TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 21. VE 25. AYETLER

21- Sakın, dinlemedikleri halde “Dinledik” diyenler gibi olmayın.
Ey iman edenler, Kur’anın öğütlerini kulaklarıyla dinleyip onlardan faydalanmayan müşrikler gibi olmayın. Onlar “İşittik” derler amma aslında, onlardan faydalanacak bir şekilde dinlememişlerdir. [1][31]
22- Şüphesiz ki Allah katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü, akıllarını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir.
Şüphesiz ki, Allanın yaratıklarından, yeryüzünde kimtldayanlann, Allah nezdide en kötüsü, hakkı işitip öğüt almamak için, onu konuşmamak için sağır-kesilen ve Allah’ın emirve yasaklarını idrak edemeyen kimselerdir.
Müfessirler, bu âyetle kimlerin kastedildiği hususunda iki görüş zikretmişlerdir.
Abdullah b. Abbas’a göre:
Bu âyet-i kerime, Abdüddar oğullan hakkında nazil olmuştur. Bunlar şöyle diyorlardı: “Biz, Muhammed’in getirdiği şeylere karşı sağır ve dilsiziz.” Âyet-‘ i kerime’de işte bunlar kınanmaktadır. Onların, yeryüzünde hareket eden, merkep, köpek, domuz gibi navyanlardan bile kötü oldukları bildirilmektedir. Zira bu çeşit hayvanlar, idrak kabiliyetinden yoksun oldukları için mazurdurlar.FaKat kâfirler, idrak sahibi oldukları halde gerçekler karşısında kör ve sağır gibidirler. İşte bu sebeple hayvanlardan daha aşağıdırlar.
Muhammed b. îshak’a göre ise bu âyetle münafıklar kastedilmiştir. Tabe-ri bundan önceki âyetlerin de Mekke müşriklerinden bahsetmeleri hasebiyle bu âyetin de, Abdullah b. Abbas’ın dediği gibi, onları kastettiğini söylemenin daha isabetli olacağını söylemiştir[2][32]
23- Eğer Allah, onlarda bir hayır olduğunu bilseydi, hakkı mutlaka işittirîrdİ. Allah onlara işittirse bile yine de yüz çevirirlerdi. Onlar zaten yüz çeviricildirler.
Şayet Allah, bu müşrikler hakkında hayırlı olacağını bilmiş olsaydı onlara, Kur’anın öğüt ve ibretlerini işittirirdi ki, Allah’ın delillerini bizzat Allah’tan duyup düşünsünler. Fakat Allah onlarda herhangi bir hayır olmadığını, onların, cehennemlik oldukları yazılan şakiler olduklarını bu itibarla iman etmeyeceklerini bildi ve onlara işittirmedi. Şayet Allah onlara Kur’anı işittirse de onu öğrenmiş olsalar bile onlar, Allah’tan ve peygamberlerinden yüzçevirirler. Kendilerine gerçekleri gösterecek delillere iman etmezler. İnatlanda ısrar ederler.
Bir kısım müfessirier.bu âyet-i kerime’nin müşrikleri kastettiğini Allah Teâlâ’nın, onların iman etmeyeceklerini bildiği için Resulullah’a indirdiği Kur’anı onların işitmesini nasîbetmediğini söylemişlerdir.
Diğer bir kısım âlimler ise bu âyetle münafıkların kastedildiğini, Allah Teâlâ’mn, onların dilleriyle söylediklerini kalblerine nüfuz ettirmediğini zira onların, iman etmeyeceklerini bildiğini söylemişlerdir. [3][33]
24- Ey iman edenler, Allah’ın Resulü sizi, kendinize hayat verecek şeylere davet ettiği zaman, hemen Allah’ın ve Resulünün davetini kabul edin. Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Ve onun huzurunda toplanacaksınız.
Ey iman edenler, Allah’ın Resulü sizi, insanlara hayat veren imana, hakka ve Kur’an davet ettiği zaman davetini kabul edin. İyi bilin ki her şey, Allah’ın tasarrufu altındadır. O, kalbleri dilediği gibi evirip çevirir. O, kalbler üzerinde, onları taşıyan bedenlerden daha hakimdir. Allah dilerse müminin kâfir olmasını, kafirin de mümin olmasını engeller.
