TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 56. VE 60. AYETLER

56- Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra da her defasında antlaşmalarım bozan kimselerdir. Onlar, Allah’tan korkmazlar.
Medinede bulunan Yahudiler sadece Hendek savaşında değil daha bir çok yerde antlaşmalarına riayet etmediler. Mekke müşriklerine silah yardımı yaptılar. Daha sonra yine antlaşmalar yaptılan fakat yine antlaşmalarına uymadılar. Bunların ne barizlerinden birisi de Hendek muharebesiydi. Onlar, bu yaptıklarının cezasını da gördüler. [1][78]
57- Eğer savaşta onları yakalarsan, arkalanndakinî dağıtacak bir şekilde cezalandır. Belki ibret alırlar.
Eğer o ahitlerini bozanlardan birini savaşta yakalayıp esir alacak olursan, arkalannda bulunan diğer ahitlilere de ibret olsun ve dağılıp gitsinler diye onlan ağır bir şekilde cezalandır ki bir daha böyle bir şey yapmaya cesaret edemesinler, ibret alsınlar da verdikleri sözü bir daha bozmasınlar. [2][79]
58- Eğer bir kavmin ihanetinden korkarsan, sen de aynı şekilde sözleşmelerini bozarak üzerlerine at. Şüphesiz ki Allah, ihanet edenleri sevmez.
Ey Muhammed, Eğer aranızda düşmanlık bulunan bir kavmin, sana ihanet edeceğinden ve antlaşmayı bozmasından korkacak olursan, sen de onlara, antlaşmayı bozduğunu bildir. Böylece antlaşmanın bozulduğundan heriki taraf açıkça ve eşit şekilde haberdar olsun. Ve sen, ihanet etmiş olmayasm. Zira Allah, hainleri sevmez.
Taberi diyor ki: “Eğer denecek olursa ki: “Sırf düşmanın ihanetinden korkularak ahit nasıl bozulabilir? Çünkü bu bir zan’dır. Zan ise kesinlik ifade etmez.” Cevaben denilir ki: “Mesele senin anladığın gibi değil. Buradaki cümlenin manası şudur “Düşmanın ihanet edeceği belirtisi sana belli olur ve onların sana saldıracaklarından korkacak olursan işte o zaman onların anlatlaşma!arını üzerlerine at ve onlara karşı savaş ilan et.” Nitekim Resulullah Kureyza oğullarının, Ebu Süfyan ve müşriklerle, kendisine karşı yardımlaşmayı kabul etmelerinden ve kendisine karşı savaşacaklar-rnı bildilrmelerinden sonra, onlarla olan antlaşmasını bozduğunu bildirmiştir. Müminlerle savaşı kesme atlaşması yapan bütün kavimler bu hükme tabidirler. Müslümanların halifesi, Kureyza oğullarının, Resulullah’a ve sahabilere yaptıkları ihanet gibi herhangi bir ihanet görecek olursa onlarla yaptığı antlaşmayı üzerlerine atıp bozabilir ve onlara karşı savaş ilan edebilir. [3][80]
59- Kâfirler, yakalarını kurtarıp kaçacaklarını sanmasınlar. Onlar, AI ki Ih âciz bırakamazlar.
Kâfirlerin, yakalarını Allah’tan kurtarmaları mümkün değildir. Allah onları mutlaka cezalandırır. Nitekim diğer bir âyet-i kerime’de şöyle buyurulu-yor: “Yoksa kötülüklerde bulunanlar, bizden kaçıp kurtulacaklarım mı sanıyorlar? Ne de kötü hüküm veriyorlar! [4][81]
60- Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın ki bununla, Allah’ın düşmanı ve sizin düşmanınız ve daha bundan başka, sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutası-nız. Allah yolunda ne harcarsanız, karşılığı size eksiksiz ödenir ve siz, asla haksızlığa uğratılmazsınız.
