VAHYİN MANASI, MAHİYETİ VE ÇEŞİTLERİ | Akaid Programı – 29. Bölüm
VAHYİN MANASI, MAHİYETİ VE ÇEŞİTLERİ
Vahy; Gizli konuşma, işaret etme, emretme, ilham etme, ima etme, fısıldama, mektup yazma, elçi gönderme, acele etme, seslenme. Yüce Allah’ın vasıtasız olarak veya değişik vasıtalarla emirlerini peygamberlerine bildirmesi anlamında bir Kur’ânî Kerim.
“Vahiy” kelimesinin yukarıdaki anlamlarda kullanıldığına ait Kur’ân-ı Kerîm’de bir çok örnek vardır. Bunlar şöylece sıralanabilir:
“Zekeriyya mihraptan kavminin karşısına çıkıp sabah akşam rablerini tesbih etmelerini vahyetti”.[1] Buradaki vahiy kelimesi ima etmek, işaret etmek anlamında kullanılmıştır;
“Biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Onlar birbirlerini aldatmak için süslü ve yaldızlı sözler vahyederler…” [2]Şeytanların birbirlerine vahyetmesi; fısıldama, gizli konuşma anlamlarında kullanılmaktadır;
“Şeytanlar dostlarına sizinle mücadele etmelerini vahyederler”[3]Bu ayetteki “vahiy” kelimesi teşvik etme, telkin etme, söyleme, anlamlarında kullanılmıştır:
“…Her gökte ona ait emri vahyetti…” [4]“Çünkü Rabbin kendisine vahyetmiştir”[5]âyetlerinde geçen “vahiy” kelimesi de emretmek anlamında kullanılmıştır; “Bana ve Resûlüme iman edin, diye vahyetmiştim” [6]âyetinde zikredilen “vahiy” kelimesi ima etme, emretme, manalarını ihya etmektedir.
Musa’nın anasına: “Onu emzir. Eğer onun için korkarsan onu denize bırakıver, korkma ve mahzun olma. Çünkü biz onu geri vereceğiz ve kendisini peygamber yapacağız” diye vahyetik”[7] Bu âyette geçen “vahiy” kelimesi de ilham ve rüya anlamlarında kullanılmaktadır.
Vahyin Geliş Şekilleri
Vahyin geliş şekilleri hakkında Kur’ân-ı Kerîm’de açık bilgiler yoktur. Vahyin geliş şekilleriyle ilgili bilgileri Hz. Muhammed (s.a.s)’in hadislerinden ve sahabelerin şehadetlerinden öğreniyoruz. Vahyin geliş şekilleriyle ilgili şöyle bir sıralama yapılabilir:
1- Vahyin ilk şekli Rasûlûllah (s.a.s)’in uykuda iken gördüğü sadık rüyalardır. Bu rüyalarda “sadık rüya” (Rüya-yıSadıka) adı da verilmektedir. Peygamber (s.a.s)’in gördüğü bu rüyalar daha sonraları kendisine zahir olurdu. Hz. Aişe, “Peygamber, hiç bir rüya görmezdi ki, sabah aydınlığı gibi apaçık zuhur etmesin” diyerek bu rüyalara ışık tutmaktadır.
2- Rasûlüllah (s.a.s)’in uyanık halde iken vahiy meleğinin onun gönlüne vahyi ilka etmesidir. Vahyin bu şekli şu hadis-i şerifte bildirilmektedir: “Ruhu’l-Kudüs kalbime, “Hiç bir nefis rızkını tüketmeden ölmeyecektir’ diye üfledi. O halde Allah’tan korkun ve rızkınızı meşru yoldan arayınız “. Ruhu’l-Kudüs, Cebrail’dir.
3- Cebrail, bir delikanlı veya bir insan şekline bürünerek Peygamber (s.a.s) vahiy getirmiştir. Cebrail’in bu yolla Ashab’tanDılıye’nin suretine bürünerek vahiy getirdiğini bir çok sahabî nakletmektedir. Vahyin en kolay ve en meşakkatsiz şekli budur.
4- Meleğin görünmeden Peygamber (s.a.s)’e vahiy getirmesidir. Peygamberimiz çan sesine benzeyen bir ses duyardı. Vahyin en ağır şekli budur. Vahyin bu şekli tehdit ve vaad ihtiva eden âyetlereözgüdür. Bu şekildeki vahyi Rasûlüllah (s.a.s) şöyle anlatıyor: “Bazan çıngırak sesine benzeyen bir sesle gelir. Böylesi bana en ağır olanıdır. ” Böyle bir vahyin geliş anında Peygamber (s.a.s) titrer, terler ve rahatsız olurdu. İbn Abbas’tan rivayet edilen bir hadiste Rasûlüllah (s.a.s)’in âyetlerizabtetmekte zorluk çektiği dudaklarını kımıldattığı zikredilmektedir. Cenab-ı Allah, Peygamberine “Vahyi çabucak alması için dilini kıpırdatma, onu toplamak ve kıraatını sabit kılmak bize aittir. Öyle ise sana Kur’ân okununca sen onun kıraatına uy”[8] uyarısında bulunmuştur. Bu âyetinnâzil olmasından sonra Rasûlüllah Cebrail’i dinler, onun gidişinden sonra onun gibi okurdu.
5- Meleğin asli sûretinde görünerek Allah’ın emrini Peygamber (s.a.s)’e getirmesi ve okumasıdır. Cebrail, bu şekliyle iki kez vahiy getirmiştir. Birincisi nübüvvetin başlangıcındâ olmuştur. Peygamber (s.a.s) baygınlık geçirmiştir. İkincisi ise miraç olayının gerçekleşmesinde olmuştur. Bu olaya delil olarak Ândolsun ki onun diğer bir defa da Sidretü’l-Münteha’nın yanında gördü”[9]âyeti zikredilebilir.
