TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 246. AYET-İ KERİME
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
246- Musa’dan sonra gelen îsrailoğullarından bir topluluğu görmedin mi? Onlar Peygamberlerine şöyle demişlerdi: Bize bir hükümdar gönderde Allah yolunda savaşalım.” Peygamber de “Ya savaş size farz kılınınca savaşmazsanız?” dediğinde “Memleketimizden ve çocuklarımızdan uzaklaştırıldığımız halde niye Allah yolunda savaşmayalım?” demişlerdi. Fakat onlara savaş farz kılınınca da pek azı müstesna, savaştan yüz çevirdiler. Allah zalimleri çok iyi bilir
Ey Muhammed, Musa’nın ölümünden sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini, başkalarını ve şereflilerini kalb gözüyle görüp benim de sana haber vermemle bilmedim mi? Bir zaman onlar. Peygamberleri İsmıûle veya Şem’una yahut Yûşâ b. Nun’a “Bizim için ordumuza komutan olacak birini gönder de onunla birlikte Allah yolunda, düşmanlarımıza karşı savaşalım.” demişlerdi. Peygamberleri de onlara: “Ya savaş size farz kılınır da Allah yolunda cihad edeceğinize dair yaptığınız vaadi yerine getirmeyip savaşmazsanız ne olacak” dedi. Onlar: “Bizleri Allah yolunda düşmanlarımıza karşı ve Allah’ın düşmanlarına karşı savaşmaktan alıkoyacak ne olabilir? Halbuki bizler ezilerek ülkelerimizden kovulup çoluk çocuğumuzdan ayrı düştük.” dediler. Kendilerine düşmanlarıyla savaşmak farz kılınınca da Talutla beraber nehiri geçen çok az kimseler hariç savaştan kaçtılar. Peygamberlerinden istedikleri cihadın farz oluşunu ayağa düşürdüler. Allah, vaadinde durmayan, verdiği sözü bozan zalimleri çok iyi bilmektedir.
Âyet-i kerimede, İsrailoğullannın ileri gelenlerinin kendisinden bir komutan istedikleri bildirilen Peygamberin hangi Peygamber olduğu hususu mü-fessirler tarafından ihtilaf konusu olmuştur. Vehb b. Münebbihe göre bu Peygamber îsmaildir. Süddiye ve Mücahide göer ise Şem’undur. Şem’umm mânâsı ise “Allah duamı kabul etti.” demektir. Zira Şem’unun annesi Alİahtan kendine oğlan çocuğu nasibetmesini niyaz etmiş Allah da nasibetmiş o da oğlunun adını “Şem’un” koymuştur. Kaîadeye göre ise bu Peygamber Yûşâ b. Nûn’dur.
îsrailoğulannın ileri gelenlerinin, Peygamberlerinden, kendisiyle birlikte savaşacakları bir komutan istemelerinin sebebi, çeşitli şekillerde izah edilmiştir.
a- Vehb b. Münebbihin, İsrailoğullannın bu isteklerinin sebebini şöyle izah ettiği rivayet edilmektedir: Vehb diyor ki: “Hz. Musadan sonra İsrailoğul-(arına Peygamber olarak Yuşa b. Nun gönderilmişti. O, İsrailoğull arına Tevratı ve Allahın diğer emiTİerini tatbik ediyordu. Nihayet Allah onu da vefat ettirdi. Ondan sr-nra İsrail oğullarına Kâlib b. Yukarına gönderildi. O, da onlara Tevratı ve Allahın diğer emirlerini tatbik etti. Allah onunda ruhunu aldı. Ondan sonra İsrailoğullanna Hizkil b. Buzi gönderildi. Allah teala onun da ruhunu aldıktan sonra İsrailoğuIIan arasında olaylar büyüdü. Onlar, Allaha verdikleri ahdi unuttular. Öyle ki, putlar dikip Allah’ın dışında onlara tapmaya başladılar. Allah onlara, İlyas b.Nesi (Yasin) b. Finhasi Peygamber olarak gönderdi. Hz. Musadan sonra, İsrailoğullanna gönderilen Peygamberler, Tevratın unutulan bölümlerini hatırlatmak için gönderilirlerdi. İlyas, İsrai loğu fi arından “Ehab” diye adlandırılan bir Kralla birlikte bulunuyordu. Kral, İlyas Peygamberin sözünü dinliyor ve Onu tasdik ediyordu. İlyas da Krala yol gösteriyordu. İsrailoğull an nin diğer kabileleri ise bir kısım putlar edinmiş, Allahın dışında onlara tapıyorlardı. İlyas onları Allaha davet ediyor fakat bu Kral dışında diğer İsrailoğuIIan onun hiç bir sözünü dinlemiyorlardı. O zamanda çeşitli Krallar bulunuyordu. Bunlar Şam diyarında çeşitli bölgelere yayılmışlardı ve her Kraİ belli bir bölgeyi kendisine ülke edinmişti ve orada yaşıyordu. Bir gün. Peygamber İlyasın sözünü dinleyen Kral ona: “Ey İlyas, vallahi senin insanları davet ettiğin şeyin batıl olduğunu görüyorum.” dedi. İsrailoğullannın diğer Krallarını sayarak sözlerini şöyle devam ettirdi. “Bütün bunlar, Allah’ı bırakıp putlara tapıyorlar, bununla birlikte bunlar aynen bizim gibiler. Yiyorlar içiyorlar, çeşitli nimetlerden istifade ediyorlar, çeşitli eşyaları var. Dünyada hiçbir şeyleri eksik değil. Bizim onlardan herhangi bir üstün tarafımız olduğunu da görmüyorum.” dedi. Bunun üzerine İlyas üzüldü ve istircada bulundu. Yani dedi. Saçları ve tüyleri üıperdi. Kralı bırakıp yanından çıktı. Kral da diğer Kralların yaptığı gibi putlara tapmaya devam etti.