Ey, Allaha ve peygamberine iman edenler, kendileriyle muahede yaptığınız ve muhadeyi bozup size ihanet edeceklerinden korluğunuz kafirler ve diğer bütün inkarcılar için gücünüzün yeniği kadar savaş araçları hazırlayın. Besili at-lpr yetiştirin ki bu araçlarla sizin de Allanın da düşmanı oian kâfirleri korku tasınız. Böylece size karşı savaşma cesaretini bulamasınlar. yine bu savaş araçla sizin bilmediğiniz ve Allanın bildiği münafıklar ve cinler gibi düşmanlarınızı da korkmasınız. Allah yolunda savaşmak’için mallarınızı harcayarak silah almanız halinde bu harcamalarınız boşa gitmeyecek, Allah, bunların karşılığını dünyada verecek, sevaplarını da âhirete saklayacak ve size hiçbir haksizlik yapılmayacaktır.
Ayei-i kerime’de, müsiümjmiann, kâfirlere karşı güçlerinin yettiği kadar kuvvet hazırlamaları emredilmiştir. Peygamber efendimiz bu kuvvet hakkında şöyle buyurmuştur: Ukbe b. Âmir diyorki:
“Ben Resulullah’ın, minberin üzerinde: “Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlayın.” âyetini okuduktan sonra şöyle buyurduğunu işittim. “Dikkat edin, şüphesiz ki kuvvet, atmak’tır. Dikkat edin şüphesiz ki kuvvet at-maktır.Dikkat edin şüphesiz ki kuvvet atmaktır. [5][82]
Taberi diyor ki: ” Resulullah’tan rivayet edilen bu hadis-i şerifte, âyet-i kerimede zikredilen kuvvet, “Atmak” olarakizah edilmiş ise de bu izahtan, kuvvetin sadece “Atmak”tan ibaret olduğu anlaşılmamalıdır. Çünkü Resululah: “Kuvvet, sadece atmaktır, başka bir şey değildir.” buyurmamaştır. Bu nedenle, kılıç, ok, mızrak ve düşmana karşı savaşmakta kullanılan her türlü silah âyettte geçen “Kuvvet” kavramı içine girmektedir. Kaldı ki Resulullah’tan zikredilen bu haberin senedi gevşektir.”
Âyet-i kerimede “Bundan başka, sizin bilmediğiniz fakat Allahın bildiği diğer düşmanları korkutasınız” buyurulmaktadır.
Müfessirler, Allahın bildiği, müminlerin İşe bilmediği bu düşmanlardan kimlerin kastedildiği hususunda dört görüş zikretmişlerdir.
a- Mücahide göre bunlardan maksat, Yahudi Kureyza oğullarıdır. Bedir savaşı yapıldığında onların düşmanlığı henüz ortaya çıkmamıştı.
b- Suddiye göre bu düşmanlardan maksat, Farslar’dır. Müslümanlar, Parslarla savaşacaklarını o sırada tahmin etmiyorlardı.
c- Ibn-i Zeyde göre ise, müminlerin bilmediği bu düşmanlardan maksat, münafıklardır. Çünkü onlar, kelime-i şehadet getiriyorlar, hatta müminlerle birlikte savaşlara katılıyorlardı. Bu nedenle düşmanlıkları bilinmiyordu,
d- Diğer bir kısım âlimlere göre ise burada zikredilen düşmanlardan maksat, cinlerdir.
Taberi bu son gomşüa tercihe düğünü söylemidir. Çünkü
Müminler, Kureyza oğlu Yahudilerin ve Farslarm müşrik olmaları hasebiyle kendilerine düşman olduklarını ve onlara karşı savaşabileceklerini biliyorlardı. Bu itibarla, âyette zikredilen bilinmeyen düşmanlar değillerdi.
Münafıklara gelince, her ne kadar bunlar düşmanlıkları bilinmeyen kimseler idiyseler de müminlerin güçlerinin artması yüzünden korkacak kimseler de değillerdi. Münafıklar, müminlerin, kendilerinin iç yüzlerim bilmelerinden korkuyorlardı. Bu nedenle âyette zikredilen güç hazırlamadan dolayı korkmaları düşünülemezdi. O halde, âyette, müminlerin bilmedikleri zikredilen düşmanlar, insanların dışındaki düşmanlardır ki onlar da cinlerden olan düşmanlardır. Nitekim, atlarının kişnemelerinin cinleri korkuttuğu ve atın bulunduğu yere cinlerin yakşalamadığı rivayet edilmiştir. [6][83]