sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

USVE-İ HASENE ” EN GÜZEL ÖRNEK…”

04.09.2021
1.410
A+
A-

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Hamd,sena ve övgülerin en güzeli,ezelde ve ebedde var olan ,lütfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden,sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah(CC)’a mahsustur.Salat ve selam , önderimiz, rehberimiz Hz.Muhammed Mustafa(sav)’a , A’line, ashabına ve onun yolunu takip eden ümmeti üzerine olsun insaallah…

USVE-İ HASENE

” EN GÜZEL ÖRNEK…”

“Yemin olsun ki Allah’ın Rasûl’ünde sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çokça zikreden kimse için güzel bir örnek vardır.” [1]

Ebû Hureyre radıyallâhu anh Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizden birinize, ben kendisinden, çocuğundan ve tüm insanlardan daha sevimli olmadıkça (tam bir şekilde) iman etmiş olamaz.” [2]

Bismillah, elhamdü lillahi vahdeh vessalatu vasselamu ala men la nebiyye badeh “Bu din nasıl rabbani bir din ise onu hâkim kılma metodu da rabbani olmalıdır.” Rahmete, adalete, hidâyete ve merhamete her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulan bir çağda o geliyor. Şirk bataklığına düşmüş, Allah’a kulluğu şirk koşmakta arayan, en büyük değerin mal ve evlat zenginliği olarak kabul edildiği, ahlaki değerlerin hiçe sayıldığı, cehaletin bilgiye üstün geldiği, milliyet ve kavmiyetçiliğin ümmet ve evrensel kardeşliğin önünde kabul edildiği, dünyanın hidâyet ışığına beş asırdır hasret kaldığı ve insanlığın cahiliye karanlığında vahşice yaşadığı bir çağda dünyamıza son bir ışık doğacak.

Hâtemu’l-Enbiyâ, usve-i hasene, rahmetelil’âlemîn ve Îsâ Aleyhisselam’ın muştuladığı Ahmedi Mahmudu Mumammed geliyor. O ışığın aydınlığında yürümek isteyen herkesin yolunu aydınlatacak usve-i hasene vardır. O’nun gelişiyle kulluk Allah’a has kılındı, kimsesiz miskinlerin kimsesi oldu, ibadet edecekler için nasıl ibadet etmelerinin gerekli olduğuna dair bir kılavuzları oldu. İnsanlık tarihi buyunca, insanların kendilerine önder kabul ettikleri şahsiyetler ve model aldıkları düşünceler olmuştur, bu da insanın yapısından kaynaklanıyor ve bu durum insanın kendinden üstün gördüğü kimseyi kılavuz kabul etmesine neden oluyor.

Bundan hareketle şu çıkarımda bulunmamız yerinde olur, her bir insanın, sosyal ve siyasal gurubun bir yol göstericisi vardır, her bir eşyanın bir kullanma kılavuzu olduğu gibi. O halde müminlerin bu dini mubini yaşamalarının yegâne rehberi, kılavuzu, önderi “üsve-i hasene” ile vasıflandırılan Allah’ın elçisi Muhammed sallâllâhu aleyhi ve sellem olmalıdır. Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Kur’ân’ı yaşama örneği ve onun muallimidir. O’nun hayatı ve sünnetini bilmeden Kur’ân, gayesine uygun anlaşılmaz o halde prensip olarak bir olaya karşı hareket noktamızı belirlemeden yorum ve hevalarımıza müracaat etmeden önce Rasûl’ün bu konu hakkındaki örnekliği nasıldı diye meseleye başlamak gerekir.[3]

Usve-i Hasene

Âyette geçen ve Kur’ân-i bir kavram olan “Usve-i Hasene”nin sözlük ve ıstılahî manasını vermemiz konunun daha iyi anlaşılması açısından yerinde olur; Usve, kendisine uyulacak, arkasından gidilecek, örnek alınacak model, önder demektir. Hasene, isim manasıyla güzel ve güzellik demektir. Hasen, yani güzel, sevince sebep olan ve arzu edilen herhangi bir şey demektir. [4]

“Usve-i Hasene” Terkibinin Istılahî Manası

Hayatın her aşamasında en mükemmel ve en güzel bir örnek şahsiyet olan Allah’ın Rasûlu Muhammed sallâllâhu aleyhi ve sellem’i kendine örnek almaktır.[5]

O’nun Neden Örnek Alınması Gerekir?