İlyas’tan sonra da İsrailoğullanna Elyesa Peygamber geldi. O da, Allah’ın dilediği kadar onların içinde kaldı. Sonra Allah onun da ruhunu kabzederek kendisine aldı. Bundan sonra İsrailoğullanna, bir kısım insanlar geldiler. Fakat İsrailoğullannın günahları gittikçe arttı. İsrailoğullannın elinde büyüklerden birbirlerine intikal edip gelen bir Tabut bulunuyordu ki bu tabutun içinde, bir huzur ve Musa ile Hanımın ailesinin bıraktıklarından aita kalanlar vardı. İsrailo-ğuiları, düşmanla her karşılaştıklarında bu tabutu Önlerine alarak yürüyorlar ve bu sayede, Allah onlann düşmanlarını mağlup ediyordu.
Sonra İsrailoğullanna “İyla” isimli bir Kral geldi. Allah, İsrailoğullannın “İlya” denen yerdeki dağlarını bol ve bereketli kılmıştı. O dağa düşman gelemiyor, İsrailoğuIIan da o dağın dışında başka bir yere muhtaç olmuyorlardı. Öyle ki kayalar üzerine serdikleri topraklara ektikleri mahsuller, sıktıklan zeytin yağlan onlara yetiyordu. İsrailoğuIIan arasında olaylar büyüyünce ve onlar, Allaha verdikleri sözü terkedince, kendilerine düşman musallat oldu. Onlar da önceleri yaptıklan gibi tabutu da yanlarına alarak düşmana karşı çıktılar, savaştılar. Fakat mağlup oldular. Öyle ki düşman, tabutlanm alıp götürdü. Onlar da Kralları, İyla’ya giderek tabutun düşman tarafından gaspedildiğini bildirdiler. Bunun üzerine Kral başını yere eğdi ve üzüntüsünden öldü. İşte bundan sonra İsraiİoğulla-nnın işi iyice karıştı. Düşmanları onlara baskın yaptı. Çocuklannı ve kadınlarım esir aldı. O sırada içlerinde Allahın Peygamberi İşmoil bulunuyordu. Fakat İsrailoğuIIan onun hiçbir sözünü dinlemiyorlardı. İşte Allah teala bu âyette, Hz. Muhammede bu Peygamberi haber vermektedir.
