sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 17. VE 20. AYETLER

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 17. VE 20. AYETLER
12.01.2025
15
A+
A-

Münafıkların Durumlarını Anlatan Misaller

 

17- Onların misali bir ateş yakanın mi­sali gibidir. O etrafını aydınlatınca, Al­lah nurlarını giderir. Kendilerini ka­ranlıklar içinde görmeyecek halde ter-keder.

18- Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık onlar dönmezler.

19- Yahut içinde karanlıklar, gök gü­rültüsü ve şimşek ile gökten boşanan yağmur gibidir. Ölüm korkusu ile yıl­dırımlardan parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kâfirleri çepeçevre ku­şatandır.

20- O şimşek neredeyse gözlerini kapıp alıverecek. Onları aydınlattıkça da (ışığı)   içinde yürürler. Onları karan­lıkta bırakınca, dikilip kalırlar. Allah dilese onların işitmelerini ve görmele­rini giderir. Şüphesiz Allah herşeye gücü yetendir.

 

Nüzul Sebebi

 

Taberi, İbni Abbas, İbni Mes’ûd ve başkalarından 19. ayet-i kerimenin nü-zülu hakkında şunları rivayet etmektedir: Dediler ki: Medine halkından müna­fıklardan iki kişi, Resulullah (s.a.)’dan kaçıp müşriklere sığındılar. Yüce Al­lah’ın sözünü ettiği bu yağmur onlara isabet etti. Bu yağmurla birlikte şiddetli gök gürültüsü, yıldırımlar ve şimşekler de vardı. Yıldırımlar, etraflarını aydın­lattı mı yıldırım kulaklarına girer de kendilerini öldürür korkusuyla parmakla­rını kulaklarına tıkıyorlardı. Şimşek çaktığı vakit ışığında yürüyorlardı. Çak­madığı vakit de etraflarını göremiyorlar, yerlerinde kalakalıyorlardı. Bunun üzerine şöyle demeye koyuldular: Keşke sabahı beklesek de Muhammed’e git­sek, ellerimizi ellerine koysak. Sabah olunca yanma gittiler. İslâm’a girdiler ve ellerini onun ellerine koydular, güzel bir şekilde İslâm’a bağlandılar. İşte Yüce Allah, kaçıp giden bu iki münafıkın durumunu Medine’de bulunan diğer müna­fıklara bir misal olarak verdi.

Münafıklar Peygamber (s.a.)’in meclisinde hazır bulunduklarında Pey­gamber (s.a.)’in sözleri dolayısiyla haklarında bir hüküm nazil olur yahut onlardan herhangi bir şekilde söz edilir de öldürülürler korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkıyorlardı. Tıpkı bu iki münafığın parmaklarını kulaklarına koy­dukları, şimşek etraflarını aydınlattığında’da yürüdükleri gibi. Malları artıp dünyaya çocukları gelince, ganimet veya bir fetih elde ettikleri vakit böyle dav­ranırlar ve “Muhammed’in dini doğru bir dindir” derlerdi. Şimşek yollarını ay­dınlattığında yollarına devam edip yürüyen, etrafları karardığında da dikilip kalan bu iki münafık gibi mallan telef olup çocukları ölüp başlarına belalar geldiğinde de: “İşte bu Muhammedin dini yüzündendir” deyip kafir olarak geri­sin geri irtidat ediyorlardı.[1][12]

 

Açıklaması

 

Yüce Allah bu ayet-i kerimelerde durumlarını açıklamak, onların kötü iş­lerini, kötü fiillerini beyan etmek, onları ibretli bir şekilde cezalandırmak, giz­lediklerini açığa çıkartıp rüsvay etmek üzere münafıkların durumuna dair iki misal vermektedir. Çünkü münafıklar insanlık için bir fitnedir, ümmet içerisin­de bir hastalıktır. Misaller vermek ise birtakım hususları açıklamak, gizli ve ancak düşünülerek anlaşılan şeyleri açık ve hissedilir olarak açığa çıkartmak için Kur’an’ın izlediği bir yöntemdir. Bu iki misal münafıkların huzursuz, şaş­kın ve tutarsız durumlarını, işlerinin içyüzlerinin çabucak açığa çıkışını tablo-laştıran iki örnektir:

