sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 248. AYET-İ KERİME

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 248. AYET-İ KERİME
07.06.2024
182
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

248- Peygamberleri onlara dedi ki: “Onun hükümdarlığının delili, Tabut denilen sandığın size gelmesidir. Onun içinde size, rabbinizden bir huzur ve Musa ailesi ve Harun ailesinin bıraktıklarından arta kalanlar vardır. Onu, melekler taşıyacaktır. Eğer iman ediyorsanız bunda sizin için ibret vardır.

Peygamberleri onlara şöyle dedi: “Talutun hükümdarlık alâmeti, kendi­siyle zafer dilediğiniz tabutun size tekrar iade edilmesidir. O tabutta sizin için bildiğiniz alametlerden dolayı vakar ve gönül rahatlığı vardır. Yine onda Musa ailesinden, Harun ailesinden geri kalan, Musanın âsâsı, takunyaları. Musanın Tur dağında kendisine vahyedilenlerin yazılı olduğu Levhalardan bir kısmı bu­lunmaktadır. O tabutu melekler getirip Talutun evine koyacaklardır. Şüphesiz ki tabutun Melekler tarafından taşınarak size gelmesinde sizin için bir alâmet ve delil vardır. Şayet sizler, söylediğim şeylerde bana inanıyorsanız bu böyledir.

Allah teala bu âyet-i kerimede, İsrailoğuUannın. Peygamberlerinden kendilerine gönderilmesini istedikleri hükümdara uymadıklarını, o hükümdar­dan, gerçek hükümdar olup olmadığını ortaya koyan bîr delil istediklerini, bu­nun üzerine de Peygamberlerinin tabutun gelmesini delil gösterdiğini beyan et­mektedir.

Her ne kadar bu âyet-i kerime, geçmişteki İsrailoğuUannın, Peygamberle­rine karşı geldiklerini haber verir mahiyette ise de aslında âyet-i kerime, Rcşu-lullahın. Hicreti esnasında çevresinde bulunan Kureyza ve Nadr oğullan gibi Yahudileri ııyamıaktadir. Bunların, daha Önce Resulullahı vasıta yaparak düş­manlarına karşı yardım dilediğinde bulunmalarına rağmen Resulullah geldikten sonra ona karşı çıkmalarını ve ona iman etmemelerini kınamakla, onlun ataları­nın izini takibetmekle suçlamaktadır.

Aynea âyet-i kerime, Hz. Muhammede iman eden samimi Müslümanları da cihattan geri kalma, zevkti Kafaya dalıp eğlenme gibi davranışlarda Yahudile­re uymamaları hususunda uyarmaktadır Onları cihada teşvik etmektedir.

Âyette zikredilen “Tabuf’dan maksat, İsrailoğullanmn, düşmanlarına kar­şı beraberlerinde taşıdıkları ve onun sayesinde düşmanlarım mağlup ettikleri bir tabuttur. İsrailoğullan peygamberlerine karşı çıktıkça Allah teala bu tabutu elle­rinden almış ve zaman zaman da onlara geri vermiştir.

Müfessirler Allah tealanın, gelmesini Talutun hükümdarlığına bir alamet kıldığı bu tabutun geliş şekil ve sebebini izahta çeşitli görüşler zikretmişlerdir. Bazılarına göre bu tabut, Musa ve Hamının zamanından itibaren, babadan oğula miras olarak intikal etmek üzere İsrailoğuilannın elinde bulunuyordu. Fakat bir zaman geldi ki, kâfirlerin Krallarından biri bu tabutu israiloğuilannın elinden gasbetti. Sonra Allah teaia, Talutun hükümdarlığına bir delil olmak üzere onu tekrar İsrailoğullarına döndürdü.

Vehb. b..Münebbih’in bu hususu şöyle anlattığı rivayet edilmektedir. “Şimoil Peygamberi besleyip büyüten “Ayli” adındaki yaşlı bir zatın iki genç oğlu bulunuyordu. Bu gençler, kesilen kurbanlar hakkında daha önce olmayan iki âdet icadetmişlerdi. Öyleki İsrailoğullan, kesmiş oldukları kurbanların etlerini pişirirken karıştırmak için kanca şeklinde iki kaşık icadetmişlerdi. Bu iki kanca­ya takılıp çıkan etler, onu karıştıran kâhine ait oluyordu. Aylinin oğulları, bir çok kancalar yaptılar. Kadınlar, Kudüse gelip namaz kıldıklarında bu adamlar o kadınlara laf atıyorlardı. Bir gün Şimoil, Aylinin evine doğru yatmış uyurken gaipten “Ey Şimol” diye bir ses işitti. Şimoil yerinden fırlayıp Aylinin yanına geldi ve ona “Emret, beni niçin çağırdın?” dedi.