Hayatı, doğumundan vefatına kadar kare kare kayıt altında olan tek lider Hz. Muhammed’dir. Bundan dolayı batılı araştırmacılar bile yeryüzünün gelip geçmiş en mükemmel şahsiyetinin Hz. Muhammed olduğunu itiraf etmişlerdir. [6]

Öyle bir örnek ki bir yetimin, bir öğrencinin, bir tüccarın, bir öğretmenin, bir liderin vs. herkesin kendisini onda bulup örnek alacağı bir yaşantıya sahiptir. Düşünün bir işçi bir zengini kendisine örnek alabilir mi? Mümkün değil, bir zengin yeri gelir bir işçinin bir aylık maşını bir anda harcayabilir, fakat Rasûlullah’ın hayatı herkese ışık tutmaktadır.

Bu âyet-i kerîme Rasûlullah’ın sözlerini, fiillerini ve hallerini örnek edinme konusunda büyük bir ilkedir. Bunun için, toplulukların geldiği gün yani Ahzâb Savaşı’nda ehli küffar birleşip İslâm’ı ve İslâm’ın liderini yok etmek için bir araya geldiklerinde, insanların Peygamberi örnek almasını, onun sabrını, direnişini, bağlılığını, çalışmasını, Allah Azze ve Celle’den sürekli olarak yardım bekleyişini, kıyamet gününe kadar örnek almalarını emretmiştir. Bunun için Allahu Teâlâ kararsızlığa düşüp sarsılan, korkan, sıkılan ve topluluğun geldiği gün (küfür tek millet olup İslâm’a ve müslümanlara saldırdığı gün) dağınıklık gösterenlere karşı şöyle sesleniyor: “Yemin olsun ki sizin için Rasûlullah’ da güzel bir örnek vardır.” O’na uyup onun özelliklerini kendinize rehber edinseniz ya. Sonra devamla: “Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için.” buyuruyor.[7]

Asr-ı saadet nesli bir sıkıntı ve baskıyla karşı karşıya kalınca bu hal onları taviz vermeye veya küfre teslim olmaya götürmüyordu, aksine Allah Teâlâ’yı ve Rasûlü’nu daha çok sevmeye, kitap ve sünnete daha çok bağlanmaya sebep oluyordu. Sıkıntıya maruz kalacak kimselerin doğru bir duruş sergilemesi için ve maruz kaldığı halden kurtulmak için bunun reçetesi ve cevabı hemen Ahzâb 21. âyetin siyakında yani 22. âyette apaçık bir şekilde ortaya konmuştur.

“Müminler müttefik fırkaları görünce: “İşte Allah’ın ve Rasûl’ünün bize vaad ettiği budur. Allah ve Rasûlü doğru söylemiş” dediler. Bu, onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı.”[8]

Âyet-i kerimenin daha iyi anlaşılması için konuyla alakalı bazı müfessirlerin açıklamalarını paylaşmak istiyorum. Müfessirlerin açıklamalarını vermeden önce âyet-i kerimenin bir kaç gramer tahlilini açıklamada ilgililer için fayda görüyorum;

Âyetin başında “lekad” kelimesi geçmektedir; kelime mazi fiilin başına geldiğinde kesinlik ve tahkik ifade eder. Âyette de mazi fiil formatında gelen “kane” nin başında geçmiştir, dolayısıyla mana olarak sonra zikredilecek cümlenin manası için kesinlik, muhakkak ki ve şüphesiz ki manasını ifade eder.

“Kane ”gramerde bazen tam, bazen nakıs fiil olarak kullanılır, tam manasında kullanıldığında mana olarak “oldu” anlamına gelir bu da sadece geçmiş zamana münhasır bir iş ve oluş ifade eder. Âyette nakıs manasında kullanılmıştır ki herhangi bir zamana bağlı olmaksızın geniş manayı ifade eder o da Rasûlullah’ın usve-i hesenesi nasıl ki asrısaadette ki ashabı için bağlayıcı ise kıyamete kadar bütün müslümanları da bağlar hükmünü ifade eder.

