TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 71. VE 73. AYETLER

71- Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin (Allah için) dostudurlar. İyiliğin emreder kötülüğü yasaklarlar. Namazlarını kılarlar, zekâtlarını verirler. Allaha ve Peygamberine itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz ki Allah, her şeye galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Bu âyet-i kerime, müminlerin sıfatlarını belirtmektedir. Peygamber efendimiz de, müminlerin, birbirlerine karşı nasıl davranmaları gerektiğini beyan ederek şöyle buyurmaktadır.
“Bir mümin diğer bir mümine karşı, birbirine kenetlenmiş bir duvar gibidir” Peygamber efendimiz bunu söylerken ellerinin parmaklarım birbirine ke-netlemiştir[1][99]
Diğer bir hadis-i şerifinde ise şöyle buyurmuştur.
“Müminler, birbirlerini kollamada birbirlerini sevmede ve biriirlerine karşı merhametli olmada tek bir vücut gibdirler. Vücudun organlarından biri hasta olduğunda diğer organlar da uykusuzlukta ve acıda ona ortak olurlar. [2][100]Ayette zikredilen iyiliği emretmek”ten maksat insanları İslama davet etmektir. Kötülüğü men etmekten maksat ise, insanları, putlara ve şeytanlara tapmaktan mea etmektir. [3][101]
72- Allah, mümin crkckcre ve mümin kadınlara, altından ırmaklar akan, içinde devamlı kalacakları cennetler ve Adn cennetlerinden güzel meskenler vaadetmişür. Allah rızası ise her şeyden daha üstündür. En büyük kurtuluş ise budur.
Âyet-i kerime’den açıkça anlaşıldığı gibi Allah teala mümin erkeklerle mümin kadınlara, içinde ebedi olarak kalacakları cennetler vaadetmiştir. Allanın rızasını kazanmak ise, erişilebilecek nimetlerin en büyüğüdür. İşte bu büyük nimetler karşısında geçici dünya metaının ne kıymeti olabilir? İnsan, aklını kula-nıp nimetlerin en yücesine ve ebedi olanına talib olmalıdır.
Peygamber efendimiz (s.a.v.),müminlerin âhirette erişecekleri nimetlerden olan cennetleri bir hadis-i şerifinde şöyle vasıflandırdı yor:
“îki cennet vardır ki kaplan ve içindeki her şeyi ile birlikte gümüştendir. Ve yine iki cennet vardır ki kaplan ve içindeki her şeyi ile birlikte altından-dır. [4][102]
Âyet-i kerimede mümin erkek ve kadınlara vaadedilen cennetlerin güzel meskenler oldukları zikredilmektedir, .
îmran b.Husayn veEbu Hureyre, Resulullahin, cennetlerin bu güzelliklerini zikrederek şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: “Bu cennet, inciden bir köşktür. Köşkte kırmızı yakuttan, yetmiş site bulunmaktadır. Her sitede yeşil zeberced’den yetmiş ev bulunmaktadır. Her evde yetmiş yatak, her yatağın üzerinde farklı renklerden yetmiş döşek, her döşeğin üzerinde de hurilerden bir hanım bulunmaktadır. Her evde yetmiş sofra her sofranın üzerinde yetmiş türlü yemek buSunmaktadır. Ve her evde yetmiş hizmetçi mevcuttur. O zaman mümine bütün bunlara güç yetirecek kadar kuvvet verilecektir.
Âyette zikredil în Adn” cennetlerinin nasıl cennetler oldukları hususunda çeşitli görüşler zikredilmiştir.
Bir kısım âlimlere göre bunlar, içlerine girildikten sonra bir daha oradan çıkarılmayan cennetlerdir. Diğer bir kısım alimlere göre bunlar, Allah teala’nın sadece peygamberlere, siddıklara ve şehitlere tahsis ettiği özel cennetlerdir.
Bu hususta Ebud derda diyorki: “Adn cenneti hiçbir gözün göremediği bir meskendir. Burada sadece Peygamberler, sıddıklar ve şehitler kalacaktır.