Ayli de: “Ben seni çağırmadım, git uyu.” dedi. Şimoil gidip uyudu. Tek­rar “Ey Şimoil” diye bir ses işitti. Yine yerinden kalkıp Ayliye gitti ve ona “Bu­yur, ne emrediyorsun, beni niye çağırdın?” dedi. Ayli, “Ben seni çağırmadım. Dön ve tekrar uyu. Yine bir şey işitecek olursan de ki: “Buyur emret yapayım.” dedi. Şimoil gidip tekrar uyudu. Yine “Ey İşmoil” diye bir ses işitti, Bu defa “Buyur, işte ben buradayım emret yapayım.” dedi. O ses “Ayli’ye git ve ona de ki: Çocuk sevgisi sana oğullanılın, Kudüsün ve kurbanlarımın haklarında bir kı­sım şeyler uydurmalarına ve bana karşı gelmelerine mani olmanı engelledi. Ben, kâhinliği ondan ve oğullarından alacağım. Onu da iki oğlunu da mutlaka helak edeceğim.” dedi. Sabah olunca Ayli İşmoile, kendisine ne söylendiğini sordu.

O da meseleyi ona anlattı. Bunun üzerine Ayli dehşetli bir şekilde korktu. Sonra çevrelerinde bulunan düşmanları onlara saldırdı. Ayli iki oğluna düşmana karşı çıkmalarını ve onunla savaşmalarını emretti. İki oğlu çıkıp, yanlarına tabu­tu da alarak düşmanlarına karşı savaşmaya gittiler. Tabutun içinde Levhalar ve Musanın âsâsı da bulunuyordu. Onlar tabutu, düşmanlarına karşı zafer elde et­meleri için yanlarında götürmüşlerdi. Onlar savaşa gidince Ayli de arkalarından haberlerini beklemeye başladı. Ayli tahtında otururken bir adam geldi ve ona, iki oğlunun da öldürüldüğünü ve diğerlerinin de mağlup olduklarını bildirdi. Ayli “Tabut ne oldu?” diye sordu. Adam, tabutu düşmanın alıp götürdüğünü söyledi. Bunun üzerine Ayli göğsünü geçirerek, kürsüden kafasının üzerine düş­tü ve öldü. Tabutu gasbedenler, onu götürüp putların bulunduğu bir binanın içinde, tapmış olduklan putun altına koydular.

Fakat sabahleyin, putun aşağı düştüğünü, tabutun ise, onun üstüne çıktı­ğını gördüler. Bunun üzerine tabutu aşağı indirip putu yukarı çıkardılar ve onun ayaklanın tabuta çivi ile çaktılar. Ertesi gün sabahleyin gelip putun iki elinin ve iki ayağının koptuğunu ve tabutun uluna yüzü koyun düştüğünü gördüler. Bu­nun üzerine birbirlerine şöyle dediler: “Siz biliyorsunuz ki hiçbir şey, İsrailoğul-lan hin ilahına karşı mukavemet edemez. Siz bunu putlarınızın bulunduğu bina­dan çıkann” Onlar tabutu çıkarıp şehirlerinin bir kenarına attılar. Bunun üzerine o yörede yaşayan insanların boyunlarında bir ağrı meydana geldi. Onlar bunun sebebini anlamayarak “Bu nedir?” diye hayrete düştüler. İs rai I oğullarından, esir düşen bir cariye onlara, “Bu tabut burada bulunduğu müddetçe sizler arzu etme­diğiniz şeyleri görmeye devam edersiniz. Siz bunu şehirinizden çıkarın” dedi. İsrailoğullan o cariyeye “Yalan söylüyorsun.” dediler.

Cariye de “Bunun doğnı olduğunun delili şu olacaktır. Sizler yeni doğur­muş ve hiç koşulmamış iki inek getirin. Sonra onlan bir arabaya koşun, tabutu da arabanın üzerine koyun ve onları sürün, yavrularını da geride bırakın. Göre­ceksiniz ki onlar tam boyun eğerek gidecekler. Sizin ülkenizden çıkıp İsrailo­ğuilannın toprağına ayak basınca da boyunduruklarım kırıp yavrularına doğru koşup geleceklerdir.” Onlar bunu yaptılar. Koşulan hayvanlar, kendi toprakla­rından çıkıp İsrailoğuilannın topraklarına varınca boyunduruklarını kırıp yavrularına doğru koşmaya başladılar. Tabutu ise, İsrailoğuilannın sebzeliği olan bir harabeye bıraktılar. İsrailoğullan tabutu görünce korkup şaşırdılar.,Ve ona doğ­ru yöneldiler. Fakat ona yaklaşan herkes ölüyordu.