“Usvetun-Hasenetun” bu terkip marifenin aksine nekra olarak gelmiştir. Bu da Rasûlullah’ın bazı güzel örneklerinin alınıp bazılarını terk etmenin doğru olmadığını ifade eder, belirsiz olarak “nekra” gelmesi bütün güzel vasıflarını örnek alınması manasını ifade eder.

“Yemin olsun ki Allah’ın Rasûl’ünde sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çokça zikreden kimse için güzel bir örnek vardır.”[9]

Ebû Hureyre radıyallâhu anh Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Nefsim elinde olan Allah ‘a yemin ederim ki sizden biriniz, ben kendisinden, çocuğundan ve tüm insanlardan daha sevimli olmadıkça (tam bir şekilde) iman etmiş olamaz”[10]

Taberi: Allah Teâlâ bu âyet-i kerime de, Hendek Savaşı’nda, Rasûlullah’ın ordusuna katılmayan münafıkları kınamakta biz müminlere de sözlerimizde, amellerimizde ve bütün davranışlarımızda Rasûlullah’ın örnek almamızı emretmektedir. Evet, biz müminler için en güzel örnek Rasûlullah’ tır. Zira O, bizleri yaratan Allah tarafından, bizlere doğru yolu göstermek için gönderilmiştir. O, Allah tarafından, hata işlemekten korunmuş ve Cebrail Aleyhisselam vasıtasıyla devamlı olarak kontrol altında tutulmuştur. [11]

Kurtubî: “Örnek”; “Kendisine uyulan örnek” anlamındadır. Kendisine uyulan ve hâline bakılarak tesellide bulunulan ve böylelikle bütün fiillerinde kendisine uyulan, bütün halleri örnek alınarak teselli bulunulan kimsedir. Meselâ, onun yüzü yaralanmış, azı dişi kırılmış, amcası Hamza radıyallâhu anh öldürülmüş ve aç kalmıştır. Bütün bu hallerde onun sabırlı, ecrini Allah’tan bekleyen, Allah’a şükreden ve hâline razı olan bir kimse olduğu görülmüş; onun başka bir hâline şahit olunmamıştır.

Enes b. Malik radıyallâhu anh’ın rivâyetine göre Ebû Talha şöyle demiştir: “Rasûlullah’a açlıktan dolayı şikâyette bulunduk ve her birimiz karnına bağlamış olduğu birer taşı karnımızı açarak gösterdik. Rasûlullah’ın ise karnını açtığında iki taş bağlamış olduğunu gördük.” [12] [13]

İbn Kesir: Bu âyet-i kerîme Rasûlullah’ın sözlerini, fiillerini ve hallerini örnek edinme konusunda büyük bir ilkedir. Bunun için O, toplulukların geldiği gün insanların peygamberi örnek almasını, onun sabrını, direnişini, bağlılığını, çalışmasını, Allah Azze ve Celle’den sürekli olarak yardım bekleyişini, kıyamet gününe kadar örnek almalarını emretmiştir. Bunun için Allah Teâlâ kararsızlığa düşüp sarsılan, korkan, sıkılan ve topluluğun geldiği gün dağınıklık arz edenlere karşı şöyle sesleniyor: “Andolsun ki sizin için Rasûlullah’a güzel bir örnek vardır.” Ona uyup onun özelliklerini kendinize rehber edinseniz ya. Sonra devamla: “Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için.” buyuruyor.[14]

Seyyid Kutub: Peygamber efendimiz dehşetin ürkütücülüğüne, sıkıntının dayanılmaz boyutlarda olmasına rağmen, müslümanlar için kendilerini güvenlikte hissettikleri bir sığınak konumundaydı. Bu korkulu ortamda güven, ümit ve huzur kaynağıydı. Onun bu büyük olay esnasındaki tavrında toplumları ve davet hareketlerini yönetenlere yollarını gösterecek dersler vardır. Peygamber efendimiz Allah’a ve âhiret günü ile buluşmayı uman, kendisi için iyi bir örnek isteyen, Allah’ı sürekli hatırlayan ve O’nu unutmayan kimseler için en güzel bir örnektir. [15]

