BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah bulunmayan Allah azze ve celleye mahsustur.
salât ve selam ise Allah Resulü‘ne, ehlibeytine, sahabesine ve müminlerin üzerine olsun inşallah.
Önce; Tevhid nedir, ne demektir buna bakalım.
Tevhid: Allah azze ve celleyi zâtında, sıfatlarında ve fiillerin de birlemektir.
İnsan oğlunun Allah azze ve celleyi birlemesi, yaşarken tevhid edebilmesi için öncelikli olarak O’nu tanıması yani O’nun kendisini bize tanıttığı şekilde tanıyıp kulluk yapmamız gerekmektedir.
Tek yaratıcı, tek kanun koyucu, tek mabud, tek ilah, tek Rab, tek hükmedici olarak bilip tanıyıp O’na kulluk etmek gerekir.
Şimdi böyle söylüyoruz ama işin en başında bir soru sorulsa: kimi, nasıl, neye dayanarak tanıyorsun ki, neye şahit oldun ki birleyeceksin, seveceksin, sığınacaksın, konuşurken bile ne kadar taklidi bir iman ile hayatımızı âlemlerin Rabbi olan Allah azze ve celleyi tanımadan geçirdiğimizi anlıyoruz.
Allah Resulü bir hadisinde diyor ki:
“Kim ‘la ilahe illallah’ derse cennete girer.”
Bugün herkes bu kelimeyi zorluk çekmeden söylüyor, bilgisayar, insanlar, papağanlar, münafıklar vs çoğaltabiliriz.
Ama Allah Resulü Mekke’ye peygamber olarak gönderildiğinde Allah Resulü bu kelimeyi söyleyin kurtulun demesine rağmen kimse söylemiyordu hatta söylememek için büyük bir savaşın içine bile girmeye razı olmuşlardı.
Çok mu zor söylemek, bize göre tabii ki değil, ama onlara göre asla çok zor. Ölüm gibi geliyordu, evet sebebine dönüp baktığımızda onlar ‘la ilahe illallah’ın ne demek olduğunu anlamışlar, ama bizler maalesef anlamamışız.
Çünkü onlar kendilerine “Allah’tan başka ilah yoktur” denildiği zaman kafa tutuyorlardı.
Ve “biz hiçbir mecnun (deli) için ilahlarımızı bırakır mıyız?“ Diyorlardı. (Saffat 35,36)
Peki bizlerin anlamadığı, ama onların anladığı neydi? Tevhid ne istiyordu bizlerden?
“And olsun, onlara kendilerini kim yarattı diye soracak olursan elbette Allah diyecekler.” (Zuhruf 87)
Evrenin tek sahibi olduğunu, Allah azze ve cellenin yönettiğini biliyorlardı. Bunu da kabul etmişlerdi.
Ama onlar Allah azze ve cellenin ilahlığını kabul etmiyorlardı. Çünkü ilah demek hayatın tamamına hükmetme yetkisini elinde bulunduran demektir.
Yani onlar kendi sosyal hayatlarına karışanın Allah azze ve celle olmasını istemiyorlardı.
Kanun koyan, nizam belirleyen, hudutları ve sınırları çizen Allah azze ve celle olmasını istemiyorlardı. O yüzden Kelimeyi Tevhidi söylemek onlara zor geliyordu.
Allah azze ve celleyi gereği gibi tanısaydı bu sözü söylemek bu kadar zor olmazdı.
Rabbim bizi rızasından ayırmasın. Tevhid üzere yaşamayı ve ölmeyi nasip etsin.