VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 133. VE 137. AYETLER

Yahudilerin Hz. İbrahim İle Hz. Yakub’un Dini Üzere Olduklarına Dair İddialarının Çürütülmesi
133- Yoksa siz ölüm Yakub’a gelip çattığı zaman orada hazır mıydınız? Hani o oğullarına: “Benden sonra siz neye ibadet edeceksiniz?” dediği zaman onlar: “Senin ilâhını ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın bir tek olan ilahına ibadet edeceğiz, biz O’na teslim olmuşuzdur” demişlerdi.
134- Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların lragflnrfıklnn kendilerinindir. Sizin kazandığınız da sizindir. Ve siz onların işlediklerinden sorumlu olacak da değilsiniz.
135- “Yahudi veya Hiristiyan olun ki hidayet bulaşınız” dediler. De ki: “Hayır hanif olarak İbrahim’in dini(ne uyarız). O şirk koşanlardan değildi.”
136- Deyin ki: “Biz Allah’a ye bize indirilene İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve Esbata indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya verilenlere ve bütün peygamberlere rableri tarafından verilenlere iman ettik. Birini diğerinden ayırd etmeyiz. Biz O’na teslim olmuşuz.”
137- Artık eğer onlar da sizin îm^nı ettiğiniz gibi iman ederlerse, muhakkak hidayete ererler ve şayet yüz çevirirlerse onlar ancak ayrılık içindedirler. Onlara karşı Allah sana yeter. O her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.
Nüzul Sebebi
- ayet-i kerime Hz. Peygambere: “Sen Yakub’un vefat ettiği gün oğullarına Yahudiliği tavsiye ettiğini bilmiyor musun?” demeleri üzerine nazil olmuştur.
- ayet-i kerimenin nüzul sebebi ise İbni Ebi Hâtim’in İbni Abbas’tan kaydettiği rivayete göre şudur: İbni Suriye Peygamber (s.a.)’e: “Hidayet ancak bizim izlediğimiz yoldur. O bakımdan ya Muhammed, sen de bize uy ki hidayet bulasın” dedi. Hıristiyanlar da benzer bir ifadede bulundular. Bunun üzerine Yüce Allah onlar hakkında: “Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayet bulaşınız dediler.” buyruğunu indirdi.
Yine ondan gelen bir diğer rivayete göre İbni Abbas şöyle demiştir: Bu ayet-i kerime Ka’b b. el-Eşref, Mâlik b. es-Sayf ve Ebu Yâsir b. Ahtab gibi Medine Yahudilerinin başını çekenler ile Necran Hıristiyanları hakkında nazil olmuştur. Bunlar din hususunda Müslümanlar ile çekişiyor, her bir grup Allah’ın dini hususunda ötekinden daha hayırlı olduğunu ileri sürüyordu. Yahudiler “Bizim peygamberimiz Musa, peygamberlerin en faziletlisidir, dinimiz dinlerin en faziletlisidir” dediler; Hz. İsa’yı, İncil’i, Hz. Muhammed’i ve Kui^ân-ı Kerim’i inkâr edip kâfir oldular. Hıristiyanlar ise: “Bizim peygamberimiz İsa peygamberlerin en faziletlisidir, kitabımız kitapların en faziletlisidir, dinimiz dinlerin en faziletlisidir.” dediler; Hz. Muhammed’i ve Kur*ân-ı Kerim’i inkâr edip kâfir oldular. Bu kesimlerin her birisi ayrı ayrı müminlere: “Siz bizim dinimize bağlanınız. Din diye bizimkine denir.” deyip onları kendi dinlerine çağırdılar. [1][114]
Açıklaması
Ey Muhammed (s.a.)’i yalanlayan Yahudiler! Yakub’a ölüm yaklaştığında sizler yanında hazır değildiniz. O bakımdan onun ağzından yalan söylemeyin. Ben İbrahim ile onun oğullarına ancak İslâm’ın kendisi olan Hanif dinini gön-dermişimdir. Bu peygamberler kendi soyundan gelenlere de bu dine bağlanmalarını tavsiyede bulunmuşlardır. Bunun delili ise Yakub’un oğullarına söylediği şu sözlerdir: “Benim ölümümden sonra neye ibadet edeceksiniz?” Oğulları ona şu cevabı vermişlerdi: Pek çok delilin onun varlığına ve vahdaniyetine delâlet ettiği bir ve tek Allah olan senin ilâhına ibadet edeceğiz ve O’na başkasını eş koşmayacağız. O senin ataların İbrahim’in, İsmail’in ve İshak’ın da ilâhıdır. Biz O’na boyun eğip O’nun hükmüne bağlı kalacağız, uyacağız. Hz. Yakub’un amcası olduğu halde Hz. İsmail’i de ataları arasında zikrettiler. Böylelikle onu da babaya benzetmiş oldular. Buharî ile Müslim tarafından rivayet edilen sahih hadiste de: “Kişinin amcası babasının bir dengidir.” diye buyurulmuştur.
Daha sonra Yüce Allah Yahudilerin, Peygamberlerin soyundan ve onların torunları olduklarını, dolayısıyla sayılı günler dışında cehenneme girmeyeceklerine dair iddialarını şu buyruğu ile reddetmektedir: Sözünü ettiğiniz bu ümmet, lehinde ve aleyhinde olan şeyleri ile birlikte geçip gitmiştir. Yüce Allah’ın kullan arasında uygulayageldiği sünneti ise, herkesi ancak kendi ameli ile cezalandırmasıdır ve kimsenin başkasının amelinden sorumlu tutulmamasıdır.
Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: ‘Yoksa Musa’nın ve ahdini eksiksiz yerine getiren İbrahim’in sahifelerinde olanlardan haberdar olmadı mı? Kimse kimsenin günahını yüklenmeyecek ve insan için çalıştığından başkası yoktur diye (kendisine bildirilmedi mi?)” (Necm: 56/33-34) Peygamber (s.a.) de: “Ey Ha-şimoğullan! İnsanlar bana amelleriyle gelirken siz bana nesep bağınızı ileri sürerek gelmeyiniz.” diye buyurmaktadır. İşte bu geçmişlere kendi amelleri dışında hiçbir şey fayda vermeyeceği gibi, size de amellerinizin dışında hiçbir şeyin faydası olmayacaktır.
Yüce Allah kendi dininin bütün peygamberler vasıtasıyla bir ve tek olduğunu, Araplara da, Kitap Ehli’ne de önceki peygamberlerin çağrısının bir uzantısından ibaret olan İslâm’a uymak mükellefiyetinin bulunduğunu, teferruattaki ayrılıkların dinin özünü değiştirmediğini beyan buyurduktan sonra, Kitap Eh-li’nin aralarındaki cüz’î farklılıklara sıkı sıkıya yapışmalarını tenkit ettiğini, kusurlu bulduğunu görüyoruz. Yahudiler: “Din hususunda Yahudilerle birlikte olunuz ki dosdoğru yola iletilmiş olasınız.” derken; Hristiyanlar da: “Hıristivan-larla birlikte olunuz ki, hakka ulaşasınız.” dediler. Her bir dine tabi olan kendi dininin en hayırlı din olduğunu iddia ederken, Yüce Allah şu buyruğu ile onlara cevap vermektedir: Sizler dini üzere olduğunuzu iddia ettiğiniz İbrahim’in dinine geliniz. İşte herhangi bir sapması bulunmayan eğriliği olmayan din odur. İbrahim Allah’a, Allah’tan başka putları ya da heykelleri ortak koşan bir kimse değildi. Bu ifadelerle onların: “Üzeyr Allah’ın oğludur, Mesih Allah’ın oğludur.” gibi sözlerle şirk koşmaları ima edilmekte ve tenkit edilmektedir.
Daha sonra Yüce Allah müminlere şöyle demelerini emretmektedir: Bizler bütün peygamberlerin, bütün resullerin peygamberliğine iman etmekle birlikte, alemlerin Rabbi olan Allah’a da itaat etmekte, boyun eğmekteyiz. Bütün dinlerin kaynağı O’dur. Hiçbir peygamberi yalanlamayız. Aksine biz dini tek bir bütün olarak kabul edip tasdik ediyoruz. Dinin özüne iman ediyoruz. Ayrılığın söz konusu olmadığı aslına inanıyoruz. Bütün peygamberlerin hak ve hidayet ile gönderilmiş Allah’ın resulleri olduğuna şahitlik ediyoruz. O bakımdan İsa ve Muhammed (her ikisine de selâm olsun)den uzak olduklarını belirten Yahudilerin yaptıkları gibi yapmayız. Resulullah (s.a.)’den uzak olduklarını söyleyen Hıristiyanların yaptıkları gibi de yapmayız. Bizler Allah’a boyun eğenleriz, ona itaat edenleriz, kulluğumuzla O’na bağlanan kimseleriz. İşte sağlıklı iman budur. Sizler ise hevalarınıza uymaktasınız. O halde gerçek mümin, bütün kitaplara ve peygamberlere iman edip hiçbir peygamber arasında ayırım gözetmeyen, ilâhî kitabın bütün getirdiklerine iman eden kimsedir.
Buharî’nin Ebu Hureyre’den rivayetine göre Kitap Ehli Tevrat’ı İbranice okuyor müslümanlara Arapça açıklıyorlardı. Peygamber (s.a.) şöyle buyurdu: “Kitap Ehlini tasdik de etmeyiniz, yalanlamayınız da. Bunun yerine: “Biz Allah’a ve…. iman ettik.” deyin.” [2][115]
İbni Ebî Hâtim’in MaTtil’den Peygamber (s.a.)’den merfû olarak rivayetine göre şöyle buyurmuştur: “Tevrat’a ve İncil’e iman ediniz ve Kur’ân sizin için yeterli olsun.”
Eğer Kitap Ehli sizin iman ettiğiniz gibi sahih şekliyle Allah’a iman eder, Allah’ın vahdaniyetini kabul ve itiraf eder, peygamber ve resullere indirdiklerini tasdik ederse, dosdoğru yola hidayet bulmuş olurlar. Şayet yüz çevirir ve senin kendilerini davet ettiğin dinin aslına dönüşü kabul etmez ve Allah’ın peygamberleri arasında ayırım gözetip bir kısmını kabul ederken diğer bir kısmını inkâr ederlerse, ya Muhammed, şunu bil ki, onların takındıkları bu tavır ayrılık, anlaşmazlık ve düşmanlık çıkarmaktır. Onların tavırları bu olduğu takdirde şunu bil ki, onların kötülüklerine, eziyetlerine, hile ve tuzaklarına karşı Allah sana yardım edecektir. Allah onların birliklerini darmadağın edecek, sizleri onlara karşı muzaffer kılacaktır.
Nitekim bu ilâhî vaad, Kurayzaoğuları’nın öldürülüp çocuklarının esir edilmesi, Nadiroğullannın Şam’a sürgün edilmesi, Necrân Hıristiyanlarının da cizye yükümlülüğüne tabi kılınmasıyla gerçekleşmiştir. Allah onların söyledikleri ve her sözü çok iyi işitendir, Semi’dir. İçlerinde gizledikleri kini, kıskançlığı, buğzu ve her türlü fiili de çok iyi bilendir, Alim’dir. [3][116]