sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 265 VE 266. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 265 VE 266. AYETLER
21.06.2024
113
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

265- Allahın rızasını kazanmak ve içlerindeki imanı sağlamlaştırmak için mallarını harcayanların durumu ise, yüksek yerde bulunan bir bahçe­ye benzer ki, oraya bol yağmur yağınca mahsulünü iki kat verir. Yağmur yağmasa da bir çisinti düşer. Allah, yaptıklarınızı çok iyi görendir.

Mallarını, Allah rızasını isteyerek, ona itaat yolunda harcayan, Allahın vaadine kesin olarak inanıp durumlarını sağlamlaştıranların hali yüksek yerde bulunan bir bahçenin haline benzer ki oraya bol yağmur yağdığında mahsulü iki kat olur. Böyle yerlere yeteri kadar yağmur yağmasa da çisinti ve ıslaklık isabet eder. Allah, sizin amellerinizi çok iyi görür. İnsanlara gösteriş için harcayanı da, kendi rızasını kazanmak için harcayanı da bilir.

Allah teala o bahçeyi yüksek yerde olan bir bahçe olarak vasıflandır­mışım Çünkü böyle bahçeler bitkileri daha güzel, meyveleri daha tatlı olan bir bahçedir.

Ayet-i kerimede zikredilen ve “İçlerindeki imanı sağlamlaştırmak için” şeklinde tercüme edilen ifadesi, müfessirler tarafmdan çeşitli şekillerde izah edilmiştir:

a- Katade, Şa’bi ve Ebu Salih bu ifadeyi “Kendileri tasdik ederek ve kesin şekilde bilmiş olarak mallarını harcarlar.” şeklinde izah etmişlerdir. Taberi bun­ların bu izahlarından maksatlarının şunu söylemek olduğunu zikretmiştir. “On­lar, mallarını, Allahın vaadettiği şeyleri tasdik ederek ve Allahın vaadlerine ula­şacaklarını yakinen idrak ederek harcarlar. Bu itibarla onlar, mallarını harcama­da kararlılıklarını sağlamlaştırmış bir şekilde harcarlar. Vaadedilenlerin kendile­rine ulaşacağı hususunda güvensizlik içinde harcamazlar.” Taberinin de katıldı­ğı izaha göre kelimesinin mânâsı “Kararlı kılmak, kuvvetlendirmek ve sağlamlaştırmak”tır. Allahın, infak edilen mallar karşısında vereceği sevaba ula­şacağına inanan ve bunu kesin olarak bilen kişi, malım harcarken tereddüt için­de olmaz. İradesini sağlamlaştırmış bir şekilde harcar. İşte âyet-i kerimede bu ince noktaya işaret buyrulmaktadır.

b- Mücahid ve Hasan-ı Basri ise ifadesini şu şekilde izah etmişlerdir; Onlar, mallarım harcayacakları yeri tesbit ettikten sonra har­carlar. Yani malının zekatım verirken kimlerin onu almaya layık olduğunu tes­bit ederek onlara verirler.”

Taberi bu görüşün isabetli olmadığını söylemiştir. Zira kelimesi, “Araştırma” mânâsına gelmemektedir. Şayet araştırma mânâsı kastedilecek ol­saydı. yerine kelimesi kullanılırdı.

c- Katadeden nakledilen başka bir görüşe göre ifade­sinden maksat, “Mükâfaatını bekleyerek” demektir. Taberi, bu izah tarzının da

âyetin zahirinden uzak olduğunu söylemiştir. Zira kelimesinin,

mükâfaat bekleme mânâsına geldiği bilinmemektedir. Ancak, “Harcamada ken­dilerini kararlı kılanların mükâfaat beklediklerini söylemek mümkündür. Fakat bu izah, kelimesinin asıl mânâsını açıklama değil, onun lüzumu mânâsını açıklamadır.

 

266- Sizden herhangi biriniz istermi ki, altından ırmaklar akan, için­de her türlü meyvenin de bulunduğu üzüm ve hurma bahçesi olsun ve ken­di üzerine ihtiyarlık çökmüş olsun, ayrıca âciz, zayıf çocukları da bulun­sun. Sonra da bu bahçeye ateşli bir kasırga İsabet etsin de yansın? İşte Al­lah size âyetlerini böyle açıklar ki düşünesiniz.

Allah teala, bu âyet-i kerimeyi, Allah rızası için değil de insanların öv­gülerini kazanmak için, gösteriş olsun diye mallarını harcayanlara bir misal ola­rak indirmiştir. Kıyamet gününde bunlar, harcadıklarından faydalanmak istedik­lerinde Allah bunlara sevap venneyecektir. Böylece yaptıklarının karşılığını al­maya en çok muhtaç oldukları bir zamanda hiçbir şey bulamayacaklardır. Tıpkı âyet-i kerimede misal verilen kişinin durumuna düşeceklerdir. Öyle ki bu kişi bahçesi için yatırım yapmış, gereken emeği vermiş, bahçesi yetiştiğinde de ken­disi yaşlanmış çoluk çocuğu çoğalmış ve o bahçeye olan ihtiyacı şiddetle art­mıştır. İşte tam o anda yakıcı bir kasırga gelmiş ve bahçeyi tamamen yakmıştır ve o kişi bu bahçeden hiçbir fayda elde edememiştir.

