririz.”
Abdullah b. Abbas ve Süddi, âyet-i kerimeyi bu kıraat şekliyle ve bu izah tarzıyla tefsir etmişler Taberi de bu görüşü tercih etmiş ve gerekçe olarak ta özetle şunları zikretmiştir. “Allah teala, âyet-i kerimenin baş tarafında, hükmünü kaldırdığı âyetlerden daha hayırlısını veya benzerini getireceğini beyan etmiştir. Âyetin devamında da, bir takım âyetleri olduğu gibi bırakacağını beyan etmesi daha münasiptir. Bu bakımdan âyetin bölümünü “Bırakmak” mânâsında almak daha uygundur.
2- Sahabe ve tabiinden bir topluluk ile Küfe ve Basra kurralarından bir cemaat da âyetin bu bölümünü şeklinde okumuşlardır. Bu kıraat şekline göre âyetin bu bölümünün mânâsı “Veya erteleyecek olursak.” demektir. Buna göre âyetin mânâsı ise şöyledir: “Ey Muhammed, sana indirdiğimiz âyetlerden bazılarının lafzını bırakıp hükümlerini değiştirecek olursak veya onu neshetmeyip hükmünü aynen bırakacak olursak, biz, neshettiklerimizden daha hayırlısını veya onların benzerlerini getiririz. “Müfessirlerden Atâ, Ebu Neciyh, Mücahid, Atıyye, Ubeyd b. Umeyr, âyet-i kerimeyi bu kıraat şekline ve bu izah tarzına göre tefsir etmişlerdir.
3- Sa’d b. Ebi Vakkas başta olmak üzere, diğer bir kısım müfessirler âyetin bu bölümünü şeklinde okumuşlardır. Bu kıraata göre bu bölümün mânâsı: “Ey Muhammed, sen unutacak olursan..” demektir. Âyetin mânâsı ise: “Biz bir şeyin hükmünü değiştirecek olursak veya onu sen unutacak olursan biz o âyetten daha hayırlısını veya onun aynısını getiririz.” şeklindedir.
Bir kısım âlimler bu kıraat şekline göre âyete mânâ vermenin doğru olmadığım zira Resulullah’ın, neshedilmeyen bir kısım âyetleri unuttuğunu söylemenin caiz olmayacağını, ancak unutup tekrar hatırladığını söylemenin mümkün olabileceğini, keza Resulullah’ın ve sahabilerin de Resulullah’tan aldıkları âyeti unutabileceklerini söylemenin bütün sahabilere yakıştırılamayacağını söylemişler ve delil olarak ta şu âyet-i kerimeyi zikretmişlerdir. “Yemin olsun ki dilersek sana vahyettiğimizi ortadan kaldırırız. Sonra bize karşı, sana yardım edecek bir vekilde bulamazsın. Bu âyet-i kerime, Allah Teâlâ’nın Resulullah’a gönderdiği âyetlerden herhangi birini unutturmadığım ifade etmektedir.
Taberi, bu görüşü tercih etmemesine rağmen bu görüşe karşı çıkanlara özetle şu cevabı vermektedir; “Enes b. Mâlik ve Ebu Musa el-Eş-an gibi bir kısım sahabiler, önce indirilen bir kısım âyetlerin daha sonra neshedildiklerini rivayet etmişlerdir. Bu rivayetler, Allah Teala’nın, dilediği bazı âyetleri Peygamberine unutturma yoluyla kaldıracağını ifade etmektedir. Bu hususta Enes b. Mâlik diyor ki:
Zekvan, Usayye ve Beni Lihyan kabileleri, düşmanlarına karşı Resulullah’tan yardım istediler? Resulullah ta onlara yardımcı olarak Ensardan yetmiş kişi gönderdi. Biz onları o zaman “Kurralar” diye adlandırıyorduk. Onlar gündüzleyin odun toplayıp rızıklarını tedarik ediyor geceleri ise namaz kılarak geçiliyorlardı. Resulullah’ın gönderdiği bu insanlar, “Bi’ir-i Maûne” denen yere varınca, yardım isteyen bu adamlar yardıma gelenlere ihanet ettiler ve onları öldürdüler. Bu haber Resulullah’a ulaşınca Resulullah bir ay sabah namazında, Ri’l, Zekvan, Usayye ve Beni Lihyanhlara bedduada bulundu. Biz bu Öldürülenler hakkında Kur’andan âyet okumuştuk. Sonra bu âyet kaldırıldı. Bu âyet şöyleydi: “Bizim kavmimize bildirin ki muhakkak biz rabbimize kavuştuk, o, bizden razı oldu ve bizi razı etti…” (Başka bir rivayete “Biz de ondan razı olduk” şeklindedir)
