sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TESLİM OLDUNUZ MU?

A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lutfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)’a mahsustur.

Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)ya, a’line, ashabına ve O’nun yolunu izlemeye çalışan ümmetinin üzerine olsun.

 

Artık seninle tartışırlarsa de ki: “Ben yüzümü Allah’a teslim ettim; bana uyanlar da…” Kitap verilen kimselere ve ümmilere de ki: “Teslim oldunuz mu?” Şayet teslim olurlarsa muhakkak hidayete ermiş olurlar. Yüz çevirirlerse artık sana düşen yalnızca tebliğdir. Şüphesiz Allah kullarını hakkıyla görendir. (Al-i imran 20)

Ey Muhammed! Hakkı apaçık delillerle anlattıktan sonra heva, heves ve isteklerine ters düştüğü için inat ederek kabul etmeyenler seninle Allah’ın birliği ve din hususunda karşı deliller getirerek tartışırlarsa artık onlarla tartışma, tartışmalarına fırsat verme. Tartışmak onlara fayda vermez. Çünkü onlar hakkı kabul edici değillerdir. Onlara de ki: “Ben kendimi, varlığımı, benliğimi tamamen Allah’a teslim ettim, İslam’ı yaşayan müslüman oldum; bana ve sünnetime uyanlar da öyle. Aramızda inanç noktasında bir ayrım söz konusu değildir. Ben ve peşimden gelenler İslâm’dan eminiz ve Allah’ın hak dinini kabul ettik.” Kendilerine kitap verilmiş olan Yahudilere, Hristiyanlara ve Mekke ve civarındaki belli kabilelere, yazı, kitap-hesap bilmeyen ümmi olan Arap müşriklerine de ki: “Allah’ın hükümlerine zahiren ve batınen teslim oldunuz mu, varlığınızı, benliğinizi Allah’a teslim ettiniz mi? Şimdi söyleyin bakalım, sizin ve büyüklerinizin yaptığı değişiklikleri bırakıp eski hak dininize dönecek misiniz?” Şayet Allah’ın hükümlerine zahiren ve batınen teslim olurlarsa muhakkak hidayete ermiş olurlar. Fakat itaatten yüz çevirir batıl itikatlarında yaşamaya devam eder, güç ve iktidarlarını kullanarak halkı istedikleri istikamette yönlendirmeye devam ederlerse artık sana düşen görev yalnızca tebliğdir. Allah onlar hakkındaki hükmünü verinceye kadar onları şimdilik bu halleriyle başbaşa bırak. Sen iman etmeleri için onlar üzerine zorlayıcı değilsin. Onların işlediği günahlardan sana bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah kullarını hakkıyla gören ve onları hesaba çekecek olandır.

 

Ben Allah’a kendimi teslim ettim, tertemiz, şeksiz, şüphesiz, halis, muhlis bir sûrette Allah yolunu tuttum, Allah’ın dinine bağlandım, ancak Allah’a yöneldim, bana uyanlar da böyledir. İşte İslâm’ın mânâsı, işte Muhammed ve Muhammed ümmetinin dini. İşte ebedî selametin gerçek ve şaşmaz yolu, sırat-ı müstakimi. “Kendilerine kitap verilenlere ve verilmeyen ümmilere de ki…” Bu da Hz. Muhammed’in peygamberliğinin bütün insanlığa şamil olduğunun uyarısı ve ilanıdır. Zira bu tasnifin dışında hiçbir insan zümresi yoktur; kitap verilmiş olanlar yahudilerle hıristiyanlar ve benzerleridir, “ümmiyyin” de kitapsız dinlere mensup olanlarla Arap müşrikleridir. Esas hitap tarzı Arap olan ve olmayan şeklinde ırk ayırımı esasına göre değildir, bu genel ayırım iledir. Tebliğ görevi bunlaradır. Bu vazife yapıldıktan sonra bunları kabulden çekinip, inkâra ve ihtilafa sapmalarının sorumluluğu Hz. Peygambere racî değildir, tamamen kendilerine aittir. Bu sorumluluğu ve inkârlarının cezalarını böylece tebliğ etmek dahi peygamberliğin görevleri cümlesindendir.