Ka’bul Ahbar ise bu cennetlerin, bağlık ve bahçeliklerle dolu cennetler olduklarını söylemiş ve Süryanice’de “Adn” kelimesinin manasının “Bağlar ve bahçeler” demek olduğunu zikretmiştir.
Abdullah b. Mes’ud da Adn cennetinin, cennetlerin ortası olduğunu söylemiştir. Hasan-ı Basri bu cennetin özel bir köşk olduğunu, bu köşkün, altından yapıldığını, buna ancak peygamberlerin, sıdıklann şehitlerin ve adaletli hakimlerin gireceğini söylemiştir
Dehhak bunun cennetin şehri olduğunu söylemiş, Ata da bunun bir nehir olduğunu zikretmiştir.
Ayet-i kerimede, Allanın rızasının, cennetler’den daha büyük bir değer taşıdığı zikredilmiştir. Bu hususta, Ebu Said el-Hudri, Resulullahın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Allah, cennetliklere buyuracaktır ki: “Ey cennetlikler” Onlar da diyeceklerdir ki: “Buyur ya rab, emrine amadeyiz ve onunla mutlu oluruz.” O da diye-cekktir ki: “Siz memun oldunuz mu?” Onlar da diyecekler dir ki; “Nasıl memnun olmayız? yaratıklarından hiçbir kimseye vermediklerini bize verdin. O da diyecektir ki: “Ben size bunardan daha üstününü vereceğim” Onlar da diyecek-lerdirki: “Ey rabbimiz, bunlardan daha üstün olan nedir?” O da diyecektir kiO “Ben size rızamı lütfedeceğim. Ondan sonra size bir daha gazap etmeyeceğim. [5][103]
73- Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla cilıad et. Onlara karşı sert davran .Onların varıp kalacakları yer cehennemdir. Orası, varılacak ne kötür bir yerdir.
Ey Peygamber, sen kâfirlere karşı kılıç ve silahla savaş. Münafıklara karşı da dilinle ve delillerle savaş. Onlan sindirmek için onlara sert davran. Bu, onların, dünyada iken çekecekleri cezadır. Âhirette ise vanp kalacakları yer, cehennemdir. Orası ne kötür bir yerdir!..
Müfessirler, bu âyette zikredilen, Resulullahın, münfaklara karşı savaşmasının ne şekilde olacağı hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.
a- Abdulah b. Mes’ud’a göre Allah teala bu âyet-i kerime’de Resulullah’a: “Münafıklara karşı hem sözle hem de silahla savaşmasını emretmiştir[6][104]
b- Abdulah b. Abbas ve Dehhaka göre ise, Allah teala bu âyeti kerime’de Resulullaha, münafıklara karşı sadece diliyle savaşmasını ve onlara yumuşak davranmamasını kâfirlere karşı ise silahla sevaşmasını emretmiştir.
c- Hasan-ı Basri ve Katade’ye göre ise, Allah teala, bu âyet-i kerime’de, Resulullaha, münafıklara islamın emrettiği cezalan uygulamasını emretmiş, kâfirlere karşı ise silahla savaşmasını bildirmiştir.
Taberi, âyet-i kerimede, kâfirlere karşı savaşma ile münafıklara karşı savaşmanın farklı olacağı zikredilmediğinden, her iki sınıfa karşı da genel birşe-kilde cihad edilmesi beyan edildiğinden, Abdullah b. Mes’uddan nakledilen birinci görüşü tercih etmenin daha doğru olduğunu, Allah teala’nın Resulullah’a münafıklara karşı da hem diliyle hem de eliyle savaşmasını emrettiğini söylemiştir.
Resuiullahm, müslümanlann içinde bulunan münafıklara karşı savaşmaması ise, onların, kâfirliklerini söylemelerinden sonra, onu inkâr etmeleri ve ondan dönüp müsîüman olduklarını söylemiş olmalarındandır. Bu âyette ise münafıklardan, kâfir olduklarını açığa vurup ta onda devam edenlerle savaşılması emredilmiştir. Resulullah, münafıkların iç yüzlerini, Ali ahin bildirrnesiyle öğrenmiş olmasına rağmen onların, teslimiyetçi dış görünüşlerine bakmış ve onlarla savaşmamışım[7][105]