Ebu Musa el-Eş’avîdiyorki:
“Ben, unuttuğum surenin âyetlerinden şunu hatırlıyormu “Şayet Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa üçüncü bir vadiyi ister. İnsanoğlunun kanh boşluğnu ancak toprak doldurur…
Taberi diyor ki: “Akl-ı selim bir insan, Allah Teala’nın, Peygamberine indirdiği âyetlerden bazısını unutturmuş olabileceğini imkânsız görmez. Buna karşı çıkanların zikrettikleri: “Yemin olsun ki dilersek sana vahyettiğimizi ortadan kaldırırız sonra bize karşı, sana yardım edecek birini de bulamaz âyetine gelince deriz ki: ” Allah teala bu âyet-i kerimesinde Peygamberinden hiçbir şeyi alıp götürmediğini zikretmiyor. Bu âyetle, eğer dilemiş olsaydı vahyeîtiği şeylerin tümünü alıp götürebileceğini bildiriyor. Allah’a ham-dolsun ki böyle birşey yapmamıştır. Sadece kendilerine, ihtiyaç kalmayan âyetlerini neshedip kaldırmıştır. Nitekim başka âyetlerde şöyle buyurmuştur: “Ey Muhammed, sana Kur’anı biz okutacağız ve onu asla unutmayacaksın.” “Ancak Allah’ın dilediği müstesna. Allah Teala’nın, neshederek veya unutturarak kaldırdığı âyetler, işte bu istisna ettiği âyetlerdir.
Âyet-i kerimenin devamında “Daha iyisini veya aynısını getiririz.” buyurulmaktadır. Âyetin bu bölümü müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.
Abdullah b. Abbas bu bölümü şöyle izah etmiştir: “Size fayda bakımından daha iyisini ve daha yumuşak olanını veya benzerini getiririz.”
Katade ise şöyle izah etmiştir: “Size daha hafifini, daha merhametlisini, içinde emir ve yasaklar bulunanları veya benzerlerini getiririz.”
Süddi ise, “Neshettiğimizden daha hayırlısını veya neshetmeyip bıraktığımızın benzerini getiririz.” şeklinde izah etmiştir.
Mücahid ise “Bir âyeti unutturup kaldıracak olursak onun bir benzerini veya daha hayırlısını getiririz” şeklimle izah etmiştir.
Taberi âyetin mânâsını şu şekilde izah etmenin daha doğru olduğunu söylemiştir: “Biz bir âyetin hükmünü değiştirir isek veya değiştirmez onun hiikmünü aynen bırakacak olursak, hükmünü değiştirdiğimiz âyetten, sizin için ya hemen yahut gelecekte daha hayırlı olacak olanını veya değiştirdiğinizin külfet ve sevap bakımından aynısını getiririz.”
Taberinin izahına göre neshin (Âyetlerin hükümlerinin kaldırılmasının) çeşitleri vardır. Bunların bazıları şunlardır:
a- Dünya hayatı bakımından zor görülen hükmün kaldırılıp yerine kolay hükmün getirilmesi. Gece namazının müminlere farz oluşunun kaldırılması gibi.
b- Dünya hayatı bakımından kolay hükmün kaldırılıp zor hükmün getirilmesi. Bu da müminler için gelecekte daha hayırlıdır. Sayılı günlerde oruç tutmanın kaldırılarak yerine tam bir ay Ramazan orucu tutmanın farz kılınması gibi. Böyle bir değişikliğini neticesi, her ne kadar müminler tarafından yapılması zor ise daha sevap olduğu için haklarında daha hayırlıdır.
c- Bir hükmün kaldırılıp yerine, zorluk ve kolaylık bakımından aynı olan diğen bir hükmün getirilmesi. Beytül Makdisin (Kudüsün) kıble oluşunun hükmünün kaldırılıp, Kâbe-i Muazzama’nın kıble olduğunu bildiren hüküm gibi. İşte âyet-i kerimede ifade edilen “Veya aynısı getiririz” den maksat budur. Zira Kudüs veya Kâbeye yönelmenin külfet ve sevabı aynıdır.