TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 9 VE 10. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
9- Onlar, Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar. Fakat bunun farkında değildirler.
Bunlar, inanmadıkları halde, öldürülmekten kurtulmak için. dilleriyle, kalblerindeki şüphe ve inkârın aksini söylerler. Ve bu sözleriyle Allah’ı ve müminleri kandırmaya çalışırlar. “İman ettik” derler. Oysa onlar, gerçekte başkasını değil ancak kendilerini aldatmaktadırlar. Fakat bunun farkında değildirler.
Eğer denilecek olursa ki: “Münafıklar, öldürülme ve esir edilme korkusuyla, inandıklarının aksine, müminlere karşı iman ettiklerini söylüyorlar böylece kendilerini savunuyorlardı. Onların bu davranışlarına âyetin “Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar.” demesinin mânâsı nedir?” Buna cevaben denilir ki: “Araplar, kendisini savunmak için yalan söyleyip başkalarını kandırana da “Aldatan” derler. Burada münafıklar her ne kadar geçici dünyada müminleri aldatmaya girişmişi erse de aslında onlar, kendilerini aldatmışlardır. Zira bunlar, kendilerini çeşitli ümit ve emellerle savsaklarlar. Halbuki kendilerini elleriyle tehlikeye atar, zehir kâsesinden zehir içerler. Bizzat kendilerini Allanın azabına ve gazabına uğratırlar. Bu sebeple Allah teala onlar hakkında “Oysa sadece kendilerini aldatırlar.” buyurmuştur.
Bu âyet-i kerimenin “Fakat bunun farkında değildirler.” bölümü, “Allah teala ancak bilinçli bir şekilde kâfir olan, Allanın varlığını, birliğini ve Peygamberlerinin ve kitaplarının hak olduğunu bildiği halde inkâr edenlere azap eder.” diyenlerin görüşlerinin, Allah tarafından yalanlandığını gösterir. Zira, Allah teala bu âyet-i kerimede, münafıkları, Allahı ve Peygamberini aldattıklarım zannetmekle vasıflandırmakta ve onların, Allah ve müminleri gerçekte aldatmadıklarının farkında olmadıklarını, bununla beraber cezalandırılacaklarını beyan etmektedir. Böylece inkarcıların kasıtlı olup olmadıklarının farketmediğini ortaya koymaktadır.
Taberi diyor ki: “Onlar, Allahı ve iman edenleri aldatmaya çalışırlar.” ifadesinde Yuhadiûne, fiili, müşareket (İşteşlik) ifade eden bir fiildir. Buna göre, aldatmaların karşılıklı olması icab eder, yani, münafıklar, Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya kalkışırken Allah ve müminler de onları aldatmaya kalkışmış olacaklardır.
Bir kısım lügat âlimleri buna cevaben demişlerdir ki Müfâale babından gelen fiiller Arapçada bazan “Müşareket” (İşteşlik)” ifade etmezler. Nitekim Katelehumullah âyetinin mânâsı “Allah onlarla savaştı.” şeklinde değil “Allah onları kahretsin” demektir. Bu âyet te bu kabildendir.
Taberi sözlerine devamla diyor ki: “Ben bu lügat âlimlerinin izah tarzına katılmıyorum. Âyette zikredilen Yuhaddiûne fiili müşareket ifade etmektedir. Zira, münafıklar, kalblerinde olanların tersini dilleriyle söyleyerek Allah tealayı aldatmaya kalkışırken, Allah teala da onları derhal cezalandırma-yıp mühlet vererek aldatmış ve onları hak yoldaymış gibi göstermiştir. Bu hususta şu âyet-i kerimede şöyle buyuru I m aktadır. “Kâfirler, kendilerine mühlet vermemizin sakın kendileri için hayırlı olduğunu zannetmesinler. Biz onlara mühleti ancak günahlarını artırsınlar diye veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır
Daha sonraki âyetlerin izahında da görüleceği gibi, Taberinin bu görüşü bir çok müfessir tarafından tasvip edilmemiş, “aldatma” sıfatı Allah tealaya izafe edilmemiştir.
