TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 38. VE 40. AYETLER
38- Bunlar, mallarını, insanlara gösteriş yapmak için harcarlar. Alla-ha ve âhiret gününe iman etmezler. Şeytan kimin arkadaşı olursa o ne kötü arkadaştır.
Bu gibi kibirli ve övünen insanlar, mallanın Allah rızası için değil, insanlara gösteriş için harcarlar. Allahm birliğine ve öldükten sonra tekrar dirilip hesap verecekleri âhiret gününe iman etmezler.
Taberi diyor ki: “Mücahid bu âyeti kerimenin Yahudilere ait sıfatlan beyan ettiğini söylemiştir. Ancak bu âyette zikredilen sıfatlann Yahudilerden daha çok, Resulullahm ve müminlerin korkusuyla Müslüman olduklannı söyleyen fakat aslında müşrikiiklerinde devam eden münafıkların sıfatı olmaya daha uygundur. Zira Yahudiler, Allaha ve âhiret gününe iman ediyorlardı. Onlar, Hz, Muhammedin Peygamberliğini yalanlayarak inkâra düşmüşlerdi. Halbuki bu âyette zikredilenlerin, Allaha ve âhiret gününe iman etmedikleri beyan edilmektedir. Diğer yandan bundan önceki âyette sıfatlan zikredilen kimselerle bu âyette sıfatlan zikredilen kişilerin arası harfi ile ayrılmıştır. Bu da her iki âyetteki sıfatların farklı kimselere ait olduklarını gösterir. Çünkü aynı kimselerin sıfatları zikredilirken harfi ile aralarının ayrılmaması Arapçada fasih şiveye uygundur.
Evet, bundan önceki âyette, cimrilik kınandığı gibi burada da mallarını gösteriş için harcayanlar kınanmaktadır. Bu hususta Resulullah efendimiz şöyle buyurmaktadır:
“Kıyamet gününde insanların içinde ilk hesaba çekilecekler şu üç kişidir. Bunlardan biri de, kendisine zenginlik bahşettiği ve her türlü maldan kendisine verdiği kişidir. Bu kişi getirilecek. Allah ona verdiği nimetleri sayacak o da bunları hatırlayıp bilecektir. Bunun üzerine Allah teala “Bu nimetler için ne yaptın?” diye soracak. Kişi, “Nimetlerini, harcanmasını istediğin hiçbir yol bırakmayıp senin için nimetlerini o yollarda harcadım.” diyecek. Allah teala ise “Yayan söylüyorsun. Sen bu harcamaları, “Bu adam cömert biridir.” desinler diye yaptın. Nitekim sana öyle denmiştir.” buyuracaktır. Sonra bu adam için emir verilir. Adam yüzüstü sürüklenerek cehennem ateşine atılır. [1][120]
39- Bunlar, Allaha ve âhiret gününe iman etselerdi ve AUahin verdiği rızıktan (gösterişsiz olarak) harcasalardı kendilerine ne zarar gelirdi? Allah onları çok iyi bilendir. Şayet gösteriş yapanlar, Allanın birliğine iman edip, öldükten sonra dirilecekleri âhiret gününü tasdik etseler ve Allanın, kendilerine nzık olarak verdiği mallardan, Allanın rızasını kazanmak için zekatlarını gönül hoşluğuyla verseler, övülmek ve iftihar etmek için harcamasalar ne zarar görürlerdi? Şüphesiz ki Allah, onların, harcamadaki niyetlerini çok iyi bilendir. Ve onlara, ona göre karşılığını verecektir. [2][121]
40- Şüphesiz ki Allah, hiç kimseye zerre kadar zulmetmez. Yapılan iyilik zerre kadar da olsa onu kat kat artırır ve yapana, katından büyük bir mükâfaat verir.
Şüphesiz ki Allah, yarattığı ve koruyup gözetîiği yaratıklarına zerre kadar zulmetmez. Zalimleri cezalandırması ise onların bu cezayı hak etmelerindendir. Ayrıca bu ceza, Allanın adaletinin de gereğidir. Kulun yaptığı en ufak ölçüdeki bir iyiliği bile Allah zayi etmeyecek, onu artıracak ve katından ona bol mükâfaat verecektir.
Müfessirler bu âyet-i kerimeyi iki şekilde izah etmişlerdir:
a- Katade bunu şu şekilde izah etmiştir: Şüphesiz ki Allah, kullarının, mallarını kendi yolunda harcama gibi amellerini boşa çıkararak onlara asla zulmetmez. Bu amelleri zerre kadar bile olsa bu böyledir. Allah, kullarının yaptıkları güzel amelleri daha da artırır ve karşılığında kullarına büyük mükafaatlar verir.