İsrailoğuIIan, Peygamberleri, İşmoil b. BâH’ye: “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım.” dediler. Zira, İsrailoğullannın, iyi olma du-rumlan, Kral ve Peygamberle uyum içinde olmaları halinde gerçekleşiyordu. Kral onları sevk ve idare ediyor fakat Peygamberi dinleyip emirlerine bağlı kalıyordu. İşte böyle olduklannda İsrailoğuIIan mutlu oluyorlardı. Fakat Kralları Peygamberlerine karşı gelip onların emirlerini bırakınca İsrailoğull arının hali perişen oluyordu. Zira insanlar, Peygamberi bırakıp Kralın emrine talip oluyorlardı. Böylece Peygamberlerden bazılarını yalanlıyor, bazılarını da öldürüyorlardı. İsrailoğulannın bu kötü durumları devam etti. Nihayet Peygamberlerine “Bize bir komutan gönder de onunla birlikte Allah yolunda savaşalım.” dediler. Peygamberleri de onlara: “Sizde vefakârlık, sadakat ve cihad isteği yoktur.” dedi. Onlar da “Biz, cihaddan çekiniyor ve ondan geri duruyorduk. Çünkü bizler, memleketimizde güven içindeydik. Kimse bizim topraklanmıza ayak basmıyor ve kimse bize orada galip gelemiyordu. Şimdi ise durum farklı. Bizim cihad etmekten başka çaremiz yoktur. Düşmanımıza karşı cihad hususunda rabbimize itaat edeceğiz. Çocuklanmizi ve kadınlarımızı düşmana karşı koruyacağız.” dediler
b- Süddi ise, İsrailoğullarnn Peygamberlerinden, savaşmak için bir komutan istemelerinin sebibini şöyle izah etmiştir. İsrailoğullan, Âmâlıklara karşı savaşıyorlardı. Onlann o zaman ki Kralı Calut idi. Âmâlıklar, İsrailoğullanna galip geldiler. Onları haraca bağladılar ve.Tevratlarmi ellerinden aldılar. Bu yüzden İsrailoğullan, Allah tealaya, kendisiyle düşmana karşı savaşacakları bir Peygamber göndermesin! diliyorlardı. Ancak İsrailoğullannın, kendilerinden Peygamberler gelen torunun kolu helak olmuştu. Onlardan sadece hamile olan bir kadın kalmıştı. îsrailoğullan o kadını bir yerde ikamete mecbur eltiler. Kadının kız çocuğu doğurup onu oğlan çocuğu ile değiştireceğinden korkuyorlardı. Çünkü kadın, kendisinden doğacak olan çocuğa, İsrailoğullarınm çok rağbet ettiklerini anlamıştı. Kadın Allaha yalvarıyor, kendisene erkek çocuk nasibetme-sini niyaz ediyordu. İşte bu kadın nihayet bir erkek çocuk doğurdu. Çocuğun ismini “Şem’un” koydu. Bu çocuk büyüdü, Kadın onu, Tevrat ı öğrenmesi için Kudüse gönderdi. İsrailoğullarınm âlimlerinden bir yaşlı din adamı onu evlat edinip büyütmeyi üzerine aldı. Çocuk Peygamber olacak çağa ulaşınca, kendisini büyüten o ihtiyar din adamının yanında uyurken ona Cebrail geldi ve ihtiyarın sesine benzer bir sesle “Ya Şimol” diye seslendi. Çocuk uyanıp ihtiyar zatın karşısına dikildi ve ona “Beni sen mi çağırdın baba?” dedi. İhtiyar çocuk korkmasın diye hayır demedi yat uyu evladım dedi. Çocuk yatıp uyudu. Cebrail tekrar seslendi. Çocuk yine kalktı ve ihtiyara aynı şeyi sordu. İhtiyar da ona: “Yat uyu şayet seni üçüncü defa çağırırsam bana cevap verme.” dedi. Fakat üçüncü defa Cebrail çocuğun gözüne göründü, ve ona: “Kavmine git. Onlara, rabbinin Peygamberliğini tebliğ et. Zira Allah seni onlara Peygamber olarak gönderdi.” dedi. Şem’un kavmine gidip durumu anlatınca onlar onu yalanladılar ve: “Sen Peygamberlikte acele ettin. Sen henüz bu mertebeye erişmedin. Eğer sen doğru isen bize bir komutan tayin et de Allah yolunda onunla birlikte savaşalım. O komutan de senin peygamberliğinin mucizesi olsun.” elediler. Şem’un da onlara “Belki de savaşmak size farz kılınınca savaşmayacaksınız” dedi.
Âyet-i kerimede: “memleketimizden ve çocuklarımızdan uzaklaştırıldığımız halde niye Allah yolunda savaşmayalım” buyurulmaktadır aslında bu ayetin ifadesi genel bir mana taşımakta ise de İsrail oğullarından sadece belli bir sınıf memleketlerinden çıkarılmıştır. Bunlar da esir düşen insanlardır. Çünkü pey-gamberilerinden komutan gönderilmesini isteyen İsrailoğullan bu istekleri esnasında kendi vatanlarında bulunuyorlardı.
Yine âyet-i Kerime’de “Fakat onlara savaş farz kılınınca da pek azı müstesna savaştan yüz çevirdiler.” buyrulmaktaehr. Bu âyette istisna edilen “Pek az” kimseler, Talutla birlikte nehirden su içmeyerek karşıya geçen itaakâr askerlerdi.
Taberi diyor ki: “Bu âyet-i kerime, Peygamberimizin döneminde bulunan Yahudileri, Allah’ın Resulünü yalanlamaları ve rablerinin emrine karşı gelmeleri sebebiyle kınamaktadır.