Âyet-i kerimede zikredilen “Oysa sadece kendilerini aklatırlar.” ifadesi gösteriyor ki, münafıklar aslında ne Allah’ı aldatabilmişlerdir ne de müminleri. Zira Allah, onların münafık olduklarını biliyor ve onlara mühlet veriyordu. Onlar Allah tealayı aldatmış olsalardı Allah tealanın, onları cezalandırmaması ica-bederdi. Münafıklar, aslında müminleri de aldatamamışlardır. Zira onlar, müminlere karşı iki yüzlü görünmeleriyle onlardan herhangi bir menfaat elde edememişlerdir. Sadece kendi ellerinde bulunan mal ve evlatlarım muhafaza edebilmişlerdir.
Âyet-i kerimenin “Fakat bunun farkında değildirler.” ifadesinden maksat, “Allah’ı aklattıklarını zanneden münafıklar, Allanın bunlardan haberdar okluğunun ve bunları derhal cezalandırmayıp, kendilerine mühlet verdiğinin farkında değillerdir.” demektir.”
Bu hususta diğer âyetlerde de şöyle buyurulmaktadır: “Ey Muhammed, münafıklar sana geldikleri zaman “Biz, şehadet ederiz ki, sen mutlaka Allanın Resulüsün.” derler. Allah da bilir ki elbette sen onun Peygamberisin. Ve Allah, şehadet eder ki, münafıklar muhakkak yalancıdırlar.” “Onlar, yeminlerini kendilerine siper edindiler. İnsanları Allanın yolundan alıkoydular. Onların yaptıkları ne kötü bir şeydi.
10- Onların kalblerinde hastalık vardır. Allah, bu hastalıklarını daha da artırmıştır. Yalan söylediklerinden dolayı, onlar için can yakıcı bir azap vardır.
Onların kalblerinde. inançsızlık hastalığı vardır. O hastalık, Muhammedin Peygamberliğinden şüphe etmeleridir. Allah, müminlerin imanlarını artırdığı gibi onların da şüphe ve şaşkınlıklarını artırmıştır. Onlar için, acı veren, perişan eden bir azap vardır. Bu azap, inandıklarını iddia ederek yalan söylemeleri ve bunu, Allah’ı, Resulünü ve müminleri kandırmak için yapmalarından dolayıdır.
Âyet-i kerimede “Onların kalblerinde hastalık vardır.” buyurulmaktadır. Buradaki hastalık, maddi bir hastalık olmayıp, mânevi bir hastalıktır. Yani itikad ve inanç hastalığıdır. Bu hastalığın mahiyeti de Hz. Muhammedin Peygamberliği ve Allah katından getirdiklerinin hak olduğu hususunda şüpheye düşmeleri ve şaşkınlık içinde olmalarıdır. Nitekim, Abdullah b. Abbas, Abdurrahman b. Zeyd, Katade ve Rebi’ b. Enes, âyetin bu bölümünü bu şekilde izah etmişlerdir.
Âyet-i kerimenin devamında “Allah, bu hastalıklarını daha da artırmıştır.” buyurulmaktadır. Bu ifadeden maksat, “Allah teala, daha sonra farz kıldığı emirleri ve yasakladığı haramlarıyla münafıkların İslam hakkında kalblerinde taşıdıkları şek ve şüphe hastalıklarını daha da artırmıştır.” demektir. Bu hususta başka bir âyet-i kerimede “Kur’andan bir sure indiği vakit, kâfirlerden bazıları birbirlerine şöyle derler: “Bu sure hanginizin imanını artırdı?” Doğrusu inen sure iman edenlerin imanını kuvvetlendirir. Onlar bundan sevinç duyarlar.” “Kalblerinde hastalık olanlara gelince: “Bu sure, onların murdarlıklarına murdarlık katar ve kâfir olarak ölürler. buyurulmaktadır.