6- Rasûlüllah (s.a.s)’in uyanık halde iken Allah Teâlâ ile konuşmasıdır. böyle bir konuşmada arada hiç bir vasıta yoktur. Namazın farz oluşu bu yolladır. Vahyin bu yoluyla ilgili olarak aşağıdaki âyeti zikredilebilir. “Allah Musa’ya da hitab ile konuştu” [10]
7- Cebrail’in Peygamber (s.a.s)’e uyku halinde iken vahy getirmesidir. Kevser Sûresi’nin bu şekilde nâzil olduğu rivayet edilmiştir.
Vahy-i Metlüv- Vahyi Gayrı Metlüv (Okunan vahiy ve okunmayan vahiy)
Hz. Peygamber’in yukarıda belirtilen vahy şekillerinden almış bulunduğu vahiylerden ekserisiâyetler, bir kısmı ise kudsî hadisler ve hadis-i şeriflerdir. Necm sûresi 4. âyette: “O, kendi arzusu ile söylemez, o (söylediği), kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir” buyurulmuştur. Mıkdam b. Ma’dî-Kerib’inrivâyetine göre
Hz. Peygamber de: “Bana Kur’ân ve onunla beraber O’nun gibisi verildi. Şunu iyi biliniz ki, Allah Rasûlü’nün haram kıldığı da Allah’ın haram kıldığı gibidir…” [11]buyurmuştur.
Bu âyet ve hadisi delil kabul eden bazı İslâm alimleri, Hz. Peygamber’in hadisleri hakkında ictihad yapmasının caiz olmadığını ve sünnetin de Allah tarafından inzal olunmuş vahiy gibi düşünülmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Ancak mezhepler tarihi incelendiği zaman görülür ki, Hz. Peygamber kendisine sorulan sorularâvahyile, yoksa kendi re’yi ile ictihâd ederek fetva verirdi. İctihadında hata olursa Allah onun hatasını vahy yoluyla düzeltirdi. Nitekim Bedir savaşında ele geçirilen esirler hakkındaki Peygamberinictihâdı, Enfâlsûresi 67, 70 âyetleri ile tashih edilmiştir..[12]Kudsî hadisler ve hadis-i şerifler vahy ve ilham yoluyla Peygamber’in söylediği sözler ve şeriatın ikinci kaynağı ise de, âyetler derecesinde değildirler.
Kur’ân, hadisi kudsî ve hadisin tarif ve vasıfları, okunan vahy ile okunmayan vahyin ne olduğunu ortaya koymaktadır: Kur’ân, Cebrail (a.s) vasıtasıyla Arapça lafız ve hak manalar da Hz. Peygamber’e vahy edilen, O’nun Allah’ın Rasûlü olduğuna delil ve insanların hidayeti ile doğru yolu bulmaları için bir düstur, okunması ile ibadet edilerek Allah’a yakınlık kazanılan, mushaflarda yazılı, Fatiha sûresi ile başlayıp Nâssûresi ile sona ermiş, tevatür yoluyla kitap olarak bize kadar intikal etmiş ve Allah’ın koruması ile en ufak bir değişikliğe uğratılmaksızın nesilden nesile okunarak intikal edecek, beşerin bir benzerini meydana getirmekten aciz bulunduğu ilâhî kelamdır.
Kur’an-ı Kerim’in Özellikleri:
- a) Peygamber (s.a.s)’e uyanıkken Cebrail vasıtasıyla veya uykuda ve diğer vahy yollarıyla inzâl edilmiştir.
- b) Lafız ve manaları Allah tarafındandır,
- c) Lafzı arapçadır,
- d) Gerek namazda, gerekse namaz dışında okunarak ibadet edilir,
- e) Şekil ve manası Allah tarafından konmuştur,
- f) Abdestsiz ve guslü gerektiren bir halde bulunan kimsenin Ona dokunması haramdır,
- g) Boy abdest alması gereken kimse O’nu okuyamaz,
- h) Her harfini (ibadet kasdıyla) okumanın on sevabı vardır,
ı) Belli kısımlarına âyet ve sûre adı verilir,
- j) Mushafta yazılıdır,
- k) Fâtiha suresi ile başlayıp, Nâs suresi ile sona ermiştir,
- l) Zamanımıza kadar kitap halinde tevatür yoluyla gelmiştir,
- m) Nesilden nesile intikalinden, her türlü değiştirilmeden Allah’ın koruması ile korunmuştur,
- n) Beşer, bir benzerini meydana getirmede acizdir,
- o) Lafzı olmaksızın yalnız manasıyla nakli (rivayeti) caiz değildir.Kur’ân bu özellikleriyle, vahyi metluvü (okunan vahyi) meydana getirmektedir. Kurbet niyetiyle namaz ve namaz dışında okunmakla ibadet edilir. Diğer vahy mahsulü olan kudsî hadis ve hadislerle namazda okunarak ibadet edilmez. Ancak namaz dışında ilim ve teberrüken okunabilir…[13]
[1]Meryem-11
[2]En’am-112
[3]En’am-121
[4]Fusılet-12
[5]Zilzal-5
[6]Maide-111
[7]Kasas-7
[8]Kıyame-16-18
[9]Necm-12
[10]Nisa-164
[11]el-Hadis ve’l Muhaddisûn,12; Kurtubî, Tefsîr, 75
[12]Muhammed Ebu Zehra, Mezhepler Tarihi, 21
[13] Şamil İslam Ansiklopedisi