sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

Umulur ki Hoşunuza Gitmeyen Şeyler Sizin İçin Daha Hayırlıdır

A+
A-

Bismillahirrahmanirrahim

 

Hamd kendisinden başka ilah bulunmayan yegâne hâkimiyetin sahibi kâinatın müdebbiri olan Allah (c.c)’a mahsustur Salat ve selam kuranın yolunu bizlere öğreten kâinatın efendisi başkomutanımız Hz. Muhammed (s.a.v)’e ve yine selam onun aline ashabına yolunu yol edinenlerin üzerine olsun.

Allah (c.c.) buyurdu ki:

(Nefsinizin) hoşuna gitmediği halde kıtal (Allah yolunda savaş) üzerinize farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki, o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysa ki, o sizin için bir kötülüktür. (Çünkü) Allah (herşeyi en iyi) bilir. (Fakat) siz bilmezsiniz.” (Bakara, 216)

Muhakkak ki bu âyet-i kerimede kul için birçok hikmetler, sırlar ve faydalar bulunmaktadır. Çünkü kul, hoşa gitmeyen şeylerin bazen sevilecek şeyleri getirdiğini ve sevilen şeylerin de bazen hoşa gitmeyecek şeyleri getirdiğini bildiği zaman, sonuçların ne olacağını bilmediğinden dolayı yararlar yönünden zararların geleceğinden emin olamayacağı gibi zararlar yönünden de yararların geleceğinden ümitsiz olmaz. Çünkü Allah (c.c.) bunlar hakkında kulun bilmediği gerçekleri bilir. Kulu için şu maddeleri gerekli kılmıştır:

Kul için emirlere uymak kadar yararlı bir şey yoktur; başlangıçta bu, kula zor gelmiş de olsa! Çünkü bunların sonuçlarının hepsi hayırlıdır ve yararlıdır. Şayet nefisler bunları kerih de görse, bunlar o nefis için daha hayırlı ve daha faydalıdır. Aynı şekilde kul için yasakları işlemekten daha zararlı bir şey yoktur; şayet nefsi buna meyletse ve onu arzulamış da olsa. Çünkü bütün bunların sonuçları acılar ve hüzünlerdir, şerler ve musibetlerdir.

Özellikle akıl, çokça hayır ve büyük lezzet alacak diye az bir acıya katlanır. Lezzeti az diye almamasıyla da akıbet olarak kendisine çok büyük bir acı ve büyük bir şer dokunuverir.

İşte cahil bir kimse meseleye baktığı zaman, son nihaî derecesine kadar bakmaz ve görmez. Akıllı ve zeki bir kimse ise, meseleye baktığında son derecesine kadar, son nihaî perdesine kadar bakar. Perde arkasındaki övülen ve yerilen gayelerin ta arkalarını görür. Yasaklananları da, katilin içine zehir karıştırdığı lezzetli bir yemek olarak görür. Yemeğin lezzeti her defasında yenilmesi için kulu çağırdıkça, bu akıllı kimse, içindeki zehiri bildiğinden dolayı ondan uzaklaşır. Emirleri de sağlık ve afiyete kavuşturan, tadı hoş olmayan bir ilaç olarak görür. Tadı hoş olmadığı için her defasında o ilacı kullanmak istemese de, o ilacın yararı, kendisini ilacı kullanmaya itecektir. Lakin şu var ki, bu kimsenin bu meseleler hakkında son derece geniş bir ilme ve gayeleri arzuladığında yolun zorluklarını omuzlayacak bir şekilde sabır kuvvetine ihtiyacı vardır. Şayet yakin / ilim ve sabır kaybedilecek olursa, bunları omuzlaması o kimseye mümkün olmaz. Şayet ilmi ve sabrı güçlenmişse, kesintisiz hayırları ve daimî lezzetleri talep etmekteki zorluklan omuzlayabilmektedir.

– Bu âyetin sırlarından birisi de şudur:

Bu âyet, işlerin sonuçlarını bilen Allah’a, kulun yönelmesi ve O’na teslim olması, kendisi için seçmiş ve takdir etmiş olduğuna razı olması ve onun kendisi için güzel bir sonuç olacağına ümit etmesini ortaya koymaktadır.

– Sırlardan birisi de şudur:

Kulun, Rabbine karşı gelmemesi; O’na teklif etmemesi ve ilimsiz bir şeyi sorup istememesidir. Belki zarara duçar olması ve helâka uğraması o konuda ilmi olmadığından dolayı olabilir. Dolayısıyla Allah’ın (c.c.) dediklerine aykırı seçmeyecek, bilakis işi, O’nun güzel seçimine bırakıp bunu isteyecek ve kendisi için seçtiğine razı olacak. Kuşkusuz kendisine bundan daha faydalısı asla bulunamaz.

– Sırlardan birisi de şöyledir:

Kul; işlerini Rabbine havale ederse ve kendisi için seçtiklerinden razı olursa, kendisi için ihtiyar edip seçtikleri şeylere karşı kuvvetli olmasına, azmetmesine ve sabretmesine dair yardımcı olur ve güç verir. Bununla beraber, kulun kendi nefsi için (doğru olmayan) seçimiyle ortaya çıkan afetleri de Allah (c.c.) başka yöne sarf eder. Böylelikle kul, kendisi seçtiğinde hiçbir sonuca ulaşamadığı hâlde Allah (c.c), kendisi hakkında seçtiği için güzel sonuçları ona gösterir.

– Sırlardan birisi de şöyledir:

Allahu Teâlâ, seçim hakkında zor fikirlerden kulunu rahatlatır. Kimi defa yükselecek kimi defada inecek olan sonuçlara razı ve seçimlerden kalbini ferah kılacaktır. Bununla beraber kendisi için takdir edilenlerden çıkması da söz konusu değildir. Şayet Allah’ın (c.c.) seçiminden razı olursa, kader ona musibet de vermiş olsa, bu konu hakkında övülmüş, kendisine teşekkür ve lütuf edilmiş bir kimse olur. Aksi takdirde kader, üzerinde cereyan eder de kendisi bu sefer bu konuda kınanmış ve lütfedilmemiş bir kimse olur. Çünkü kendi nefsi için seçimde bulunmuştur. Ne zaman Allah’a yönelir ve O’nun (seçimine) razı olursa, kendisi hakkında takdir edilenleri, (hikmetli) bir bağlılıkla ve latifçe bir yaklaşmayla görürse, o zaman bu kul hem bağlılık hem de latiflik arasında olur. Bağlılığı kuşkusuz onu yasaklananlardan korur ve latifliği de takdir edilenleri kendisine kolaylaştırır. Kulda kader son bulursa, son bulma belirtilerinden en büyüğü, kulun kabul etmeme konusundaki tahayyülü olur. Şüphesiz ki kul için, teslim olmaktan ve tıpkı bir ölü gibi kendi nefsini kaderin önüne atmaktan daha faydalı bir şey yoktur. Nitekim yırtıcı hayvanlar leşi yemekten hoşlanmazlar.

Allah takdir ettiği her şeye sabırla göğüs gerebilmeyi nasip etsin.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.