Vehbe Zuhayli: Bu âyet, Allah Teâlâ tarafından Ahzâb savaşında ve diğer zamanlarda Hz. Peygamber’in sözleri, davranışları, durumları, sabrı, tahammülü, cihadı ve Rabbinden yardım beklemesi hususunda Hz. Peygamber’i örnek alma emridir. Âyetin manası şudur:

Ey müminler! Sizin için güzel bir nümûne ve izinden gidilecek üstün örnek vardır. Haydi, ona uyun, onun şemailini izleyin. Allah’ı sevme, O’na tazim gösterme, Onun cezasından korkma, O’nun sevabını ve mükâfatını arzu etme sebebiyle siz Allah’ın sevabını ve lütfunu istiyorsanız, Allah’tan ve Onun hesabından korkuyorsanız, gece gündüz Onu çok zikrederseniz; Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem kahramanlık, atılganlık, sabır ve tahammül hususunda üstün bir örnektir. Zira Allah’ı zikretme, O’na itaat etmeye ve Rasûlu’nu örnek almaya sevk etmektedir.[16]

Ömer Nasuhi Bilmen: Ey bütün insanlar! (Andolsun ki) sırf hakikattir ki, (sizin için Rasûlullah’dan bir güzel örnek vardır) o mübarek Peygamberin hayat tarzı göz önüne alınmalıdır. O hak yolunda ne kadar fedakârdır. İlahi dine ne kadar hizmetçidir, harp sahalarında düşmana karşı ne kadar yiğitlik ve kahramanlık göstermektedir. Evet… O Yüce Rasûl! (Allah’ı ve âhiret gününü uman) Cenab-ı Hak’kın sevabını, mânevi huzuruna kavuşmayı ümit eden ve âhiret gününü düşünen (ve Allah’ı çokça zikreden zât için) pek mükemmel bir önderdir. Herkes o Yüce Peygamber’e uymalıdır, onun yolunu takip etmelidir, onun yüksek ahlâkiyle vasıflanmaya çalışmalıdır. [17]

Asr-ı saadet döneminde, Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem sıkıntının dayanılmaz boyutlarda olmasına rağmen müslümanlar için kendilerini güvenlikte hissettikleri bir sığınak konumundaydı. Bu korkulu ortamda güven, ümit ve huzur kaynağıydı. Onun bu büyük olay esnasındaki tavrında toplumları ve davet hareketlerini yönetenlere yollarını gösterecek dersler vardır. Peygamber efendimiz Allah’a ve âhiret günü ile buluşmayı uman, kendisi için iyi bir örnek isteyen, Allah’ı sürekli hatırlayan ve O’nu unutmayan kimseler için en güzel bir örnektir.

Peki, Asr-ı saadet ile gönümüz arasında neler değişti? Güneş, aynı güneş değil mi? Gece, aynı gece değil mi? Su, aynı su değil mi? Peki bunlar aynı ise, bunlardan daha önem teşkil eden değerlerimiz yani Kur’ân ve sünnet neden hareket noktamızı belirlemiyor! Neden su misali, âb-ı hayatımız olmuyor? Neden güneş misali hayatımızı aydınlatmıyor? Neden gecenin sükûneti gibi kalp sükûnetimiz olmuyor? Neden neden! Nedeni, Nebevi hareketi ve usve-i haseneyi terk ettiğimizdendir… Fakat ümitsizliğe kapılmayalım hala yaşıyoruz ve sorumluluklarımız devam ediyor o halde yapmamız gereken temel şey, O’nun ümmeti olarak ilk eğitimi O’ndan almış asr-ı saadet nesli gibi hep beraber Rasûl’e bağlılığımızı ikrar etmek suretiyle şöyle diyelim: “lebbeyk ve sadeyk ya Rasûlullah”(emret ey Allah’ın Rasûlu sana itaat etmekten dolayı iki kere mutlu oluyorum, birincisi seni tasdik etmek ikincisi senin ümmetin olmaktan dolayı) “anam babam yoluna feda olsun ya Rasûlullah”