Rivayet olunuyor ki, Resulullah bunu kitap ehlinden olan yahudilere okuduğu zaman “İslâm’ı kabul ettiniz mi?” hitabına karşı, “kabul ettik.” dediler. Bunun üzerine yahudilere, “İsa’nın Allah’ın kelimesi, kulu ve resulü olduğuna şehadet eder misiniz?” buyurdu, “Maazallah” (Allah korusun) dediler. Hristiyanlara da, “İsa’nın, Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna şehadet eder misiniz?” buyurdu, bunlar da “maazallah (Allah korusun), İsa kul mu olur?” dediler. “Eğer onlar yüz çevirir, kabul etmezlerse, sana düşen tebliğdir.” âyeti buna işaret etmekte, devamının dahi tebliğini emretmektedir. ELMALILI

Aynı şey şu şekilde de ifade edilebilir; “Ben ve peşimden gelenler İslâm’dan eminiz ve Allah’ın hak dinini kabul ettik; şimdi söyleyin bakalım, sizin ve büyüklerinizin yaptığı değişiklikleri bırakıp eski hak dininize dönecek misiniz?” MEVDUDİ

 

KİTAP EHLİ VE MÜŞRİKLERİN HAKKA ÇAĞRILIŞI: “Kitap verilenlere ve ümmilere de ki: “Müslüman oldunuz mu?” Eğer (sizin gibi) müslüman olurlarsa hi­dayeti bulmuş olurlar.” Allah (c.c) ayetin bu kısmında kendilerine kitap veri­lenlerden ve ümmilerden söz ediyor.

Buradaki “kitab verilenler”den kasıt; yahudi ve hristiyanlardır. “Ümmiler”den kasıt ise; kendilerine kitap verilmemiş olan müşriklerdir.

Gerek kitap ehli gerekse diğer müşrikler kendilerinin hak üzere ve Allah’a teslim olduklarını iddia etmekte ve üzerinde bulundukları dinin Allah’tan geldiğine inanmak­tadırlar. Rasulullah (s.a.s) onların batıl üzere olduklarına dair apaçık deliller getirdiği halde onlar yine de hak üze­re olduklarını ispatlamak için Rasulullah {s.a.s) ile tartış­mak istediler.

Müslüman olmanın ölçüsünü insanlar kendi kafaları­na, akıllarına, heva ve heveslerine göre tayin edemezler. Bu ölçüyü ancak Allah tayin eder. Ancak Allah’ın müslü­man dediği müslüman, kafir dediği kafirdir. Allah (c.c) kulları için çizdiği sınırları, müslüman ve kafirlerin sıfat­larını Kur’an ve sünnette apaçık bir şekilde bildirmiştir.

Bu sebeple Allah {c.c) Rasulullah (s.a.s)’in kitab ehli­ne ve diğer müşriklere şöyle söylemesini emrediyor: Ey kitab ehli ve müşrikler! Müslüman oldunuz mu? Eğer sizler de bizim gibi müslüman olur, bütün düşünce, söz ve yaşantınızı Allah’ın istediği şekilde ve Allah’ın emirlerine uygun olarak düzenlerseniz hidayeti bulursu­nuz. Ancak bu şekilde yani; hem kalb, hem dil, hem de ha­reket ve davranışlarınızla Allah’ın istediği şekilde yaşarsanız müslüman olabilirsiniz. Böyle yapmadığınız müd­detçe her ne kadar müslüman olduğunuzu iddia etseniz de müslüman olmanız asla mümkün değildir.”

Allah (c.c) bu ayette bizlere bir ölçü veriyor. O da; hak üzere olduğunu iddia eden kişinin bunu delillendirmedikçe hak üzere olmadığıdır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.