Bunun üzerine Peygamberleri îşmoil “Bunu insanlara gösterin. Kim, ken­disinde buna yaklaşma gücü hissederse o yaklaşsın.” dedi. Bunun üzerine insan­ları çağırıp tabutu onlara gösterdiler. İsrailoğullan m! an. iki adam dışında kimse ona yaklaşamadı. İşmoil Peygamber bu iki adama, tabutu götürüp annelerinin evine koymalarına izin verdi. Anneleri dul bir kadındı. Bu tabut, Talut hüküm­dar olup İsrailoğullannın aralan, Peygamberleri İşmoil ile düzelinccye kadar o kadının evinin önünde kaldı.

Vehb b. Münebbihe göre bu tabutu gasbedip götüren Kral Calul idi Tabu­tu Ürdün’e götürmüştü. Diğer bir kısım müfessirlere göre, ise, Allah Teâlâ’nın Talutun hükümdar­lığına alamet kıldığı bu tabut gasbedilmişti. O, çölde bir yerde bulunuyordu. Zi­ra Hz. Musanın vefatı sırasında onu genç arkadaşı Yuşa b. Nûn’a bırakmıştı. Melekler onu oradan alıp Talutun evine getirmişlerdi. Katade ve Rehi’ b. Enes bu görüştedirler.

Taberi diyor ki: “Tercihe şayan olan görüş, Tabutun, İsrailoğullarının elinde iken düşmanları tarafından gasbedildiğini, daha sonra da düşmanlarının elinden çıkıp tekrar İsrailoğullanna döndürüldüğünü söyleyen görüştür. Zira, Tabut kelimesi âyet-i kerimede harf-i tarifi ile zikredilmiştir. Bu da, tabu­tun İsrailoğullan tarafından tanınan bir tabut olduğunu ifade eder. Şayet onların bilmedikleri ve çölde bulunan bir tabut olsaydı tabut kelimesi harf-i tari­fiyle zikredilmezdi.

Âyet-i kerimede; “O tabutun içinde size rabbinizden bir huzur vardır.” buyrulmaktadır. Müfessirler, burada “Huzur” diye tercüme edilen ke­limesinden neyin kastedildiği hakkında çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

a- Hz. Aliden nakledilen bir görüşe göre buradaki “Sekinet” kelimesinden maksat, insanın yüzüne benzer bir yüzü bulunan ve esen bir çeşit rüzgârdır.

b- Mücahide göre ise bu âyette zikredilen “Sekinet” kedi başı gibi bir başı bulunan ve iki de kanadı bulunan bir yaratıktır.

c- Vehb b. Mühebbihten nakledilen başka bir görüşe göre “Sekinet” öl­müş kedi başı şeklinde bir yaratıktır. Tabutun içinden kedi sesi çıkınca İsrailo-ğırilan zafere erişeceklerini garanti ediyorlardı.

d- Abdullah b. Abbas ve Süddiden nakledilen başka bir görüşe göre bura­da zikredilen “Sekinet”ten maksat, içinde Peygamberlerin kalbi yıkanan altın­dan bir leğen idi.

e- Vehb b. Münebbihten nakledilen başka bir görüşe buradaki “Seki­nef’ten maksat, Allah tarafından gönderilen ve konuşan bir ruh idi. İsraioğullan bir şey hakmda ihtilafa düştükleri zaman o ruh konuşuyor ve onlara istediklerini bildiriyordu.

f- Ata b. Ebi Rebaha göre buradaki “Sekinef’ten maksat, İsrailoğullannin bildikleri bir takım alametlerdi. Bunları gördüklerinde sükunete kavuşuyorlardı.

g- Rebi’ b. Enesten nakledilen başka bir görüşe göre buradaki “Seki­nef’ten maksat, rablerinin rahmetiydi.

h- Katadeden nakledilen diğer bir görüşe göre buradaki “Sekinef’ten maksat, vakar ve sükunettir.

