TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 34. VE 40. AYETLER

34- İnsanları Mcscid-i Haram’dan ahkoyarlarkcn, Allah onlara niçin azap etmesin? Aslında onlar, Mescid-i Haram’ın dostları dcğiIlcrdir.Onun dostları, ancak Allah’tan korkanlardır. Fakat onlardan çoğu bunu bilmezler.
Allah onlara niçin azap etmesin ki? Onlar, inkârlarından vaz geçip tevbe etmediler Umre yapmak için Mescid-i Haram’a gitmek isteyen müminleri, Hu-devbiye gününde Mescid-i Haram’a sokmadılar. Halbuki onlar, Mescıd-ı Haram’a lâyık insanlar değillerdi. Mescid-i Haram’a layık olanlar, ancak, Allah’tan korkan kimselerdir. Fakat onların çoğu bunu bilmezler ve Mescid-i Haram’a layık olduklarını zannederler. [1][50]
35- Onların, Mecsid-i Haram’daki ibadet ve duaları, sadece ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. O halde ey kâfirler, inkârlarınızın karşılığı olarak azabı tadın.
Müşriklerin Kâbedeki ibadet ve duaları, ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir.
Abdullah b. Abbas diyor ki: “Müşrikler, çıplak olarak Kabeyi tavaf ederler ve ıslık çalıp el çırparlardı. Âyet-i kerime onlann bu çirkin işlennı anlatmaktadır.
Said b Cübeyr diyor ki: “Resulullah tavaf ederken, Kureyşliler ona sataşıyor, onu alaya alıyorlar ve ona ıslık çalıyor ve el çırpıyolardı. İşte bu âyet bunun üzerine nazil oldu.
İbn-i İshak, İbn-i Cüreyc ve Dehhaka göre bu kâfirlerin tadacakları haber verilen azap’tan maksat, Bedir savaşında öldürülmeleri ve esir edilmeleridir. [2][51]
36- Kâfirler mallarını, insanları Allah’ın yolundan alıkoymak için harcarlar ve harcayacaklar da. Sonra bu onlar için bir pişmanlık sebebi olacaktır. Sonra da mağlup olacaklardır. Kâfrlcr toplanıp cehenneme sürükleneceklerdir.
Kâfirler mallarını, insanların İslâm’a girnıelerine engel olmak için harcarlar. Bundan sonra da harcamalarına devam edeceklerdir. Fakat bu harcamaları onlar için sonunda bir pişmanlık sebebi olacaktır. Çünkü mallan gidecek fakat onlar yine de, Allah’ın nurunu söndürüp, inkarcılığı yüceltme maksatlarına ulaşamayacaklardır. Sonunda müminler onlara galip gelecektir. Bu onların hem Ölüleri hem de dirileri için büyük bir kayıp ve ağır bir pişmanlık sebebidir. Ölen yok olmuş gitmiş, mallan, yağma edilmiş ve ebedi olarak kalacağı azabın içine girmeye acele etmiştir, Sağ kalanlar ise mallannı kaybetmiş, hezimete uğramış, hor ve hakir olarak geri dönmek zorunda kalmıştır. En sonunda hepsi de toplanıp cehenneme sürükleneceklerdir.
Kureyş kâfirleri Bedir savaşında mağlup olunca, savaştan sağ olarak kurtulanlar Mekke’ye dönmüşler ve şöyle demişlerdir. “Ey Kureyş topluluğu, Muhammed ileri gelenlerinizi öldürdü. Bize malarınızla yardım edin tekrar savaşarak yaptıklarının intikamını alalım.”
Said b. Cübeyr diyor ki: “Bu âyet-i kerime Ebu Süfyan hakkında nazil olmuştur Ebu Süfyan, Uhut savaşında, soyu sopu belli olmayan kanşık insanlardan iki bin kişi kiralamış ve Resulullaha karşı savaşmıştır. Bu ayet işte o günkü durumu tasvir etmektedir.
Zühri, Muhammed b. Yahya, Asım b. Amr, Husayn b. Abdurrahman ve Amr b. Said b. Muaz demişlerdir ki: “Müslümanlar, Bedir savaşında Kureyş kâfirlerinden ileri gelenlerini öldürüp kuyuya doldurmaları üzerine, geriye kalan perişanları Mekke’ye döndüler. Ebu Süfyan da ticaret kervanıyla Mekke’ya varmıştı. Kureyşlilerden Rabia’nın oğlu Abdullah, Ebu Cehilin oğlu îkrime ve Ümeyye b. Halefin oğlu Safvan gibi babalan, oğulları ve kardeşleri Bedirde öldürülenler, Ebu Süfyanın ve kervanında eşyası bulunan diğer Kureyşli tüccarların yanına gittiler. Onlara: “Ey Kureyş topluluğu Muhammed sizi helak etti. Seçkinlerinizi öldürdü. Siz bu kervan malıyla, onun taraflanna karşı bize yardım edin. Ola ki biz, ölenlerimizin intikamını onlardan ahnz.” dediler. Onlar da bunların isteklerini yerine getirdiler. İşte bunun üzerine Allah Teala bu âyet-i kerimeyi indirdi. [3][52]
37- Bu, Allah’ın, murdarı temizden ayırması, murdarların hepsini birbiri üstüne yığıp cehenneme atması içindir. İşte hüsrana uğrayanlarlar onlardır.
