TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 150. AYET-İ KERİME
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
150- Her nereye çıkıp gidersen git, yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey müminler) siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına çevirin ki insanların, aleyhinize bir delili olmasın. Onlardan zalim olanlar müstesnadır. Onlardan korkmayın benden korkun. Ben de üzerinizdeki nimetimi tamamlıyayım. Böylece hidayete ermiş olasınız.
Ey Muhammed, hangi yere gidersen git, yüzünü Mescid-i Haram tarafına döndür. Ey müminler, siz de Allah’ın yeryüzünün ne tarafında bulunursanız bulunun, namaz kılarken yüzünüzü Mescid-i Haram tarafına çevirin ki ehl-i kitap: “Muhammed bizim dinimize karşı çıkıyor fakat kıblemize tabi oluyor.” Diyerek aleyhinize delil yapmasınlar. Ancak Kureyş müşrikleri müstesnadır. Çünkü onların size karşı bâtıl bir iddiaları ve husumetleri vardır. “Muhammed kıblemiz olan Kâbe’ye döndü daha sonra da dinimize dönecektir.” derler. O zalimlerin delillerinden ve mücadelelerinden korkmayın. Benim emrime karşı gelerek cezama çarpılmaktan korkun. Sizi İbrahim’in kıblesine döndürmek ve böylece Hanif dini olan İslam’ın hükümlerini tamamlamakla size olan nimetimi kemale erdireyim. Böylece kıble meselesinde doğruyu bulaşınız.
Âyette zikredilen insanlardan maksat, ehl-i kitaptır. Taberi diyor ki: Eğer denilecek olursa ki: “Ehl-i Kitabın, Resulullah’a ve sahabilerine karşı ileri sürebilecekleri ne gibi bir delilleri bulunabilir ki Allah teala: “İnsanların, aleyhinize bir delili olmasın.” buyuruyor? Bu soruya cevaben denilir ki: “Resulullah Kudüs’e doğru namaz kıldığında, ehl-i kitap onun hakkında şöyle diyorlardı: “Muhammed ve arkadaşları, kıblelerinin neresi olacağını bilemediler. Onlara, kıblelerini biz gösterdik.” “Muhammed dinimize karşı çıkıyor fakat kıblemize uyuyor.” İşte bu sözlerini delil olarak ileri sürüyorlardı. Allah Teâlâ, Rasulullah’ın, Kâbe’ye doğru yönelmesini emredince artık ehl-i kitabın ileri sürecekleri delilleri kalmadı.
Âyet-i kerimede: “Onlardan zalim olanlar müstesnadır.” Duyurulmaktadır. Buradaki “Zalim olanlar”dan maksat, Mücahid, Süddi, Rebi’ b. Enes, Kata-de ve Ataya göre, Arap müşrikleridir. Âyette, Arap müşriklerinin, Resulullahın, kâbeye yönelmesini emreden âyete rağmen yine de Resulullaha karşı bir kısım bâtıl iddialar ileri sürebilecekleri, ancak bunların bâtıl iddialarından korkulmaması gerektiği bilakis Allah tealadan korkulması gerektiği zikredilmektedir.
Eğer denilecek olursa ki: “Rasulullah’ın, namaz kılarken Kâbe’ye yönelmesini emreden âyete karşılık Kureyş müşriklerinin, Resulullah’a ve müminlere karşı ne gibi bir delili bulunabilir ki Allah Teâlâ onların delillerinin olabileceğine işaret ediyor ve fakat o delilin çürük olacağı sebebiyle müşriklerden korkutmamasını emrediyor?” Cevaben denilir ki: “Zalimlikle vasıflandırılan Kureyş müşriklerinin, müminlere karşı ileri sürecekleri delilden maksat, bir kısım tartışmaları ve bâtıl iddialarıdır. Çünkü onlar, “Artık Muhammed kıblemize döndü, yakında dinimize de dönecektir.” şeklinde sözler söylemişlerdir. Bunun için Allah teala: “İnsanlardan zalim olanlar müstesnadır.” Yani, “Onlar, aleyhinize bir kısım delilleri ileri sürmeye devam edeceklerdir.” buyurmuş arkasından da “Bu gibi bâtıl iddialarda bulunacak olan müşriklerden korkmayın, benden korkun.” buyurmuştur.
Bu surenin yüz kırk dört ve yüz ellinci âyetlerinde, kıbleye dönülmesinin üç kere emredilmesinin hikmeti hakkında bir çok görüşler beyan edilmiştir. Bunlardan birinde şöyle deniyor: “Birinci âyet, Kâbe’yi görmekte olan kimselerin Kâbe’ye yönelmelerini, ikinci âyet, Mekke’de bulunduğu halde Kâbe’yi göremeyenlerin oraya yönelmelerini, üçüncü âyet ise Mekke haricinde yaşayan insanların Kâbe’ye yönelmelerini emretmektedir. Yahut birinci âyet, Mekke’de bulunanlara, ikinci âyet diğer şehirlerde bulunanlara, üçüncü âyet ise yolculuk yapanlara Kâbe’ye yönelmelerini emretmektedir.
Diğer bir görüşe göre ise, birinci âyet, Rasulullah’ın arzusunun yerine getirildiğini bildirmekte, ikinci âyet, bu arzunun yerine getirilmesinin Allah tarafından bir hak olduğunu ve AH ahin rızasına da uygun düştüğünü beyan etmekte, üçüncü âyet ise, Müslümanlara: “Bizim dinimize tabi olmuyor fakat bizim kıblemize dönerek namaz kılıyorsunuz.” diyen Yahudilere bir cevap teşkil ettiği zikredilmektedir.