Taberi diyor ki: “Sekinet hakkında ifade edilen bu görüşlerden doğruya en yakın olanı, Ata b. Ebi Rebahtan nakledilen görüştür. O da Sekinetten mak­sat, İsrailoğullarının bildikleri ve kendisini görünce sükunete kavuştukları bir kısım alametlerdir.” şeklindeki görüştür. Zira, “Sekinet” kelimesi Arapçada kökünden gelmekte, mânâsı ise “Sakin olmak, mutamın olmak” demektir. Sekinet1 in mânâsı bu olduğuna göre bu âyette zikredilen “Sekinef’ten maksat, Hz. Alinin dediği gibi özel bir şekil olan ve estiğinde sükunete kavuştu­ran bir rüzgâr olabilir. Mücahidin dediği gibi özel bir şekilde olan ve İsrailoğul-lanni huzura kavuşturan bir hayvan olabilir. Diğerlerinin zikrettikleri yaratıklar şeklinde de olabilir. Önemli olan, ortaya çıktığında İsrailoğullanna huzur ver­miş olması ve onları mutam in etmesidir.

Yine âyet-i kerimede, “O tatubutun içinde Musa ailesi ve Harun ailesinin bıraktıklarından arta kalan vardır.” bu ynıl m aktadır. Müfessirler, bu arta kalan şeyler hakkında farklı görüşler zikretmişlerdir.

a- Abdullah b. Abbas, Katade, Süddi, Rebi’ b. Enes ve îkrimeye göre bunlardan maksat, Hz. Musanın âsâsi bir de Hz. Musanın, rabbinden getirdiği levhaların parçalandır.

b- Ebu Salih ve Atiyye b. Sa’de göre burada zikredilen “Ana kalan” şey­lerden maksat, Hz. Musanın âsâsı, Hz. Hanımın asası, bir de levhaların az bir kısmı idi.

c- Sevri’den nakledilen başka bir görüşe göre bu arta kalan şeylerden maksut, Hz. Musanın âsâsı ve takunyaları idi.

d- Vehb b. Münebbihten nakledilen başka bir görüşe göre buradaki “Arta kalan şey”den maksat, sadece Hz. Musanın âsâsıdır.

e- Abdullah b. Abbas ve Ata b. Ebi Rebah’dan nakledilen diğer bir görüşe göre burada ifade edilen, arta kalan şeylerden maksat, Hz. Musaya gönderilen levhaların parçalan ve kınklan idi.

f- Dehhaktan nakledilen başka bir görüşe göre bu âyette, Hz. Musa ve Harundan kaldığı söylenen şeylerden maksat, Allah yolunda cthâd etmektir.

Taberi diyor ki: “Tercihe şayan olan görüş, burada zikredilen “Arta kalan şeyler”in herhangi bir şey olduğunu kesin olarak söylemeyen görüştür. Zira bu arta kalan şeylerin, Hz. Musanın âsâsı, levhaların parçalan, Tevrat veya Teyra-tın bir bölümü yahut takunyalar ya da Allah yolunda cihad etme emri olması mümkün olduğu gibi bunların hepsi veya bir bölümü de olabilir. Bu arta kalan­ların ne olduğunu beyan eden herhangi bir kelime zikredilmediğine ve bu hu­susta kesin ilim ifade eden herhangi bir haber bulunmadığına göre bu görüşler­den herhangi birini tercih edip diğerini zayıf görmeye mahal yoktur.

Âyet-i kerimede, tabutu Meleklerin taşıyacağı beyan edilmektedir. Meidelerin tabutu nasıl taşıyacakları müfessirler tarafından iki şekilde izah edilmiş­tir:

Abdullah b. Abbas, İbn-i Zeyd, Süddi ve Katadeye göre melekler bu ta­butu, göklerle yer arasında taşımışlar ve İsrailoğulfannm arasına koymuşlardır. Zira İsrailoğulları, Peygamberleri İşmoilden, Talutun gerçekten hükümdar oldu­ğunu beyan eden bir mucize istemeleri üzerine melekler de tabutu gündü^Ieyin getirip göz göre göre İsrailoğullannin arasına koymuşlar onlar da istemeyerek Talutun hükümdarlığını kabul etmek zorunda kalmışlar ve öfkeli bir şekilde onun evinden çıkıp gitmişlerdir.

Sevri ve Vehb b. Münebbihten nakledilen diğer bir görüşe göre melekler tabutu, sığırların çektiği arabayı idare ederek ve sığırları sürerek getirmişlerdir.

Taberi diyor ki: “Tercih edilen görüş, meleklerin tabutu, gökle yer arasın­da bizzat yüklenerek getirdiklerini söyleyen görüştür. Zira âyette meleklerin ta­butu taşıdıkları zikredilmekte, onların onu herhangi bir vasıta ile getirdikleri bil­dirilmemektedir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.