Kâfirler cehennemde bir araya getirilirler ki Allah, murdar olan hafırleri, temiz olan müminlerden ayırmış olsun. Müminler cennete kâfirler ise cehenneme yerleşsin. Ve Allah, kâfirleri üstüste yığıp hepsini bir yere biriktirsin. Sonunda onlan cehenneme atsın. İşte tamamen zarara uğrayanlar bunlardır. Zira, dünya malını harcayarak âhiret azabını satın almışlar ve bu harcamalanyla kendilerini rezil etmişlerdir.
Âyet-i kerime’de, müminlerin kâfirlerden ayırdedilmesi zikredilmemektedir. Bir kısım müfessirlere göre bu iş âhirette olacaktır. Nitekim Allah Teaîa başka âyetlerde de şöyle buyurmaktadır!
“Kıyamet koptuğu gün, işte o gün, müminlerle kâfirler birbirlerinden ay-nhrlar. [4][53] “Ey mücrimler, bugün müminlerden ayrılan. [5][54] “Kıyamet günü bütün insanları bir araya toplarız. Sonra Allah’a ortak koşanlara şöyle deriz: “Siz ve Allah’a ortak koştuklarınız, yerinizden kımıldamayın.” Sonra müşriklerle ortak koştuklannı birbirlerinden ayınnz. Kendilerine tapanlara şöyle derler: “Siz, bize tapmıyordunuz. [6][55]
Bir kısım âlimlere göre ise, kâfirlerin müminlerden ayırdedilmesi, daha tlünyadaken de cihat ve benzeri yollarla gerçekleşmiş olabilir. Bu hususuta da şöyle bu yurul m aktadır: “İki topluluğun karşılaştığı günde size gelen musibet, Allah’ın izniyledir. Ve müminleri ortaya çıkarması, münafıkları da belirtmesi içindir. [7][56] “Yoksa Allah, içinizden cihad edenleri belirtmeden ve sabredenleri onaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi zannettiniz? [8][57]
38- Ey Muhammcd kâfirlere söyle, eğer kötülüklerinden vaz geçerlerse geçmiş günahları bağışlanacaktır. Şayet yine kötülüğe dönerlerse, geçmiş ümmetlerin başına gelen felaketler gözler Önündedir.
Ey Muhammed, o mişriklere de: “Eğer inkârlarından, Peygamber ve müminlerle savaşmaktan vaz geçerlerse onlann geçmiş günahları bağışlanır. Şayet tekrar inkarcılığa ve savaşmaya dönerlerse, Peygamberlerimi yalanlayanları helak ettiğime dair sürgelen konunlanmı göz önünde bulundursunlar. Onları da aynı akıbete uğratırım. [9][58]
39- Hiçbir fitne kalmayincaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer kötülükten vaz geçerlerse, şüphesiz ki Allah, onların yaptıklarını çok iyi görür.
Ey müminler, kâfirlerle savaşın ki ortada şirk kalmasın, sadece Allah’a kulluk edilsin. Allah’ın kulları fitneye düşmekten kurtulsun. Yeryüzünde sadece Allah’ın dini hakim olsun. Eğer kâfirler, Allaha ortak koşmaktan ve onu inkâr etmekten vaz geçer de hak dine dönerlerse şüphesiz ki Allah, onlann yaptıklarını çok iyi görendir. Kullarının yaptıklarından hiçbir şey ona gizli değildir.
Âyet-i kerimede zikredilen “Fitne”den maksat, Allah’a ortak koşmak ve inkarcılığa düşmektir. Allah Teala âyet-i kerimede müminlerin, dinlerinden çıkarılıp şirke ve inkara düşürülmeden için ve sadece Allah’a ibadet etmeleri ve onu bilrelemeleri için savaşmaları emredilmiştir.
Bu hususta Urve b. Zübeyr diyor ki: “Allah Teala, Resulullah’a peygamberliği verince o kavmini hidayet ve nur olan dine çağırdı Kureyş’liler buna karşı, önceleri sert davranmadılar. Ancak Resulullah onlann tağutlanm reddedince müşrikler sertleştiler, Resulullaha tabi olan müminleri dinlerinden çıkarıp tekrar sirke düşürmeye çalıştılar. Bunun üzerine Resulullah müminleri Habeşistana hicret ettirdi. Müşrikler gevşediler. Habeş ist andaki müslümanlar, Mekkede durumunu sakin olduğu ve dinlerinden çıkmayan zorlarım ay ac aklan kanaatıyla Mekke’ye döndüler. Bu sırada Medine’de de müslümanlar çoğalmaya başlamıştı. Bu durum, müşrikleri tekrar kızdırdı. Onlar, müminleri dinlerinden döndürmeye çalıştılar. Resusullah bu sefer de müminlere, Medine’ye hicret etmelerini emretti. Daha sonra ise kendisini hicret etmesine izin verildi. Ardından müminlere, kâfirlere karşı savaşma emri geldi. Tâ ki müminleri, tekrar Allah’a ortak koşma fitnesine düşürmesinler. [10][59]
40- Eğer yüz çevirirlerse, bilin ki, Allah, sizin dostunuzdur. O, ne güzel dost, ne güzel yardımcıdır.
Şayet kâfirler, inkârlarından ve size karşı savaşmaktan vaz geçmeyip davetinizden yüz çevirecek olurlarsa bilsinler ki Allah, sizin dostunuzdur. Kâfirlere karşı size yardım eder. O halde kâfirlerle savaşın. Allah, ne güzel dost ne güzel yardımcıdır. [11][60]