TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 171. VE 175. AYETLER
171- Ey kitap ehli, dininiz hususunda aşırı gitmeyin, Mcrycmoğlu İsa Mesih Allah’ın sadece Peygamberidir. Meryem’e ulaştırdığı kelimesi ve ondan bir ruhtur. Allah’a ve Peygamberine iman edin. “Allah üçtür” demeyin. Bundan vazgeçin. Sizin için daha hayırlıdır. Allah ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa onundur. Vekil olarak Allah yeter.
Ey kitap ehli olan Hristiyanlar, dininiz hususunda haddi aşarak ifrata kaçmayın. İsa hususunda Allah’a karşı sadece gerçeği söyleyin. Çünkü sizin “İsa Allah’ın oğludur.” sözünüz bâtıldır ve haddi aşmadır. Zira Allah çocuk edinme-mistir. Meryemoğlu İsa Mesih, iddia ettiğiniz gibi Allah’ın oğlu değil sadece Peygamberidir. Ve Meryem’e bildirdiği bir müjde sözüdür. Kendisinden Meryem’e ulaştırdığı bir ruhtur. O halde Allah’ın birliğine ve çocuğu olmadığına iman edin. Peygamberlerinin Allah katından getirdiklerini tasdik edin. İlahın üç olduğunu söylemeyin. Yalanlarınızdan ve Allah’a ortak koşma iddialarınızdan vazgeçin. Zira bu sizin için, hemen uğratılacağınız veya daha sonra gelecek olan azaptan daha hayırlıdır. Allah ancak tek bir ilahtır. Onun ne çocuğu vardır ne de babası. Allah, çocuk edinmekten münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsini yaratan ve onların sahibi olan Allah’tır. Ve büün yaratılanlar onun kuludur. Böyle olunca, yarattıklarından biri olan İsa nasıl olurda Allah’ın oğlu olur? Allah, kullarını sevk ve idare edici olarak yeter.
Âyet-i kerimede, Hz. İsa, Mesih olarak sıfatlandırılmıştır. Bu kelime “Dokunma ve silme” mânâsına gelen kökünden türetilmiştir. Hz. İsa’ya bu sıfatın verilmesinin sebebi ise Allah tealanm onu, günahlarından arındırmasından ve kötülükleri ondan silip gidermesindendir.
Taberi diyor ki: “Bir kısım insanlar “Mesih” kelimesinin İbranice veya “Süryanice” bir kelime olduğunu, aslının ise “Mesih” olduğunu fakat Arapça’ya “Mesih” olarak geçtiğini, nitekim İsmail, İshak, Musa ve İsa gibi Kur’an’da zikredilen Peygamberlerin adlarının da Arapça’ya başka dillerden geçtiğini söylemişlerdir. Taberi bu görüşün isabetli olmadığını söylemiştir. Zira “Mesih” kelimesi isim değil sıfattır. Kur’an’da Arapça’nın dışında bir dilden alınan bir sıfat zikredilmem iştir. Çünkü Allah teala Kur’an’ı Arap lisanıyla gönderm iştir. Şayet “Mesih” kelimesinin Arapça olmadığı söylenecek olursa Allah tealanın, Kur’an’i anlayan Araplara, anlamayacakları bir sıfatı zikrettiği söylenmiş olur ki bu da daha önce de beyan edildiği gibi, konuşan bir kişinin, dinleyenlere anlamayacakları şeyleri söylemesi olur ki bu Allah tealaya yakışmaz. Kur’an’da zikredilen ve Arapça olmayan diğer kelimeler ise Arap olmayan Peygamberlerin sıfatlan değil isimleridir. Yabancı dillerden alınan isimlerin Kur’an’da zikredilmesi onu anlamaya herhangi bir zarar vermediğinden onlan zikretmenin bir mahzuru yoktur.
Deccala “Mesih” denmesinin sebebi ise onun gözünün silik olu şundandır. Resulullah da bunu böyle açıklamıştır.
Âyet-i kerimede zikredilen Hz. İsa’nın diğer bir sıfatı da “Allah’ın kelimesi” dir. Bu sıfattan maksat, Allah tealanın, meleklerine, Meryem’e müjdelemelerini emrettiği bir mesajıdır. Nitekim bu hususta başka bir âyette şöyle buyurulmuştur: “Ey Meryem, Rabbine boyun eğ. Ona secde et ve rü’ku edenlerle bareber rüku et. [1][364]
Âyet-i kerimede Hz. İsa’nın diğer bir sıfatı olarak ( yani “Allah’tan bir ruhtur” ifadesi zikredilmiştir. Müfessirler bu sıfatı çeşitli şekillerde izah etmişlerdir.
a- Bazılarına göre “Allah’tan bir ruhtur” ifadesinden maksat, “Allah tarafından bir üflemedir.” demektir. Zira Hz. İsa Allah tealanın emriyle Cebrail’in, Hz. Meryem’in abasına üflemesiyle meydana gelmiştir. Bu hadise, Allah’ın emriyle meydana geldiğinden, Allah tarafından bir ruh, yani bir üfleme şeklinde ifade edilmiştir.
b- Diğer bir kısım müfessirîere göre ise “Allah tarafından bir ruhtur.” ifadesinden maksat, “Allah tarafından bir hayattır.” Yani, Allah’ın, “Ol” demesiyle meydana getirdiği ve can verdiği bir kuludur.” demektir.
