TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 61. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
61- O zaman siz, şöyle demiştiniz: “Ey Musa, bir çeşit yemeğe dayanamayacağız. Rabbine dua et de bize, yerin bitirdiği sebze, hıyar, sarımsak, mercimek ve soğandan versin.” Musa da: “İyi olanı daha basit bir şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? O halde bir şehre inin. Şüphesiz orada istediğiniz vardır.” demişti. Onlara, zillet ve yoksulluk damgası vurulmuştur. Allah’ın gazabına uğramışlardır. Bu onların, Allah’ın ayetlerini inkâr etmeleri ve haksız eyer Peygamberleri öldürmelerindendir. Bu, isyan etmelerinden ve haddi aşmalarından ileri gelmektedir.
Ey İsrailoğulları, Peygamberiniz Musa’ya: “Nefsimizi bir çeşit yemeğe mahkum etmeye artık dayanamıyoruz.” dediğinizi hatırlayın. Diyordunuz ki: “Rabbinden iste de bize, yerin bitirdiği sebze, hıyar, sarımsak, mercimek, soğan ve benzeri şeyler versin.” Musa da size dedi ki: “Değer ve kıymet yönünden daha hayırlı olan şeyi daha düşük ve basit bir şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Şüphe yok ki kim, kudret helvası ve bıldırcın etini, buğday, hıyar, soğan ve sarımsakla değiştirirse o kimse, daha yüksek değerde olan bir şeyi daha düşük değerli ile değiştirmiş olur. Öyleyse bir şehre inin. Şüphesiz orada istediğiniz vardır. “Yahudilere aşağılık ve sefillik hak olmuştur. Onlar, Allah’ın gazap ve öfkesini yüklenmişlerdir. Bu zillet, aşağılık ve gazap, onların, Allah’ın birliğini gösteren delilleri inkâr etmeleri ve yarattıklarının, doğru yolu bulmaları için gönderdiği Peygamberleri, Allah’ın izni ve rızası olmadığı halde Öldürmeleri yüzündendir. Yine bu ceza, Allah’a isyan etmeleri ve koyduğu hudutları aşmaların-d andır.
Görüldüğü gibi âyet-i kerime, israiloğullarının, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri ve Peygamberlerini düşmanlıkla, haksız yere öldürmeleri sebebiyle Allah’ın, onların şereflerini zilletle, nimetlerini yoklukla, rızasını da gazabıyla değiştirdiğini haber vermektedir.
Ayet-i kerimenin: “O halde şehre inin. Şüphesiz ki orada istediğiniz vardır.” bölümünde bir kısaltma söz konusudur. İfadenin tam şekli ise şöyledir: “Musa rabbine dua etti. Biz de onun duasını kabul ettik ve onlara dedik ki: “O halde şehirlerden herhangi birisine gidin. Zira siz şu anda çöldesiniz. İstediğiniz şeyler ise çölde bulunmaz. Onlar ancak köylerde ve şehirlerde bulunur. Şehirlerden birine gittiğinizde sizin için istediğiniz hıyar, sarımsak gibi besin maddeleri oralarda vardır.”
Bazı müfessirlerin görüşüne göre, İsrailoğullarının: “Bir çeşit yemeğe dayanamıyoruz.” dedikleri yemek, kudret helvası ve bıldırcın etiydi. Vehb b. Mü-nebbih’in görüşüne göre ise bu yemek, et ile güzel bir ekmek idi.
Taberi diyor ki: “Tahıl, sebze, mercimek, soğan, yer bitkilerinden, insanların bildiği şeylerdir. Fakat âyette “Fum” olarak geçen kelime, İbn-i Abbas, Atâ, Katade, Hasan-ı Basri, Süddi ve Ebu Malik’e göre buğday veya buğday unundan yapılmış ekmek, Mücahid ve Rebi’nin görüşüne göre ise “Sarımsak”tır. İbn-i Mes’udun da âyetteki kelimesini, “Sarımsak” mânâsına gelen şeklinde okuduğu rivayet edilmektedir. Taberi, soğanla yakınlığı sebebiyle bu görüşü tercih etmiştir.