Hz. Ömer radıyallâhu anh misali, “seni nefsimden de daha çok seviyorum ya Rasûlullah”, “yeter ki Muhammed’e zarar gelmesin, bin canım bu yola feda olsun diyen Sahâbeler gibi” Her gün günde beş vakit minarelerden yükselen binlerce”eşhedü enne Muhameden Rasûlullah” (şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın Rasûlu ’dür.( Kurtuluş ona tabi olmaktadır.) nidasına şuurlu bilinçli bir şekilde sen de eşlik ederek önderine bağlı olduğunu dilinle ikrar et. Nebevi hareket metodunu örnek alanlara Allah Teâlâ âyette şöyle müjdelemektedir: “Allah, içinizden iman edip salih amel işleyenlere vaad etmiştir ki, onlardan öncekilerini halifeler (iktidar) yaptığı gibi onları da mutlaka yeryüzünde halifeler yapacaktır. Kendileri için razı olup seçtiği dinlerini iyice yerleştirecek ve korkularından sonra onları mutlaka güvenli bir hale çevirecektir. Böylece onlar Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte onlar, yoldan çıkanların ta kendileridir.” [18] [19]

1.Nebevi Menhecin Gerekliliğini İfade Eden Âyetler

“Kim, İslâm’dan başka bir din ararsa o din ondan asla kabul edilmeyecektir. O âhirette de hüsrana uğrayanlardan olacaktır” [20]

“De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.” [21]

“De ki: Allah’a ve Peygamber’e itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, şüphesiz ki Allah, kâfirleri sevmez.”[22]

“Biz, gönderdiğimiz her bir peygamberi Allah’ın izniyle ancak ona itaat edilsin diye gönderdik. Şayet onlar, kendilerine zulmettiklerinde sana gelseler, Allah’tan, affedilmelerini isteseler ve peygamber de onlar için af dilemiş olsaydı, elbette ki Allah’ı tövbeleri çokça kabul eden ve çok merhamet eden olarak bulacaklardı.”[23] [24]

2.Nebevi Menhecin Gerekliliğini İfade Eden Hadisler

İbn Ömer radıyallâhu anh’den Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ey İnsanlar size öyle bir şey bıraktım ki ona sarıldığınız müddetçe asla yoldan çıkmazsınız Allah’ın kitabı ve benim sünnetim.” [25]

Ebû Necih İrbâz İbni Sâriye radıyallâhu anh şöyle dedi: “Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem bize çok tesirli bir öğüt verdi. Bu öğütten dolayı kalpler ürperdi, gözler yaşardı. Bizler: Ey Allah’ın Rasûlu! Bu öğüt, sanki ayrılmak üzere olan birinin öğüdüne benziyor, bari bize bir tavsiyede bulun, dedik. Bunun üzerine: “Size, Allah’a çok saygı duymanızı, başınıza bir Habeşli köle bile emir olsa, onu dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Benden sonra sağ kalıp uzunca bir hayat sürenler pek çok ihtilaflar görecekler. O zaman sizin üzerinize gerekli olan, benim sünnetime ve doğru yolda olan Hulefâ-i Râşidîn’in sünnetine sarılmanızdır. Bu sünnetlere sımsıkı sarılınız. Sonradan ortaya çıkarılmış bid’atlerden şiddetle kaçınınız. Çünkü her bid’at dalâlettir, sapıklıktır” buyurdular. [26]

Allah Teâlâ, hâtemul ümmet olan bu ümmete, hâtemul enbiyayı her işlerinde onlar için usve-i hasene olsun diye her şeye şahitlik eden Peygamberini göndermiştir. Vahyin tatbikinde nebevi yöntemin bağlayıcı olduğu, ilk emir olan “ikra-oku” hitabında bile ortaya çıkmıştı. Okumayı bilmeyen o kutlu Rasûl’e yüce Allah, her şeyi adım adım, kare kare nasıl yaşayıp uygulayacağını öğretti. Öğretilen ilk şey “yaratan Rabi’nin adıyla okumaktır.” Nebevi hareketin ilk durağı, hayatı ve olayları vahiy eksenli okumayı öğretmekti “bil ki O’ndan başka ilah yoktur“, Sonra 23 yıllık hayati bu okuma ile inşa edilmiştir.

