TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 76. VE 78. AYETLER

76- Allah onlara lütfundan nimetler verince de cimrİIcştilcr. Allahın emirlerinden yüz çevirdiler. Zaten onlar yüz çeviricidirler.
Allah onlara lütfundan nimetler verip hiç ummadıkları taraflardan onları zengin edince cimrileştiler ve o servetin zekât ve sadakasını vermediler. Bunlar, Allaha itaat ve ibadetten de yüzçevirdiler. Bu münafıklar, diğer insanların gördükleri yerde ibadet yapıyor, görünüşte ibadet halinde bulunuyorlar fakat insantardan kimsenin görmediği yerde ise ibadet yapmıyorlardı, işte bu münafıkar-böyle rezil bir topluluktur. [1][110]
77- Allaha vaadettiklerini tutmamaları ve yalan söylemeleri sebebiyle Allah, kendi huzuruna çıkıncaya kadar onların kalblcrinc nifakı yerleştirdi.
Sonunda Allah, onların kalblerine, ülüpte Allahın huzuruna çıkma zamanına kadar münafıklığı yerleştirdi. Bunun sebebi, Allaha verdikleri sözü tutmamaları ve yalan söylemiş olmalarıdır.
Taberi diyor ki: Bu âyet-i kerime, münafıkların alametlerini beyan etmiştir ki, bunlar da, Resulullahin bildirdiği gibi üç’tür. Konuştuğunda yalan söyler, verdiği sözden cayar ve kendisine emanet edilene ihanet eder. Resulullah buyurmuştur, ki:
“Münafıkın alameti üç’tün Konuştuğunda yalan söyler, vaadettiğinde ondan döner. [2][111] Hadisin diğer bir rivayeti şöyledir: “Oruç tutsa, namaz kilsa, Müslüman olduğunu zannetse de münafıkın alâmeti üçtür.”
Muhammed el- Mahremi özetle şunları söylemiştir: “Ben, Hasan-ı Basri-nin, bu hadisi okuduğunu işittim ve ona dedim ki: “Ey Ebu Said, bir kişinin bende alacağı olsa, onu istese, bende de vereceğim şey olmasa ve adamın beni hapsedip helak edeceğinden korksam ve ona borcumu ayın başında ödeyeceğimi vaadetsem de sonra onu yapmasam ben münafık mı olurum?” O da dedi ki: “Hadis böyle gelmiştir.” Sonra dedi ki: “Abdullah b.Ömer anlattı ki, babası Ömer, ölüm anında “Filanı evlendirin. Çünkü ben onu evlendireceğimi vaadet-miştim. Allahın huzuruna üçte bir münafıklıkla çıkmayayim.” demiş. Dedim ki:
“Ey Ebu Said .kişinin üçte biri münafık üçte ikisi de mümin olur mu?” Dedi ki: “Hadis böyle gelmiştir.” Bunun üzerine ben delil karşsında sustum. Sonra Atâ b. Ebi Rebahla karşılaştım. Hasan’la konuştuklarımı ona anlattım. O da bana dedi ki: “Sen, Yusuf (a.s.)’ın kardeşlerini ona niçin anlatmadın. Onlar, babalarına va-ad edip te vaadlerinden dönmediler mi? Ona konuşup yalan söylemediler mi?” Yakup kardeşlerini kendilerine emanet ettikten sonra ona ihanet etmediler mi? Onlar münafık mıydı? Onlar peygamber değil miydi. Hatta babalan, dedeleri peygamber değilmiydi?” Bunun üzerine Atâ’ya dedim ki: “Ey Ebu Muhammed, münafıklığın aslının ne olduğun ve bu hadisin aslında ne ifade ettiğini bana anlatır mısın?” O da dedi ki: “Cabir b. Abdullah bana anlattı ki Resulullah bu ha-dis-i şerifini özellikle münafıklar hakkında söylemiştir. Münafıklar, Resulullaha konuştuklarında ona yalan söylediler, Resulullah, Sahabelerine Ebu Süfyamn kervanı ile birlikte belli bir yerde olduğunu bildirip onu gizlemelerini emrettikten sonra münafıklar, bu emanete ihanet ederek, Mekke müşriklerine, Resululla-hın, üzerlerine gitmek istediğini bildirdiler. Resulullah ile birlikte savaşa çıkacaklarını vaa edip daha sonra bu vaadlerinden döndüler. “Ey Ebu Muhammed, sen, Hasanla görüştüğünde ona selam söyle bu hadisin asıl maksadını ve sana söylediklerimi ona anlat.” Bunun üzerine ben Hasan’la karşılaştım. Ona, Atâ ile konuştuklarımızı anlattım. O da dedi ki: “Ey Irak halkı, sizler bu adam gibi ola-mıyorssunuz. Bakın bu benden bir hadis dinledi, oniı hemen kabul etmedi. Gidip onun aslını araştırdı. Evet Atâ doğru söylemiş, hadisin asıl maksadı budur. O, özellikle münafklar hakkındadır.” [3][112]
78- Onlar, Allahın mutlaka sırlarını ve fısıltılarını bildiğini ve Allahın, gaybları çok iyi bilen olduğunu hâlâ bitmediler mi?
Bu münafıklar, Allahın, içlerinde gizledikleri inkarcılığı, İslâm’a ve müs-lümanlara dil uzatma şeklindeki fısıltılarını mutlaka bildiğini ve Allanın, onların gözlerinden, kulaklarından ve bütün duyu organlarından uzak kalan gayblan çok iyi bildiğini bilmedilermi? [4][113]