Ma’mer, Katadenin, bu âyeti okuduktan sonra şunları söylediğini rivayet etmiştir: “İyi amellerimin zerre kadar fazla olması benim için bütün dünya ve i-çinde bulunanlardan daha sevimlidir.”
Enes b. Malik Resulullahm bu hususta şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Şüphesiz ki Allah, bir müminin yaptığı iyiliğini boşa çıkararak ona zult-metmez. Zira mümine o iyiliği ile dünyada rızık verilir. Ahirette ele onunla mükâfaatlandinlır. Kâfire gelince, Allah için yaptığı iyi aınelleıiyle dünyada ye-diriîip içirilir, âhirete intikal ettiğinde ise onun için, mükafaatlandınlacağı hiçbir ameli kalmaz. [3][122]Resulııllah (s.a.v.) diğer bir hadis-i şerifinde de şöyle buyurmuştur.
“Nefesim kudret elinde olan Ailaha yemin olsun ki sizlerden hiç biriniz, hak talep etme hususunda kıyamet gününde Ailaha, cehennem ateşine düşen kardeşinin haklarım arayan müminlerden daha fazla yalvarmaz ve ondan daha fazla yardım istemez. O müminler diyecekler ki “Ey rabbimiz, ateşe atılan bu kardeşlerimiz, bizimle beraber oruç tutuyor, namaz kılıyor ve Hac yapıyorlardi.” Onlara denilecek ki: “Onlardan tanıdıklarınızı cehennemden çıkarın. Müminlerin yüzleri cehennem ateşjne haram kılınmıştın (Yüzleri yunmadığını için onlar yüzlerinden tanınacaklardır) O müminler, cehennem ateşi bacağının yansına kadar ve dizlerine kadar ulaşan bir çok kişiyi o ateşten çıkaracaklardır. Sonra diyeceklerdir ki: “Ey rabbimiz, o ateşte bize çıkarmamızı emrettiğin kişilerden kimse kalmadı.” Allah onlara: “Tekrar dönün, kimin kalbinde bir Dinar kadar hayır bulacak olursanız onu da çıkarın.” diyecek, onlar da bir çok insanı çıkaracaklar sonra: “Ey rabbimiz, biz orada, bize emrettiklerinden hiçbir kimseyi bırakmadık” diyecekler. Sonra Allah onlara: “Geri dönün, kalbinde yarım dinar kadar hayır bulduğunuz kimseyi oradan çıkarın.” diyecek onlar da çok insanlar çıkaracaklar sonra diyecekler ki: “Ey rabbimiz, biz orada bize emrettiklerinden kimseyi bırakmadık.” Allah da diyecektir ki: “Geri dönün, kalbinde zerre kadar hayır bulduğunuz kimseyi çıkarın.” Bunun üzerine onlar bir çok insanı çıkaracaklar ve sonra diyeceklerdir ki: “Ey rabbimiz, biz orda hayır sahibi olan hiçbir kimseyi bırakmadık.”
Hadisi rivayet eden Ebu Said el-Hudri diyor ki: “Eğer sizler bu hadise inanmıyorsanız şu âyeti okuyunuz. “Şüphesiz ki Allah hiçbir kimeseye zerre kadar zulmetmez. Yapılan iyilik zerre kadar da olsa onu kat kat artırır ve yapana katındım büyük bir miikâfaat verir. [4][123]
b- Abdullah b. Mes’ud ise bu âyet-i kerimeyi şu şekilde izah etmiştir: “Allah, kıyamet gününde, zulme uğrayan kulunun hakkını, zerre kadarda olsa, zulmü yapandan almayarak, haksızlığa uğramış kuluna zulmetmez. Mazlumun hakkını zalimden mutlaka alır. Mazlum kulunun hakkını aldıktan sonra kulun zerre kadar da iyiliği kalsa Alah onun iyiliğini artırır ve katından ona büyük bir miikâfaat olarak cennetini verir.
Bu hususta Za’zan diyor ki: “Ben Abdullah b. Mes’udun yanına vardım. O dedi ki: “Kıyamet günü olunca Allah, önce geçmiş olanları da sonra gelenleri de bir araya toplayacak sonra Allah tarafından bir çağıran şöyle seslenecektir: “Dikkat edin, kim, kendisine yapılan bir haksızlığın karşhğım istiyorsa gelsin hakkını alsın.”
Abdullah b. Mes’ud eliyor ki: “Vallahi o zaman, çocuk babasında, baba çocuğundan, koca karısından, karı kocasından, küçük dahi olsa bir hakkı bulunsa da onu istese diye arzu edecektir. Bunu, Allah tealanın kitabında doğrulayan âyet şudur: “(Tekrar dirilmek için) Sur’a üfürüldüğü zaman aralarında soy bağının hiçbir değeri kalmaz ve birbirlerine de bir şey sormazlar. [5][124] Üzerinde başkalarının hakkı bulunan kimseye denir ki: “Sen bu hak sahibine haklarını ver.”
