sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 9 VE 10. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 9 VE 10. AYETLER
13.10.2023
335
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

9- Onlar, Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar. Fakat bunun farkında değildirler.

Bunlar, inanmadıkları halde, öldürülmekten kurtulmak için. dilleriyle, kalblerindeki şüphe ve inkârın aksini söylerler. Ve bu sözleriyle Allah’ı ve mü­minleri kandırmaya çalışırlar. “İman ettik” derler. Oysa onlar, gerçekte başkasını değil ancak kendilerini aldatmaktadırlar. Fakat bunun farkında değildirler.

Eğer denilecek olursa ki: “Münafıklar, öldürülme ve esir edilme korku­suyla, inandıklarının aksine, müminlere karşı iman ettiklerini söylüyorlar böyle­ce kendilerini savunuyorlardı. Onların bu davranışlarına âyetin “Allah’ı ve mü­minleri aldatmaya çalışırlar.” demesinin mânâsı nedir?” Buna cevaben denilir ki: “Araplar, kendisini savunmak için yalan söyleyip başkalarını kandırana da “Aldatan” derler. Burada münafıklar her ne kadar geçici dünyada müminleri al­datmaya girişmişi erse de aslında onlar, kendilerini aldatmışlardır. Zira bunlar, kendilerini çeşitli ümit ve emellerle savsaklarlar. Halbuki kendilerini elleriyle tehlikeye atar, zehir kâsesinden zehir içerler. Bizzat kendilerini Allanın azabına ve gazabına uğratırlar. Bu sebeple Allah teala onlar hakkında “Oysa sadece ken­dilerini aldatırlar.” buyurmuştur.

Bu âyet-i kerimenin “Fakat bunun farkında değildirler.” bölümü, “Allah teala ancak bilinçli bir şekilde kâfir olan, Allanın varlığını, birliğini ve Peygam­berlerinin ve kitaplarının hak olduğunu bildiği halde inkâr edenlere azap eder.” diyenlerin görüşlerinin, Allah tarafından yalanlandığını gösterir. Zira, Allah tea­la bu âyet-i kerimede, münafıkları, Allahı ve Peygamberini aldattıklarım zannet­mekle vasıflandırmakta ve onların, Allah ve müminleri gerçekte aldatmadıkları­nın farkında olmadıklarını, bununla beraber cezalandırılacaklarını beyan etmek­tedir. Böylece inkarcıların kasıtlı olup olmadıklarının farketmediğini ortaya koymaktadır.

Taberi diyor ki: “Onlar, Allahı ve iman edenleri aldatmaya çalışırlar.” ifa­desinde Yuhadiûne, fiili, müşareket (İşteşlik) ifade eden bir fiildir. Bu­na göre, aldatmaların karşılıklı olması icab eder, yani, münafıklar, Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya kalkışırken Allah ve müminler de onları aldatmaya kalkışmış olacaklardır.

Bir kısım lügat âlimleri buna cevaben demişlerdir ki Müfâale ba­bından gelen fiiller Arapçada bazan “Müşareket” (İşteşlik)” ifade etmezler. Ni­tekim Katelehumullah âyetinin mânâsı “Allah onlarla savaş­tı.” şeklinde değil “Allah onları kahretsin” demektir. Bu âyet te bu kabildendir.

Taberi sözlerine devamla diyor ki: “Ben bu lügat âlimlerinin izah tarzına katılmıyorum. Âyette zikredilen  Yuhaddiûne fiili müşareket ifade etmektedir. Zira, münafıklar, kalblerinde olanların tersini dilleriyle söyleyerek Allah tealayı aldatmaya kalkışırken, Allah teala da onları derhal cezalandırma-yıp mühlet vererek aldatmış ve onları hak yoldaymış gibi göstermiştir. Bu hu­susta şu âyet-i kerimede şöyle buyuru I m aktadır. “Kâfirler, kendilerine mühlet vermemizin sakın kendileri için hayırlı olduğunu zannetmesinler. Biz onlara mühleti ancak günahlarını artırsınlar diye veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır

Daha sonraki âyetlerin izahında da görüleceği gibi, Taberinin bu görüşü bir çok müfessir tarafından tasvip edilmemiş, “aldatma” sıfatı Allah tealaya iza­fe edilmemiştir.

