sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENAM SURESİ 51. VE 55. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENAM SURESİ 51. VE 55. AYETLER
26.12.2024
9
A+
A-

51- Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur’anla uyar. Onlar için Allahtan başka ne bir dost ne de bir şefaatçi vardır. Gere­kir ki Allahtan korkarlar.

Ey Muhammed, sen bu Kur’an’la, Al lalım vaad ve tehdidine iman eden, bu itibarla rablerinin huzurunda toplanarak hesap vereceklerinden korkanları uyar. Onların, Allahtan başka ne kendilerine yardım edecek dostlan ne de ken­dilerini Allanın azabından kurtaracak bir şefaatçileri vardır. İşte bunları Kur’an­la uyar ki Allahtan korksunlar. Rabierine itaat edip ona karşı gelmekten sakın­sınlar. [1][58]

 

52- Sırf Allahın rızasını dileyerek, sabah akşam rabierine dua eden­leri huzurundan kovma. Onların hesabından sen sorumlu değilsin.. Onlar da senin hesabından sorumlu değiller ki, onları kovasın da zalimlerden ola­sın.

Mtifessirler,J6u âyet-i kerimenin, bir kısım güçsüz, mustaz’af müslüman-lar hakkında nazil olduğunu söylemişlerdir. Müşrikler, Resulullaha: “Sen bunla­rı yanından kovarsan sana gider geliriz, meclisinde bulunuruz” demişler ve bu­nun üzerine bu âyet nazil olmuştur.

Abdullah b. Mes’ud diyor ki:

Kureyş’in ileri gelenleri Resulullahın yanma uğradılar. Onun yanında, Habbab b. Eret, Süheyb-i Rumi, Bilal-i Habeşi, Ammar b. Yâsir ve benzeri mustaz’aflar bulunuyordu. Bu ileri gelen Kureyşliler dediler ki “Ey Muhammed, kavmini bırakıp ta bunlarla birlikte olmaya mı razı oldun?” İşte bunun üzerine bu âyet nazil oldu

Habbab b. Erefde bu âyetin izahında diyor ki: “Akra b. Habis et-Temimî ve Uyeyne b. Hısn el-Fezari, Resulullaha geldiler. Onun, Bilal, Süheyb, Ammar ve Habbab gibi, müminlerin mustaz’aflarının yanında oturduğunu gördüler. Bunları küçümsediler ve Resulullaha dediler ki: Biz, senin bize, Arapların üs­tünlüğümüzü görecekleri belli bir toplantı yeri yapmanı istiyoruz. Zira sana Arapların heyetleri geliyorlar. Biz, Arapların, bizleri bu kölelerle beraber gör­melerinden utanınz. Biz, senin yanına gelince sen bunları yanından kaldır. Biz, işimizi bitirdikten sonra, sen dilersen bunlarla birlikte otur.” Resulullah onlara “Evet” dedi. Onlar da “Sen bu hususta bize bir yazı yaz” dediler. Resulullah da yazı yazacak bir kağıt ile Hz, Ali’yi çağırdı. Biz bir kenarda otururken Cebrail (a.s.) işte bu âyeti ve bundan sonra gelen iki âyeti indirdi. Bunun üzerine Resu-luliah (s.a.v.) kağıdı elinden attı. Sonra bizi çağırdı. Biz onun yanına vardık. O şöyle diyordu: “Selam olsun size, Rabbiniz, merhamet etmeyi üzerine yazmış­tır.” Bundan sonra biz, Resulullah ile birlikte oturuyorduk. Resulullah kalkmak istidediğinde kalkıp gidiyor ve bizi orada bırakıyordu. Bunun üzerine de: “Ey Muhammed, rablerinin rızasını dileyerek sabah akşam ona ibadet edenlerle bir­likte dur, sabret sakın dünya hayatının ziynetine kapılıp gözünü onlardan ayır­ma… âyeti nazil oldu[2][59] Bundan sonra artık Resulullah (s.a.v.) bizimle birlikte oturuyordu. Onun kalkma zamanı gelince biz kalkıyorduk ve onu bırakıyorduk ki o da kalksın.”