c- Başka bir kısım müfessirîere göre “Allah tarafından bir ruhtur” ifadesinden maksat, “Allah tarafından bir rahmettir.” demektir. Zira’Allah teala Hz. isa’yı, kendisine iman edenlere bir rahmet kılmıştır. Çünkü Hz. İsa onlara doğru yolu göstermiştir.
d- Başka bir kısım müfessirîere göre “Allah’tan bir ruhtur” ifadesinden maksat, “İsa Allah’ın, Âdem’in sulbünden çıkararak şekillendirdiği sonra da konuşturduğu insanoğlunun ruhlarından bir ruhtur. Allah onu yarattıktan sonra şekillendirdi, Meryem’e gönderdi. O, Meryem’in ağzından içeri girdi. Sonra Allah teala onu Hz. İsa’nın ruhu yaptı. Übey b. Kâ’b bu sıfatı bu şekilde izah etmiştir.
e- Başka bir kısım müfessirîere göre “Allah tarafından bir ruhtur.” ifadesinden maksat, “Allah’ın ruhu” diye adlandırılan Cebrail tarafından Meryem’e iletilendir.” demektir. [2][365]
Taberi diyor ki: Bu görüşlerden her birinin doğruya uzak olmayan bir yönü vardır.” [3][366]
172- Ne İsa Mesih Allah’a kulluk yapmaktan kaçınır ne de Allah’a yaklaştırılmış melekler. Kim, Allah’a kulluk etmekten çekinirse bilsin ki Allah, hepsini huzurunda toplayacaktır.
*Bir kısım insanlar Hz. İsa’yı ilah edindikleri gibi Allah’a yakın olan melekleri de ilah edinmişlerdir. Bu sebeple âyet-i kerime, hem İsa’nın hem de meleklerin, Allah’ın kullan olduklarını, bu itibarla meleklerin de İsa gibi Allah’a kulluk etmekten kaçınıp kibidenemeyeceklerini beyan etmektedir. [4][367]
173- Allah, iman edip salih ameller işleyenlerin mükâfaatlarım ise eksiksiz verecek ve lütfundan daha da artıracaktır. Kendisine kulluk etmekten çekinip kibirlencnlcrc gelince onları can yakıcı bir azaba uğratacaktır. Bunlar kendilerine Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulackalardır.
Allah’ın birliğini ikrar eden, ona itaata boyun eğer, kullukta ona teslim olan, Allah’ın emirlerini tutup yasaklarından kaçınarak salih amel işleyen müminlere gelince Allah onların salih amellerinin karşılığını tam olarak verecek ve lütfundan daha fazlasını da verecektir. Allah’a kulluk etmeyi gururlarına yediremeyen, ona boyun eğmekten kibirlenen kimselere gelince, Allah onlara can yakıcı bir azapla azab edecek, gururlanan bu insanlar, kendilerini Allah’ın azabından kurtaracak bir dost ve yardımcı bulamayacaklardır.
Âyet-i kerimede, Allah tealanın, iman eden ve salih ameller işleyen kullarına, yaptıkları amellerin karşılığını tam olarak vereceği, buna ilaveten lütfundan daha fazlasını vereceği zikredilmektedir.
Taberi diyor ki: “Allah tealanın, amellerinin karşılığı olarak vereceği mükâfaatlar, amellere göre sınırlıdır. Fakat lütfundan vereceği fazla mükâfaatlann ise sının yoktur. Kullarından dilediğine dilediği kadar fazla mükâfaat verecektir.”
Bir kısım âlimler, Allah’ın lütfundan vereceği bu fazla mükâfaatlann, kulun hak ettiği mükâfaatın yedi yüz katına ulaşacağını, diğer bir kısım âlimler ise iki bin katına ulaşacağını zikretmişlerdir. Bu husustaki görüşler daha önce zikredilmiştir. Bu sebeple burada tekrarına lüzum görülmemiştir. [5][368]
174- Ey insanlar, size Rabbinizdcn bir delil geldi. Ve size apaçık bir nur indirdik.
Ey Yahudi, Hristiyan ve müşrik olan insanlar, size Rabbiniz olan Allah tarafından, üzerinde bulunduğunuz dinlerin bâtıl olduğunu ispatlayan ve ortaya koyan bir delil geldi. O delil, Muhammed’dir. Allah onu göndererek artık sizin ileri süreceğiniz mazeretlere mahal bırakmamıştır. Ey insanlar, biz o Muhammed’le birlikte sizler için yolunuzu aydınlatan bir nur indirdik. Bu nur da Muhammed’e indirilen Kur’an’dır. [6][369]
175- Allah’a iman eden ve emirlerine sımsıkı sarılanlara gelince, Allah onları, rahmet ve lütfuna sokacak ve onları kendisine kavuşturacak olan dosdoğru bir yola iletecektir.
Allah’a iman edip, Peygamberlerine indirdiği apaçık bir nur olan Kur’an’a sıkıca sarılanlara gelince, Allah onları, rahmet yeri olan cennete koyacak ve büyük lütfuna eriştirecektir. Ve onları, kullan için seçmiş olduğu bir din olan İslama götürecek olan dosdoğru yola sevkedecektir. [7][370]