Âyet-i kerime’de geçen ve “Hayat verecek şey” diye tercüme edilen ifadesinden neyin kastedildiği hususunda müfessirler, çeşitli görüşler zikretmişlerdir.
a- Süddiye göre burada insanlara hayat verdiği bildirilen şeydan maksat, İslam ve imandır. İnsanlar kâfir iken ölüler gibi oldukları halde müslüman olduktan sonra onlar hayat bulmuş olurlar.
b- Mücahide göre burada, insanlara hayat verdiği zikredilen şeyden maksat, haktır. Hakkı kabul edenler hayata kavuşmuş olurlar. Bâtıla saplananlar ise ölü gibidirler.
c- Katadeye göre ise burada, insanlara hayat verdiği zikredilen şeydenmalıdır. Âyetin, “Ve onun huzurunda toplanacaksınız.” ifadesi bu izahı güçlendirmektedir.
f- Allah, kişinin aczini güç’e, korkusunu cesarete çevirerek onunla kalbi arasına girer. O halde kalbinizde hissettiğiniz korku ve acz’den dolayı iman ve itaattan geri durmayın. Allah’a dayanın o, sizin aczinizi giderir.
Taberi,bu görüşlerden tercihe şayan olan görüşün şu görüş olduğunu söylemiştir. “Allah, kullarının kainlerine, onları taşıyan vücutlardan daha fazla hakimdir. Dilediği zaman, kullanyla kalbleri arasına girer de kalb sahibi olan kişi iman, inkâr, anlama ve benzeri herhangi bir şeyi idrak edemez olur.
Âyetin bu şekilde izah edilmesi, yukarıda zikredilen görüşlerin hepsini kapsamış olur ki, âyetin genel ifadesine uygun olan da budur. [4][34]
25- Fitneden sakının. Çünkü o, içinizden sadece zulmedenlere dokunmaz. Bilin ki Allah, cezası çok şiddctH olandır.
Ayet-i Kerime, insanların, iman etmemeleri, Allah’ın emirlerine uymamaları, ve al akası zlaşmalan sebebiyle gelecek olan musibetin, iyiyi kötüyü ayırmadan, herkesi içine alacağını, kuru ile beraber yaşın da yanacağını zalimlerin başına gelecek olan felakete, salih kişilerin de uğrayacağını beyan etmektedir.
Bu hususta Resulullah (s.a.v.) efendimiz de şu hadis-i Şeriflerinde buyurmaktadır ki:
“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, ya iyiliği emredip kötülüğe mâni olursunuz yahut Allah sizlere kendi katından pek yakında bir azap gönderir de sonra onu kaldırılması için Allah’a yalvarırsınız Allah da duanızı kabul etmez. [5][35]
“Allah, belirli kişilerin suçundan dolayı bütün insanları cezai and ırmaz. Ancak, aralarında kötülük yayılır, onlar da bu kötülükleri Önlemeye kadir oldukları halde engel olmazlarsa işte o zaman Allah, belirli kişilerin suçundan dolayı onları da diğerlerini de cezalanıdınr. [6][36]
“Ürnmü Seleme diyor ki:
“Resulullah’m şöyle buyurduğunu işittim. “Ümmetim içinde günah açıktan işlenince Allah, katından göndereceği bir azapla hepsini cezalandırır. “Dedim ki: “Ey Allah’ın Resulü, onların içinde o gün salih insanlar yokmudur?” Resulullah buyurdu ki “Evet vardır.” Dedim ki “Onların durumu ne olur?” Buyurdu ki: “Herkesin başına gelen, onların da başına gelir. Sonra onlar, Allah’ın affına ve rızasına kavuşurlar. [7][37]
Zübeyr b. el-Avvam demiştir ki: “Ben bu âyeti uzun zaman okudum. Bizim, bu âyetin zikrettiği kimselerden olacağımızı sanmıyorduk. Bir de baktık ki, bununla biz kastedıliyormuşuz.”
Hasan-ı Bari demiştir ki: “Bu âyet, Ali, Osman, Talha, Zübeyr gibi, Resulullah’m sahabilerinden bir kısım insanlar hakkında nazil olmuştur.
Süddi de bu âyetin, Cemel vak’asma katılan sahabilere işaret ettiğini söylemiştir. [8][38]