TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 144. AYET-İ KERİME
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
144- Ey Muhammed, yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Seni, sevdiğin kıbleye mutlaka çevireceğiz. Hemen yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey müminler) siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, kıblenin değişmesinin, rableri tarafından hak bir emir olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.
Ey Muhammed, kıbleyi Kabe tarafına çevirme emrini bekleyerek yüzünü göğe doğru çevirdiğini görüyoruz. Seni mutlaka Kudüsten çevirip, sevdiğin kıbleye yönelteceğiz. Hemen Mescid-i Haram tarafına doğru dön ve yüzünü o tarafa çevir. Ey müminler, siz de nerede olursanız olun, namazda yüzünüzü Mescid-i Haram tarafına çevirin. Şüphesiz ki Yahudi ve Hıristiyan âlimleri, Mescid-i Harama doğru dönmenin, Allah’ın, kullarına farz kıldığı bir gerçek olduğunu bilirler. Zira onların kitaplarında bu gerçekler mevcuttur. Allah, kullarının amellerinden gafil değildir. Onları karşılıksız bırakmaz.
* Resulullah (s.a.v.) Medineye hicret etmeden önce, namaz kılarken, Kâbeyi önüne alarak, muhtemelen rükn-i Şâmî ile Rükn-i Yemanî arasında duruyor böylece hem Kâbeye hem de Kudüste bulunan Hacer-i Muallak’a doğru yönelmiş oluyordu. Medineye hicret edince, bu şekilde iki kıbleyi birden önüne alma imkanı kalmadı. Bu sefer sadece Kudüse doğru yöneldi. Fakat içinde, Kâbeye yönelmenin hasreti vardı. Bu durum on küsur ay devam ettikten sonra bu âyet nazil oldu ve namaz ki lavken Kâbeye dönülmesi emredildi.
Resulullahın, Kâbeyi kıble edinmeyi istemesinin sebebi, Mücahid ve İbn-i Zeyd’e göre, Yahudilerin, “Sen bizim kıblemize tabi oluyor fakat dinimize muhalefet ediyorsun.” demeleriydi. Bu hususta İbn-i Zeyd diyor ki: “Allah Teâlâ “Nereye yönelirseniz Allah’ın yüzü (Rızası) oradadır.” âyetini indirdi. Bu sebeple Resulullah: “Bunlar, Allah’ın evlerinden biri olan Kudüse doğru yönelen bir kavimdir. Biz de oraya yönelsck nasıl olur?” demiş ye on altı veya on yedi ay oraya doğru yönelerek namaz kılmıştı. Yahudiler ise: “Vallahi Muhammed ve arkadaşları kıblelerinin neresi olduğunu bilemediler. Onlara kıblelerini biz gösterdik.” demeye başlamışlardı. İşte bunun üzerine Resulullah Kudüse doğru yönelmeyi hoş görmüyor, yüzünü göğe doğru çevirip kıblenin Kabe tarafına çevrilmesini istiyordu. İşte bunun üzerine Allah Teâlâ da bu âyeti indirdi.
Abdullah b. Abbas’a göre ise Resulullahın, Kâbeyi kıble edinmeyi arzulamasının sebebi, oranın, atası İbrahim (a.s.)’ın kıblesi olmasıdır.
ResuluHahın, yüzünü Mescid-i Haramın hangi tarafına doğru çevirmesinin emredildiği hususu ise farklı şekillerde izah edilmiştir.
Abdullah b. Amr’a göre Resulullah’a, yüzünü Kâbenin oluğuna doğru çevirmesi emredilmişti ve Resulullah da yüzünü oraya doğru çevirmeyi istiyordu.
Abdullah b. Abbasa göre ise Beytullahın Hanımın tümüne çevirmesi emredilmişti. Bu itibarla Beytullahın tümü kıbledir. Beytullahın bizzat kendisinin kıblesi ise Kâbenin kapısıdır.
Taberi diyor ki: “Bana göre doğru olan görüş, Allah Teâlâ’nın da buyurduğu gibi Mescid-i Harama doğru yönelmektir. Oraya yönelen kıbleye yönelmiş olur. Bu sebeple namaza duran kişinin kalbiyle Mescid-i Hanıma yönelmiş olduğuna niyet etmesi icabetler. Her ne kadar vücuduyla kıbleye tam isabet etmese de niyetiyle oraya yönelmesi yeterlidir.