“O, kendi arzu ve hevasından konuşmaz. Onun konuştuğu vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir.” [27]

Peygamber her yönüyle ümmetine güzel örnekler bırakmıştır. 23 yıllık hayatı, gecesi ve gündüzü ile her meselede örnek alınacak bir yaşam modelidir. Bu örneklerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz.

Âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

“(Ey Muhammed!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”[28]

Yol göstericidir, her topluluğun bir lideri olduğu gibi İslâm’ın lideri ve dini açıklayanıdır. Ahlak bakımından zirvededir.

“Muhakkak ki sen, büyük bir ahlak üzeresin.” [29]

Müminlere karşı merhametli ve şefkatlidir, fakirin ve miskinin hâline çok acır, önder edinmek için gönderilmiştir. Örnek hayat ancak ondan öğrenilir.

“Yemin olsun ki size, kendinizden bir peygamber gelmiştir. Sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir. O, size son derece düşkündür. Müminlere çok şefkatli ve merhametlidir.”[30]

Günümüzde özellikle şu hususlarda Rasûlullah’ı örnek almaya her zamankinden daha çok muhtaç durumdayız. İlahi nizamı yaşamada onu örnek almak. Sıkıntı ve çile anlarında onu örnek almak. Yetim ve himayeye muhtaç olması, çocuklarını bizzat kendisi gömmesi ve dişinin kırılması, ayaklarına diken batması, Medine’de üç ay geçerdi iki siyahtan (hurma-su) başka yemek için başka bir şey yoktu, üç gün üst üste buğday ekmeğinden doymamıştır, bunlar O’nun sıkıntılara karsı tahammülüne dair birkaç örnektir, buğday ekmeği bulamamıştır bu ümmetin önderi, ne gariptir ki ümmeti olarak bizlerde içinde olduğumuz şu dünyamızda her gün 6 milyon ekmek çöpe atılıyor.

Küfrün önünde buyun eğmemesi ve sıra dağlar gibi cephede sebat etmesi, Huneyn Savaşı’nda. İslâm ordusu dağılma ile karsı karsıya kalınca o kutlu rehber şu sözlerle orduyu sebat ve direnişe çağırmıştır “ene nebiyyun la kezib ene ibnu abdil muuttalib“( ben nebiyim bunda yalan yok ben Abdulmuttalibin oğluyum) diyerek her şeyin toz duman olduğu bir esnada azılı düşmana karşı ön safta cephede çarpışmıştır.

Yeri gelmişken şunu belirtmek isterim, Peygamberimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem bu mücadeleyi verirken 55 ile 62 yaşlarındaydı, yani Medine döneminde ömrünün ihtiyarlık döneminde bu azmi ve gayreti göstermiştir. O yaşlarda bizatihi kendisi yaklaşık 19 gazveye katılmış ve 30′ a yakın seriyye’yi de organize etmiştir.

Biz O’nun ümmeti olarak henüz O’nun risâlet yaşı olan kırk yaşına girmeden İslâmî mücadelede rehberimizin bu din için yaptığının kırkta birini yapmadan çok çalışıp yorulmuş gibi emeklilik ve istirahat için yazlık kışlık hesaplar yaparak yaşamı tatil edip uzlete çekilirken, nebevi bir yaşama veya onun usve-i hasene vasfıyla ne kadar uyumluluk arz eder bir derin derin düşünelim.

Örnek olarak, bazılarımız sadece O’nun rahmet yönünü gündem yapıyoruz, bazılarımız O’nun cihadını, bazılarımız O’nun Kur’ân ahkâmını alıp sünnet ahkâmını terk ederek, bazılarımız O’nun ahlakını, bazılarımız O’nun ilmini, bazılarımız O’nun idare şeklini, bazılarımız O’nun tebliğini alıp diğerlerini terk ettiğimizde bunları somut bir şahsiyetin örneği olarak değerlendirdiğimizde kimimize göre kolu olmayan, bacağı olmayan, bir gözü olmayan ve ruhu olmayan anlamına gelmez mi? Takdir sizin.