Birinci misal: Onların işlerinin çabucak açığa çıkışını canlandırmaktadır: Şöyleki münafıkların sadece kısa bir süre için müslüman olduklarını söylemele­ri, kendilerinin ve çocuklarının güvenliklerini sağlama halleri, tıpkı kendisin­den yararlanmak için ateş yakan kimselerin haline benzer. Bu ateş çevrelerinde bulunan yerleri ve eşyayı aydınlatıp kısa bir süre çevrelerini görmelerini sağla­dıktan sonra Yüce Allah bu ateşi şiddetli yağan bir yağmur yahut şiddetli esen bir rüzgar ile söndürüverir. Böylelikle onların hiçbirşey görmeyecek hale gelme­lerini sağlar; gecenin, üstüste yığılmış bulutların ve ateşin sönmesinin sebep ol­duğu karanlıkların içerisinde bırakır. Çünkü artık aydınlık ortadan kalkmıştır.

Münafıklar ise duygu ve hislerini işlemez hale getirmişlerdir. Onlar işit­menin sağladığı faydayı, akıllarını işletmediklerinden dolayı öğüt verenin öğü­dünü, doğru yol gösterenin irşadını işitemezler. İşitseler bile anlayamazlar. O bakımdan onlar hakkı işitemeyen hakka karşı sağır kimseler gibidirler. Aynı zamanda onlar konuşma ve tartışmadan da yararlanamazlar. Herhangi bir me­seleye karşı delil, herhangi bir meseleye dair açıklama istemezler. Onlar sanki konuşmayan dilsizler gibidirler. Onlar görmenin sağladığı faydayı da işlemez hale getirmişlerdir. O bakımdan başlarına gelen türlü fitneler ile ümmetlerin maruz kaldığı hallerden ibret almazlar. Sanki onlar hidâyeti göremeyen körler gibidir. Onlar hiçbir zaman bulundukları sapıklık hallerinden vazgeçip hidaye­te yönelmezler. O bakımdan sen de onlar için üzülme, tasalanma!

İkinci misal: Onların şaşkınlıklarını, huzursuzluklarını ve fırsatçılıklarını dile getirmektedir. Kur’an-ı Kerim, onlara ilâhî irşadlarda bulunmuştur. Ancak onlar bunlardan yüz çevirmişlerdir. Onların bu durumları, karanlık bir gecede, gök gürültüleri ve çakan şimşeklerle beraber şiddetle yağan bir yağmura tutu­lan topluluğa benzer. İşte bu kapkaranlık atmosfer içerisinde kurtuluş yolunu araştırırlar ve ufukta gördükleri tek aydınlığa umut bağlarlar; yani apaçık ayetlerin getirdiği hakka uymayı kararlaştırırlar. Fakat aradan fazla zaman geçmeden karanlıklara düşer yine huzursuzluğa, çalkantıya yuvarlanırlar. Eğer Allah dilese gök gürültüsünün gürültüsüyle kulaklarını sağır eder. Gözle­ri kör ediveren şimşeğin parıltısıyla onları kör eder. Fakat bir hikmet ve bir maslahat dolayısıyla o bunu murad etmez. Çünkü onlara bir mühlet vermek, doğruya dönsünler diye fırsat tanımak istemektedir.

Özetle; nifak kısa bir süre için bazan münafık kimsenin yolu aydınlatabi­lir. Ancak ateşin sönmesi gibi bu da çabucak sönüverir. Bu ise münafıklığın sü­rekliliğine son verir, devamını önler. Münafık herhangi bir amacını gerçekleş­tirmek ve basit maddî bir kazanç elde etmek amacıyla münafıklığına umut bağlayabilir. Fakat kısa bir müddet içinde bu umutlar darmadağın olur gider. Münafıklar böylece huzursuzluk ve çalkantı içerisinde kalırlar. Çünkü bir aye­tin nüzûlu ile gösterdikleri zahirî sevinç, müminlerle birlikte cihad etmeleri is­tendiği zaman ortadan kalkar. Kısacası iyi günlerinde müslümanlara destek vermek ve onların mutluluğunu zahiren paylaşmak, ibtilâ ve imtihan dönemle­rinde ise nankörlük edip müslümanlara sırt çevirmek münafıkların misali ve tavrıdır. [2][13]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.