İkrime de diyor ki: “Utbe b. Rebia, Şeybe b. Rebia, Mut’im b. Adiy, Ha­ris b. Nevfel, Kureze b. Abd, Amr b. Nevfel, Abd-i Menaf oğullarından, kâfirlerin ileri gelenleriyle birlikte Ebu Talibe geldiler ve dediler ki: “Ey Ebu Talib, eğer kardeşinin oğlu, yanından kölelerimizi ve işçilerimizi kovarsa, bu bizim için daha hoş olur. Bizim ona itaat etmemize ona tabi olmamıza ve onu tasdik etmemize daha fazla yardımcı olur” Bunun üzerine Ebu Talip, Resulul-lah’a geldi ve konuşulanları ona anlattı. Ömer b. el-Hattab da dedi ki: “Sen bunu yapsan da baksak ne istiyorlar. Sözlerinde ne kadar durabilecekler.” Bunun üze­rine Allah teala “Ey Muhammed. rablerinin huzurunda toplanacaklarından kor­kanları Kur’anla uyar. Onlar için Allahtan başka ne bir dost ne de bir şefaatçi vardır. Gerekir ki Allahtan korkarlar.” “Sırf Allanın rızasını dileyerek sabah ak­şam, rablerine dua edenleri huzurundan kovma, onların hesabından sen sorumlu değilsin. Onlar da senin hesabından sorumlu değillerdir ki, onları kovasın da za­limlerden olasın. “Neticede Allah, aramızdan bunlara mı lütufta bulundu.” de­sinler diye onları birbirleriyle böyle imtihan ettik. Allah, şükreden!eri daha iyi bilen değil midir?” âyetlerini indirdi.

İkrime diyor ki: Orada bulunanlar Bilal, Ammar b. Yasir, Huzeyfe’nin azadlı kölesi Salim, Useyd’in kölesi Subeyh gibi kimselerdi. Abdullah b. Mes’ud, Mikdat b. Amr, Mes’ud b. Kari, Vâkıd b. Abdullah el-Hanzeli, Amr b. Abd-i Amr, Zuşşimaleyn, Mersed b. Ebu Mersed, Ebu Mersed ve benzeri, ant­laşma ile Kureyş’in yanında yaşayan kimseler de bulunuyordu. İşte Kureyş’in ileri gelen kâfirleri, efendileri ve andîaşma yapanları hakkında “Biz onları bir­birleriyle böyle imtihan ederiz ki onlar “Allah içimizden bunlara mı lütufta bu­lundu? desinler, âyeti nazil oldu. Âyet nazil olunca Ömer geldi. Söylediklerin­den dolayı özür diledi. Bunun üzerine de “Âyetlerimize iman edenler sana gel­dikleri zaman onlara şöyle de “Selam olsun size, sizden bilmeyerek bir kötülük işleyip te sonra tevbe edip nefsini ıslah eden kimseye, “Rabbiniz merhamet et­meyi üzerine almıştır. Çünkü o, çok affeden ve çok merhamet edendir” âyeti na­zil oldu.

Âyet-i kerimede “Sırf Allah’ın rızasını dileyerek, sabah akşam, rablerine dua edenleri huzurundan kovma… buyuru İm aktadır.

Müfessirler, bu âyette, mü’minlerin, sırf Allah rızası için yapmış oldukla­rı duadan neyin kastedildiği hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