Bizi çok seven, bize çok düşkün olan, büyük günahlarımızın affı için bizim için Allah Teâlâ’ya yalvaran, bizim için rahmet olan O’nu görmediğimiz halde O’na tabi olduğumuz için bizlere “kardeşlerim” diyerek asr-ı saadet çağından seslenerek bizi onore eden o Rasûl’un izinden gitmemek hiç olur mu?

O’nun usve-i hasenesini bırakıp bir filozofun, bir sosyoluğun bir demokratın bir laikin, bir kapitalistin, şahsiyeti zayıf birisinin yolundan gitmek ve onların yaşam menhecini Rasûl’ün yaşam menhecine tercih etmek bu ummete yakışır mı? O’nun şairi Hassan b. Sabit’in dediği gibi” Ya Rasûlullah seni anlatıp övmekle şiirlerim değer kazandı” deyişi gibi bizler de O’nun izinden giderek mahşerde livaul hamd sancağı altında O’nun iftihar ettiği ümmetinin bir neferi olarak yerimizi ayıralım inşallah.

Son söz olarak maddeler hâlinde özetlemek gerekirse, şunları söylemek mümkündür.

1.Nebevi menheci izlemek, takip etmek ihtiyari değil zorunludur.

2.Nebevi menhec eksizdir.

  1. Nebevi menhec evrenseldir.

4.Nebevi menhec vahye dayanır.

5.Nebevi menhec takip edilen Rasûl’ün sünnetidir.

6.Nebevi menhec mümkün olan azami boyutlarda cahiliyeden soyutlanmaktır.

7.Nebevi menhec usüldür, usül de vusule vardırır. Vusulsüzlügümüz usulsüzlüğümüzdendir.

8.Nebevi menhec: Tevhid, Adalet, Mü’mindir.

Yarab! zulüm, fitne, fesat, haksızlık, yaratılış gayesinin unutulduğu çoğunluğun âhiret yatırımını terk edip aldatıcı olan dünyaya daldığı günümüzde, rehberimiz gibi bir salih kul olmayı O’nun gibi bir idareci olmayı, O’nun gibi bir alim önder olmayı, O’nun gibi bir mücahid olmayı, O’nun gibi bir öğretmen olmayı, O’nun gibi bir imam olmayı, O’nun gibi bir tüccar olmayı, O’nun gibi bir baba olmayı, O’nun gibi bir eş olmayı, O’nun gibi bir evlat olmayı, O’nun gibi bir öğrenci olmayı, O’nun gibi bir davetçi olmayı, vs. her işimizde O’nu kendimize örnek almayı nasip eyle. Âmin.

“Onların sözü sadece: “Rabb’imiz! Günahlarımızı ve işlerimizde aşırı gidişimizi affet. Ayaklarımızı sabit kıl. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et” demek olmuştur.” [31][32]

Elhamdulillahi Rabbil Âlemin

[1] Ahzâb 33/21.

[2] Buhârî, 15, Müslim, 44.

[4] Kur’âni Terimler ve Deyimler, Hak Dini Kur’ân Dili. Mehmet Hamdi Yazır.

[6] Biritanica Muhammed maddesine bakınız

[8] Ahzâb 33/22.[10] Buhârî Kitâbu’l-İman.[18] Nûr 24/55.[20] Âl-i İmrân 3/ 85.

[21] Âl-i İmrân 3/ 31.[22] Âl-i İmrân 3/ 32.[23] Nisâ 4/64.

[25] Muvatta, Kader 3, İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalanî, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: III,193.

[26] Ebû Dâvûd, Sünnet 5; Tirmizî, İlim 16.[27] Necm 53/3,4.[28] Enbiya 21/107.[29] Kalem 68/4.[30] Tevbe 9/128.[31] Âl-i İmrân 3/147.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.