Süddiye göre bu âyet-i kerime, yaptıklarım gösteriş için yapan münafık kimsenin, âhiretteki durumuna bir misaldir. Mücahide göre ise bu âyet-i kerime, dünya hayatında, Allaha itaatta kusur işleyen kimsenin âhiretteki durumuna bir örnektir. Hz. Ömer, Abdullah b. Abbas ve Mücahidden nakledilen diğer bir gö­rüşe göre bu ayet-i kerime, önce güzel ameller işleyen daha sonra da Şeytanın vesveselerine kapılarak isyankâr olan ve yaptığı amellerinin yok olmasına sebep olan kişiye misaldir. Bu hususta Abdullah b. Abbas diyor ki:

“Bir gün Halife Ömer b. Hattab, Resulullahın sahabelerine şöyle dedi: “Bu âyet-i kerimenin kim hakkında indiği kanaatindesiniz?” Onlar: “Allah daha iyi bilir.” cevabını verdiler. Bunun üzerine Ömer kızdı ve şöyle dedi: “Biliyoruz veya bilmiyoruz deyin.” Bunun üzerine kendisine ben şöyle dedim: “Ey mümin­lerin emin, bu âyet hakkında benim bir kanaatim var.” Ömer: “Söyle yeğenim kendini küçük görme.” dedi. Dedim ki: “âyet, yapılan bir amele misal verilmiş­tir. Ömer: “Hangi amele misal verilmiştir.” dedi. Dedim ki: “Herhangi bir amele misaldir.” Ömer bunun üzerine şöyle dedi: “Bu âyet, zengin bir adama misaldir ki, Allaha itaat uğrunda amel işler sonra Allah ona Şeytanı gönderir. Adam gü­nah işler ve amellerini Abdullah b. Abbastan nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyet-i kerime, dünyada iken bolluk içinde yaşayan ve âhirette hiçbir şeye sahip olamayacak olan kâfire bir Örnektir, Reb’ b. Enese göre bu âyet dünyadayken sapıklık ve is­yan içinde yaşayan, âhirette ise hiçbir şey bulamayacak olan kimseye örnektir. İbn-i Zeyde göre ise bu âyet, verdiği sadakayı başa kakarak ve verdiği kimseye eziyet ederek boşa çıkaran kimseye bir örnektir. Dehhaka göre de bu âyet, dünyada bolluk içinde yaşayıp âhirette bir şey bulamayan kâfire bir örnektir. O, se­vap ve yardıma en çok muhtaç olduğu zaman hiçbir şey bulamayacak, bahçesi yanan bir ihtiyara benzeyecektir.

Taberi diyor ki: “Bu âyet-i kerimenin, gösteriş yapmak için sadaka veren münafıkın halini beyan ettiğini söyleyen görüş tercihe şayandır. Zira Allah teala bundan Önceki âyette, müminlere verdikleri sadakayı başa kakmalarını ve sada­ka verdikleri kimseye eziyet etmemelerini emretmiştir. Bu âyette de verdiği sa­dakayı başa kakan ve eziyet eden kimseye misal olarak gösteriş için mallarını harcayan münafıkı zikretmiştir. Münafık, verdiği sadakadan, âhirette mükâfaat beklemediği için dünyada yeteri kadar mükâfaat görmezse, sadaka verdiği kişi­lerin basma kakar, onlara eziyet eder.

Âyet-i kerimede geçen ve “Ateşli kasırga” diye tercüme edilen ifadesinde zikredilen ateş’ten maksat, Abdullah b. Abbas, Katade, Süddi ve Reb’i b. Enese göre, vücudun gözeneklerinden geçen çok güçlü bir ateştir. Abdullah b. Abbas, bu ateşin, cinlerin kendisinden yaratıldığı güçlü ateş oldu­ğunu söylemiştir. Hasan-ı Basri ve Dehhaka göre ise buradaki “Ateşli kasırga” ifadesinden maksat, “Çok soğuk olan bir kasırgadır” çünkü o da mahsulleri yak­maktadır.

Âyet-i kerimenin sonunda “Allah size âyetlerini böyle açıklar ki düşünesiniz.” buyrulmaktadır. Yani, Allah teala sizlere, mallarınızı onun yolunda nasıl harcayacağınızı, nelerin lehinize, nelerin de aleyhinize olacağını beyan ettiği gi­bi, bunların haricindeki âyet ve hükümlerini de size açıklar ki düşünesiniz. Alla-hın zikrettiği delillerden öğüt ve ibret alasınız böylece kendisine itaat edesiniz. Abdullah b. Abbas diyor ki: “Dünyanın geçici olduğunu, âhiretin ise baki oldu­ğunu düşünmüş olasınız.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.