Âyet-i kerimede zikredilen “Oysa sadece kendilerini aklatırlar.” ifadesi gösteriyor ki, münafıklar aslında ne Allah’ı aldatabilmişlerdir ne de müminleri. Zira Allah, onların münafık olduklarını biliyor ve onlara mühlet veriyordu. On­lar Allah tealayı aldatmış olsalardı Allah tealanın, onları cezalandırmaması ica-bederdi. Münafıklar, aslında müminleri de aldatamamışlardır. Zira onlar, müminlere karşı iki yüzlü görünmeleriyle onlardan herhangi bir menfaat elde ede­memişlerdir. Sadece kendi ellerinde bulunan mal ve evlatlarım muhafaza ede­bilmişlerdir.

Âyet-i kerimenin “Fakat bunun farkında değildirler.” ifadesinden maksat, “Allah’ı aklattıklarını zanneden münafıklar, Allanın bunlardan haberdar okluğu­nun ve bunları derhal cezalandırmayıp, kendilerine mühlet verdiğinin farkında değillerdir.” demektir.”

Bu hususta diğer âyetlerde de şöyle buyurulmaktadır: “Ey Muhammed, münafıklar sana geldikleri zaman “Biz, şehadet ederiz ki, sen mutlaka Allanın Resulüsün.” derler. Allah da bilir ki elbette sen onun Peygamberisin. Ve Allah, şehadet eder ki, münafıklar muhakkak yalancıdırlar.” “Onlar, yeminlerini kendi­lerine siper edindiler. İnsanları Allanın yolundan alıkoydular. Onların yaptıkları ne kötü bir şeydi.

 

10- Onların kalblerinde hastalık vardır. Allah, bu hastalıklarını da­ha da artırmıştır. Yalan söylediklerinden dolayı, onlar için can yakıcı bir azap vardır.

Onların kalblerinde. inançsızlık hastalığı vardır. O hastalık, Muhamme­din Peygamberliğinden şüphe etmeleridir. Allah, müminlerin imanlarını artırdı­ğı gibi onların da şüphe ve şaşkınlıklarını artırmıştır. Onlar için, acı veren, peri­şan eden bir azap vardır. Bu azap, inandıklarını iddia ederek yalan söylemeleri ve bunu, Allah’ı, Resulünü ve müminleri kandırmak için yapmalarından dolayı­dır.

Âyet-i kerimede “Onların kalblerinde hastalık vardır.” buyurulmaktadır. Buradaki hastalık, maddi bir hastalık olmayıp, mânevi bir hastalıktır. Yani itikad ve inanç hastalığıdır. Bu hastalığın mahiyeti de Hz. Muhammedin Pey­gamberliği ve Allah katından getirdiklerinin hak olduğu hususunda şüpheye düşmeleri ve şaşkınlık içinde olmalarıdır. Nitekim, Abdullah b. Abbas, Abdurrahman b. Zeyd, Katade ve Rebi’ b. Enes, âyetin bu bölümünü bu şekilde izah etmişlerdir.

Âyet-i kerimenin devamında “Allah, bu hastalıklarını daha da artırmış­tır.” buyurulmaktadır. Bu ifadeden maksat, “Allah teala, daha sonra farz kıldığı emirleri ve yasakladığı haramlarıyla münafıkların İslam hakkında kalblerinde taşıdıkları şek ve şüphe hastalıklarını daha da artırmıştır.” demektir. Bu hususta başka bir âyet-i kerimede “Kur’andan bir sure indiği vakit, kâfirlerden bazıları birbirlerine şöyle derler: “Bu sure hanginizin imanını artırdı?” Doğrusu inen su­re iman edenlerin imanını kuvvetlendirir. Onlar bundan sevinç duyarlar.” “Kalb­lerinde hastalık olanlara gelince: “Bu sure, onların murdarlıklarına murdarlık katar ve kâfir olarak ölürler.  buyurulmaktadır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.