  1. a) Abdullah b. Abbas, Mücahid, Hasan-ı Basri, Katade, Abdullah b. Ömer, Abdurrahman b. Ebi Amre ve İbrahim en-Nehaî ve Amir eş-Şa’biye göre buradaki dua’dan maksat, beş vakit namazdır. Müşrikler, namazlarını kılan müminlerin kovulmalarını istemişler, bunun üzerine de bu âyet nazil olmuştur.
  2. b) Abdullah b. Abbas’tan nakledilen diğer bir görüşe göre buradaki dua­dan maksat, namaz kılmaktır. Ancak müşrikler, namaz kılan bu müslümanların, Resulullahın meclisinden kovulmalarını değil, namazda arka safta durdurulma­larını istemişlerdir. Bunun üzerine bu âyet nazil olmuştur.
  3. c) İbrahim en-Nehai ve Mensur’a göre ise burada zikredilen duadan mak­sat, müminlerin, Allahı zikretmeleridir.
  4. d) Ebu Cafer’e göre ise, Kur’an Öğrenmeleri ve onu okumalarıdır.
  5. e) Dehhak’a göre ise rablerine ibadet etmeleridir.

Taberi, âyet-i kerimenin genel ifadesinin, bütün bu görüşleri kapsar ma­hiyette olduğunu söylemiştir. Zira Allah’a dua etmek olduğunu söylemiştir. Zira allah’a dua etek bazan lisanen olur ki bu da ona dua etme ve onu zikretmeyi ihti­va etmektedir. Bazan da vücudun diğer azalarıyla olur ki, bu da, farz namazları ifa etme ve diğer nafile ibadetleri de kapsamaktadır.

Bu konuda başka bir âyet-i kerimede de şöyle buyuruluyor: “Ey Muham-med, rablerinin rızasını dileyerek sabah akşam ona ibadet edenlerle birlikte ken­dini tut. Sabret. Sakın dünya hayatının aldatıcı ziynetine kapılıp gözünü asha­bından ayırma. Kötülük yapacağını bildiğimiz için, kalbini, bizi anmaktan uzak­laştırdığımız, arzularının kölesi olmuş, işi gücü haddi aşmak olan kimseye sakın uyma, [3][60]

 

53- Neticede, “Allah aramızda bunlara mı lütufta bulundu?” desin­ler diye onları birbirleriyle böyle imtihan ettik. Allah, şükredcnlcri daha iyi bilen değil midir?

İşte biz, insanların bir kısmını zenginleştirip diğerlerini fakiri eştirerek, bir kısmını güçlendirip diğerlerini zayıf bırakarak, bazılarım aziz kılıp, diğerlerini zelil düşürerek, bazılarını hidayete erdirip diğerlerini sapıklığa düşürerek birbir­leriyle imtihan ederiz ki, kimin ne olduğu belli olsun ve Allahm, sapıtıp Hakka karşı gözlerini kör ettiği kişiler, fakir, zayıf fakat Hidayete enniş olanlara: “Ara­mızdan Allah bunlara mı lütufda bulundu?” desinler. Böylece onları tanımış olasınız. [4][61]

 

54- Âyetlerimize iman edenler, sana geldikleri zaman onlara şöyle de: “Selam olsun size. Sizden, bilmeyerek bir kötülük işleyip tc sonra tevbe edip nefsini ıslah eden kimseye, rabbiniz merhamet etmeyi üzerine almış­tır. Çünkü o çok affeden ve çok merhamet edendir.”

Ey Muhammed, sana, âyetlerimize İman edip, delillerimizi kabul edenler gelir de daha önce işlemiş oldukları günahları hususunda senin yol göstermeni isterlerse sakın onları ümitsizliğe düşürme. Ve onlara de ki: “Allahm selamı si­zin üzerinize olsun. Rabbiniz, yarattıklarına karşı merhametli davranmayı ken­disine yazmıştır. Sizden kim günah işler sonra da günahından tevbe edip amel­lerini düzeltirse şüphesiz ki Allah, tevbe edenleri affeden ve kullarına merha­metli davranandır. [5][62]

 

55- Suçluların tuttuğu yol açığa çıksın diye, âyetleri işte böyle genişçe açıklarız.

Ey Muhammed, putlara tapan müşrikler hakkındaki delillerimizi buraya kadar açıkladığımız gibi, bundan sonra da, inkarcıların inkâr ettikleri her hak hususundaki delillerimizi açıklayacağız. Böylece suçluların gittiği yol açıkça ortaya çıkmış olsun. [6][63]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.