TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 119. VE 121. AYETLER

119- Ey iman edenler, Allah’tan korkun. Doğrularla birlikte olun.
Ey iman edenler, Allanın emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınarak ondan korkun. Daha dünyadayken Allaha itaat edenlerden olun ki ahi: Me de cennete girip doğrularla beraber olasınız. Nâfı, Dehhak, Said b. Cübeyr buradaki doğrulardan maksadın, Resulullah, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve diğir saha-biler olduğunu söylemişlerdir.
Abudllah İbn-i Mes’ud ise bu âyetin son bölümünü şeklinde okumuş ve âyetin manasının, “Ey iman edenler, Allah’tan korkun ve doğru söyleyenlerden olun.” Olduğunu söylemiştir. Bu hususta Abdullah b. Mes’udun oğlu Ebu Ubeyde, babasının şunu söylediğim rivayet etmiştir. “Yalanı ne ciddi olarak söylemek helaldir ne de şaka olarak. Dilersiniz şu âyeti okuyun: “Ey iman edenler, Allah’tan korkun ve doğru söylenlerden olun.”
Taberi, birinci kıraat şeklinin ve izahın doğru olduğunu söylemiştir. Çünkü müslümanlann mushaflannda yazılı olan hat şeklinde-dir. şeklinde değildir. [1][191]
120- Medine halkı ve çevresinde bulunan Bedevilere, Pegamberle birlikte savaşa çıkmaktan geri kalmaları, kendi canlarını onun canından daha çok sevmeleri yakışmazdı Çünkü onlar için, Allah yolunda uğrayacaktan susuzluk, yorgunluk, açlık, düşmanlarını kızdıracak bir yere ayak basmaları ve düşmana verdikleri her zarar karşılığında salih bir amel yazılır. Şüphesiz ki Allah, İyilik yapanların mükâfatını zayi etmez.
Resulullahm şehri olan Medine halkının ve Medine’nin çevresinde bulunan Bedevilerin, mümin oldukları halde Tebük savaşında Peygamberle birlikte savaşa gitmeyip yerlerinde kalmaları, yolculuk ve cihatda kendi canlarım onun canından daha Üstün tutmaları, onlara yakışmayan bir tutumdur. Zira onlar için, Allah yolunda karşılaş ac al an susuzluk, yorgunluk ve açlık karşılığında salih bir amel yazılır. Onlara, düşmanı kızdıracak herhangi bir yere ayak basmaları ve düşmana verdikleri her zarar karşılığında da büyük bir mükafaat yazılır. Şüphesiz ki Allah, kullarından, emir ve yasaklarına uyarak güzel amel işleyenlerin mükâfaatlanm asla zayi etmez. Bilakis onların karşılığını verir. Bu nedenle onların amellerini yazdırıp zaptettirir.
Müfessirle, bu âyet-i kerime’nin mensuh olup olmadığı hususunda iki görüş zikretmişlerdir.
a- Katadeye göre bu âyet-i kerime muhkemdir. Fakat sadece Resulullaha mahsustur. Resulullah’tan sonra gelen idarecilerin yaptıkları, her savaşa, bütün müminlerin katılması gerekli değildir. Bu izaha göre bizzat Resulullahm savaş yapması halinde, özürlü olan kimseler dışında, herhangi bir müslümanın, savaş-, tan geri kalması bu âyetle yasaklanmıştır. Nitekim Resulullah bu hususta bir ha-dis-i şerifnde şöyle büyümüştür: [2][192]
121- Sarfettikicri az veya çok hcrhangibir mal ve Allah yolunda aştıkları herhangibir vadi onlar için yazılıp tcbit edilecektir ki Allah onları, yaptıklarının en güzeliyle mükâfaatlandırsın.
“Muhammedin nefsi, kudret elinde olan Allaha yemin olsun ki şayet (Be-imsavaşa gidip müminlerin geri kalmaları) ağırlarına gitmemiş olsaydı, Allah olunda cihad eden hiçbir müfrezeden geri kalmazdım. Fakat ben onlan taşıya-ak bine tedarik etmek imkanını bulamıyorum. Onlar da benimle beraber gelme nkânını bulamıyorlar. Bu sebeple benden geri kalmaları hoşlarına gitmiyor. [3][193]
b- îbn-i Zeyde göre ise bu âyet-i kerime, bundan sonra gelen, “Müminle-n hepsinin savaşa çıkmaları gerekmez.” âyet-i kelimesiyle neshedilmiştir. Zira a âyet-i kerime geldiğinde müslümanlann sayısı az idi. Bütün müminlerin, Re-ılullah ile birlikte savaşa katılmaları gerektiğinden katımayanlar bu âyetle ye-lmişlerdi. Ancak müslümanlann sayısı çoğalınca bu âyet, bundan sonra gelen liz yirmi ikinci âyette neshedildi.
Taberi diyor ki: “Bana göre doğru olan görüş “Ayet muhkemdir.mensuh îğildir.” diyen görüştür. Ancak bu âyet-i kerime, Resululahm, herkesin katıl-lasını istediği Tebük seferinde ona katılmayanlar hakkında nazil olmuş ve on-ırı kınamıştır. Bundan da anlaşılmaktadır ki Resulullahın, herkesin katılmasını tediği savaşlarda, müminlerin, savaşa katılmamaları yasaklanmıştır. Buna mu-abil, Resulullahın, herkesin katılmasını gerekli görmediği savaşlarda, savaşa atılmak mecburi değildir. Dileyen savaştan geri kalabilir. Bugün müslümanla-n, Halifesi’nin durumu da böyledir. Bütün müslümanlann, Halifenin yaptığı îr savaşa katılmalan gerekli değlidir. Sadece Halifenin herkesin katılmasını erekli gördüğü savaşlara katılmalan mecburidir.
Görüldüğü gibi Allah teala âyet-i kerime’de Tebük seferinde Resululla-a katılmayan Medinelileri ve çevresindeki Bedevileri kınamakta, kendi canlan-ı, Resulullahın canından daha kıymetli saymalarını ayıplamakta ve bunların, ıvaş yolunda çekecekleri çileler karşılığında kazanmış olacaklan büyük lükâfaatlan teptiklerini beyan etmekte, dolayısıyle müminleri cihada tevsik et-lektedir. [4][194]