Şüphesiz ki, kudret helvası ve bıldırcın etini, tahıl, hıyar, mercimek, soğan ve sarımsak gibi şeylerle değiştiren kimse, değerli yiyecekleri bırakıp basit şeyleri almış olur.
Ayette zikredilen ve “Bir şehir” diye tercüme edilen kelimesi Katade, Süddi, Mücahid ve İbn-i Zeyd1 tarafından “Şehirlerden bir şehir” diye izah edilmiş Rebi’ b. Enes tarafından ise “Mısır şehri” şeklinde izah edilmiştir. Birinci görüşte olanlar, görüşlerinin doğru olduğuna dair özetle şunları zikretmişlerdir.” Allah Teâlâ, İsrailoğullannı Mısırdan çıkardıktan sonra Şam topraklarını onlara mesken kılmıştır. Onların, Şam’a gitmeden önce tih çölünde kırk yıl dönüp dolaşmaları ise, Kudüs ve çevresindeki kutsal topraklarda bulunan zorba kavimlerle çarpışmalarına dair olan Allah’ın emrine uymamalarındandır. Bu yüzden çölde kırk yıl dönüp dolaşmışlar, Uz. Musa’nın orada vefatından sonar Yûşâ b. Nûn, kutsal topraklardaki zorbalara karşı savaşıp zafer elde etmiş ve böylece İsrailoğulları, Şam topraklarının bir bölümü olan Filistin’e yerleşmişlerdir. Allah Teâlâ, kitabında, İsrailoğullarının, mukaddes topraklara yerleşmelerini farz kıldığını beyan etmiş, onların, tekrar Mısıra dönmelerine dair bir beyanda bulunmamıştır. Onların Mısıra döndüklerini ifade ettiği zannedilen âyet-i kerimeler, onların, Şam topraklarına yerleştiklerine işaret etmektedir. Âyetlerde şöyle buyurulmaktadır: “(Musa kavmine şöyle dedi) Ey kavmim, Allah’ın size takdir ettiği mukaddes yere girin. Geriye dönmeyin, yoksa hüsrana uğrarsınız.” “Onlar da: “Ey Musa, orada zorba bir kavim vardır. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, şüphesiz biz de gireriz.” Dediler. Kavmi ona: “Ey Musa, onlar orada oldukça biz ebediyen oraya girmeyiz. Sen ve rabbin, gidin ve savaşın. Biz burada oturacağız.
Âyette zikredilen kelimesinden maksadın “Mısır şehri” olduğunu söyleyenlerin delili ise şu âyetlerdir: “Onlar (Firavun ve kavmi) geride nice bahçeler, akan pınarlar, çeşitli bitkiler, güzel konaklar ve zevk ve sefa île içinde yaşadıkları nimetler bıraktılar.” “Böylece biz onlara verdiğimiz nimetleri başka bir kavme miras bıraktık.
“Nihayet biz, Firavun ve kavmini, bahçelerden, akarsulardan, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık.” “İşte böyle yaptık. Onlara İsrailoğullarının mirasçı kıldık.
Taberi diyor ki: “Bu iki görüşten hangisinin daha doğru olduğunu gösteren bir âyet olmadığı gibi Resulullah’tan da bu hususta kesin bir rivayet yoktur. Bu nedenle âyetin izahında şöyle denmektedir: “Allah Teâlâ, Hz. Musa’ya, kavmini alıp istedikleri bu mahsullerin yetiştiği bir beldeye götürmesini emretmiştir. Bu belde Şam’da olabilir Mısır da.”
Âyet-i kerimede, Yahudilere zillet damgası vurulduğu zikredilmektedir. Bu zilletten maksat, Katade ve Hasan-1 Basriye göre şu âyet-i kerimelerde tasvir edilen zelil bir şekilde cizye vermeleridir. “Kitap ehlinden, Allah’a ve âhiret gününe iman etmeyenler, Allah’ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayanlar ve hak din olan İslam’ı din edinmeyenlerle, boyun eğip kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.