sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 198. AYET-İ KERİME

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 198. AYET-İ KERİME
11.04.2024
174
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

198- Rabbinizin lütfundan rızık aranızda bir günah yoktur. Arafat-tan sel gibi akıp inerken, Meş’arîl Haramda Allah’ı zikredin. Daha önce sa­pıklardan olduğunuz halde, size doğru yolu gösterdiği gibi onu anın.

Ey müminler, hac mevsiminde ticaret yaparak Allah’ın vermiş olduğu rız­kı aramanızda bir zorluk ve günah yoktur. Araf attan akın akın dönerken, Müz-delifede bulunan Meş’aril Haramda Allah’a dua edin ve namazı kılın. Sizi ce­hennem ateşinden kurtardığı ve hidayete eriştirdiği için Allah’ı överek ve ni­metlerine karşı şükrederek anın. Zira siz bundan evvel şirk ve şaşkınlık içindey­diniz. Doğru yolu görmeye gözleriniz kör idi.

* Abdullah b. Abbas diyor ki:

“Ukaz, Mecenne ve Zül Mecaz” denen yerler, cahiliye döneminde pana­yır kurulan yerlerdi. Bu sebeple Müslümanlar Hac mevsiminde buralarda ticaret yapmaktan kaçınıyor ve bunu günah sayıyorlardı. İşte bunun üzerine bu âyet nazil oldu ve Allah teala: “Rabbinizin I ut fundan rızık aramanızda bir günah yoktur. buyurdu.

Abdullah b. Ömer, Mücahid. Büreyde, Ata, Katade, Abdullah b. Zübeyr, Süddi, İbrahim en-Nehai ve Rebi1 b. Enes de bu âyette zikredilen “Rabbinizin lütfundan rızık aramanızda bir günah yoktur.” ifadesinden maksadın “Hac yaparken ticeret yapmanızda bir mahzur yoktur” demek olduğunu söylemişler­dir.

Ebu Ümame et-Teymi diyor ki: “Ben, Abdullah b. Ömere dedim ki: “Biz, kiralama yapan bir kavimiz, bizim haccimiz yerine geliyor mu?” O da dediki: “Siz, Kâbeyi tavaf etmiyor musunuz? Bilinen yerleri dolaşmıyor musunuz? Şey­tanı taşlamıyor musunuz? ve başınızı tıraş etmiyor musunuz? ” Biz de dedik ki “Evet yapıyoruz.” Bunun üzerine Abdullah dedi ki: “Bir adam gelip Resulllah’a senin bana sorduğun soruyu sordu. Resulullah ne söyleyeceğini bilemez oldu.İş­te o sırada Cebrail £a.s.) Resulullah’a: “Rabbinizin lütfundan rızık arama­nızda bir günah yoktur.” âyetini indirdi. Resulullah da onlara “Sizler ilacılar­sınız,” buyurdu.

Âyet-i kerimede “Arfattan sel gibi akıp inerken..” bu yurul m aktadır. Burada ifade edilen “Akıp inerken” den maksat, Arafattan geri dönmektir. Âyette zikredilen “Arafat”” kelimesinin lügat mânâsı “Bilinenler” demektir. A-rafata bu ismin niçin verildiği hususunda müfessirler şunları söylemişlerdir: Hz. îbrahime Arafatın nasıl bir yer olduğu, sıfatlarıyla beraber bildirilmişti. Hz. İb-jahim orayı görünce tanımış ve “Ben burayı tanıdım” demiş bu sebeple de oraya “Arafat” denilmiştir. Bu hususta Süddi şunian söylemiştir: Allah tealanın emri üzerine Hz. İbrahim, insanları hacca çağırmıştır. İnsanlar “Lebbeyk” diyerek ona gelmişlerdir. Bunun üzerine Allah teala İbrahîme, Arafatın sıfatlarını bildi­rerek oraya çıkmasını emretmiştir. İbrahim gidip Akabedeki “Şecere”denen yere varınca karşısına şeytan dikilmiş e onu geri çevrimek istemiştir. Bunun üzerine İbrahim, Şeytana yedi çakıl taşı atmış attığı her taşla birlikte de tekbir getirmiş­tir. Şeytan oradan kaçıp ikinci cemrede yine İbrahim’in önüne çıkmış, ona engel olmak istemiş İbrahim yine tekbir getirerek ona taşlar atmıştır. Şeytan bu kez üçüncü Cemreye varmış, orada da İbrahim’e engel olmak istemiş, İbrahim orada da tekbir getirerek Şeytanı taşlamıştır. Şeytan, İbrahim’in kendisini dinlemeye­ceğini anlayınca ortadan kaybolmuş fakat İbrahimin nereye gideceğini bileme­miştir. İbrahim yoluna devam ederek, “Zülmecaz” denen yere varmış, oranın ta­nımadığı bir yer olduğunu görünce yoluna devam etmiştir. Bu sebeple oraya, “Geçilip gidilen yer” anlamına gelen “Zülmecaz” adı verilmiştir. İbrahim yolu­na devam ederek nihayet Arafata varmış,orayı görünce de, daha önce belirtilen sıfatlarından dolayı orayı tanımış ve “İşte burası, tanıdım” demiştir. Bu sebeple Arafata “Tanınan yer” anlamına gelen bu isim verilmiştir. İbrahim akşama ka­dar orada durmuş, akşam olunca da iki namazın birleştirildiği “Müzdelife”ye gelmiş ve orada vakfe yapmıştır. Müzdelife, “kendisine yaklaşılan yer” veya “İki namazın birbirine yaklaştınldığı yer,” demektir. Hz. Aliden de, daha kısa bir şekilde süddininkine benzer bir izah nakledilmiştir.

Abdullah b. Abbas’a göre ise, Arafat’a bu ismin verilmesi, Cebrailin Hz. İbrahime gösterdiği her yere karşı İbrahim’in “Tamam ben burayı tanıdım” demeşindendir.

Âyet-i kerimede “Meş’aril Haramda Allah’ı zikredin.” buyurulmakta-dır. Burada ifade edilen “Allahi zikir” den maksat, namaz kılmak ve Allah’a dua etmektir.

Âyette zikredilen “Mçş’aril Haram”dan maksat, Müzdelifenin iki dağı arasında bulunan bir tepeciktir Arafat yolu üzerinde bulunan iki boğazın biti­minden itibaren başlar ve “Muhassır” denen yere kadar devam eder. Arafat yolu üzerindeki iki boğaz, Meş’arii Harama dahil değildir.

Taberi diyor ki: “Meş’aril Haramın sınırları bu zikredilen yerler olmasına rağmen ben, hacıların Kuzeh dağı ve çevresinde vakfeye durmalarını tercih ede­rim. Zira Hz. Ali şöyle buyurmuştur:

“Resulullah müzdelifede sabahlayınca Kuzeh tepesinin üzerinde vakfeye durdu ve Buyurdu ki: “Burası Kuzehtir ve burası vakfe yeridir. Müzdelifenin her tarafı da vakfe yeridir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.