O da der ki: “Ey rabbim nereden bulup vereyim? Dünya yok oldu.” Allah da Meleklerine der ki: “Ey meleklerim siz bunun salih amellerine bakın. Hak sahiplerine o amellerden verin.” Melekler hak sahiplerine haklarını verdikten sonra eğer o kişinin, zerre kadar dahi olsa geriye iyi bir ameli kalacak olursa melekler, bunu kendilerinden daha iyi biten Allaha derler ki: “Ey rabbimiz, her hak sahibine hakkını verdik. Bu kişinin geride zerre kadar iyi ameli kaldı.” Allah da meleklerine diyecektir ki: “Siz kulumun o amelini artırın ve onu merhametim sayesinde cennete koyun.”
Abdullah b. Mes’ud diyor ki: “Bu sözü, Allahın kitabında doğrulayan âyet şudur: “Şüphesiz ki Allah, hiç kimseye zerre kadar zulmetmez. Yapılan iyilik zerre kadar da olsa onu kat kat artırır ve yapana, katından büyük bir mükâfaat verir.” Yani cenneti verir. Şayet salih amelleri alınan bu kulun bütün iyilikleri biter ve sadece kötülükleri kalacak olursa melekler, bunu kentlilerinden daha iyi bilen Allaha: “Ey Allahımız bunun bütün iyilikleri bitti. Sadece kötülükleri kaldı. Bir çok kimse de bundan hak istiyorlar.” Bunun üzerine Allah tea-la der ki: “Onlann günahlarını bunun üzerine yükleyin ve buna cehennem için bir belge hazırlayın.”
Taberi diyor ki: “Bu âyet-i kerimenin her iki şekilde de te’vil edilmesi mümkündür. Ancak birinci te’vil şekli Resulullahtan varid olan habere ve âyetin zahirine daha uygun olduğu için biz onu tercih ettik.”
Taberi devamla diyor ki: “Müfessirler, Allah tealanm bu âyet-i kerime-siyle kimlere vaadde bulunduğu hususunda iki görüş zikretmişlerdir.
Bazılarına göre burada kendilerine vaadedilenler, Allah ve Peygamberine iman eden bütün müminlerdir. Zira Ebu Hureyre Resulullahın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir. “Allah teala, yapılan iyiliği milyon kere artırır.”
Abdullah b. Ömer ise bu âyette zikredilen vaadin sadece muhacirlere ait olduğunu, diğer insanların ve Bedevilerin bu âyetin kapsamına ginnediklerini söylemiştir. Bu hususta Atıyye el-Avfı, Abdullah b. Ömerin şunları söylediğini rivayet etmiştir: “Kim bir iyilik ortaya koyarsa ona o iyiliğin on katı vardır. Kim de bir kötülük işlerse sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar. [6][125] âyeti Bedeviler hakkında nazil olmuştur. Bir adam “Muhacirler hakkında hangi âyet nazil olmuştur?” diye sorunca Abdullah b. Ömer “Muhacirler hakkında bu âyetten daha fazla vaad beyan eden âyet nazil olmuştur. O da: “Şüphesiz ki Allah hiç kimseye zerre kadar zulmetmez. Yapılan iyilik zere kadar da olsa onu kat kat artırır ve yapana, katından büyük bir mükâfaat verir.” âyetidir. Allah, bir şeyin büyük olduğunu bildirince o şey gerçekten büyüktür.” demiştir.
Taberi bu ikinci görüşü tercih etmiş ve delil olarak şunu zikretmiştir. Allah tealanın ve Resullahm bildirmiş olduğu haberlerin, birbirlerine ters olmaları imkânsızdır. Madem ki Allah teala bir âyeti kerimesinde, mümin kullarının yaptıkları iyiliklerin karşılığını on kat olarak vereceğini, diğer bir âyetinde bu iyilikleri kat kat artıracağını beyan etmiş ve Resulullah da bazı müminlerin mükâfaatlannm iki milyon kat artırılacağını, bazılarının ise on kat artırılacağını bildirmiştir. O halde, mükafaatlan çokça artırılanlar, Ebu Hureyryenin de rivayet ettiği gibi muhacirlerdir. Daha az artırılanlar ise Abdullah b. Ömerin rivayet ettiği gibi, muhacirlerin dışındaki müminlerdir. Böylece âyet ve hadislerin, çelişir gibi olmaları, ortadan kalkmış olur.