VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 172. VE 173. AYETLER

Yiyeceklerden Helâl Ve Haram Olanlar
172- Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz olanlarından yiyin, Allah’a şükredin. Eğer yalnız O’na ibadet e««yorsan«-
173- O size ancak meyteyi, kanı, domuz etini, bir de Allah’tan başkası için kesileni haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa saldırmamak ve haddi aşmak-sızın (yerse) onun üzerine günah yoktur. Şüphesiz ki Allah Ğafûr’dur, Ra-hîm’dir.
Açıklaması
Surenin baş tarafından itibaren geçen ayet-i kerimeler, Kur”an-ı Kerim’i destekleyenler ile ona karşı çıkanların konumlarını açıklamak içindir. Buradan yani surenin ikinci yansından itibaren ikinci cüz’ün sonlarına kadar olan ayet-i kerimeler ise şert-amelî hükümlerin açıklamasına dairdir.
Yüce Allah bütün insanlara yeryüzünde bulunan nimetlerden yemelerine dair hitabda bulunduktan sonra, başkanlarını taklit eden kâfirlerin kötü durumlarını beyan etti. Çünkü bu taklitçiler bağımsız bir görüşe sahip değildirler, kendi akıllan ile Juğru yolu bulamamaktadırlar. Bunlara hitap edildikten sonra burada özel olarak müminlere hitab edilmektedir. Çünkü müminlerin anlamaya liyakatlan daha fazladır. Allah onların Allah’ın temiz ve helâl olan nzkından yemelerini mubah kılmış ve Allah’ın üzerlerindeki nimetlerine şükretmelerini emretmiştir. Eğer yalnızca O’na ibadet ediyor ve nimetlerin gerçek sahibinin O olduğunu kabul ediyorlar ise, böyle yapmalıdırlar. Peygamber (s.a.)’den şöyle dediği rivayet edilmektedir: “Yüce Allah buyuruyor ki: “Ben cinler ve insanlar büyük bir habere konuyuz. Yaratan Benim, halbuki Benden başkasına ibadet olunuyor. Rızık veren Benim^ Benden başkasına şükrolunuyor.” Yüce Allah kullarına yeryüzünde bulunan helâl ve temiz şeyleri yemeyi mubah kılıp helâl yolları pek çok olduğundan, daha az olan haram kılınan şeyleri beyan etti. Bu bakımdan haram kılınan şeylerin dışında kalanlar, bir başka me-nedici buyruk varid oluncaya kadar helâl olarak kalmaya devam eder.
Nimete şükretmekle birlikte temiz şeylerden yemek, aynı anda hem bedenin hem de ruhun ihtiyaçlarını bir arada karşılayan vasat bir konumdur. Herhangi bir israf ve cimrilik söz konusu olmaksızın bedenimizi korumak için yemek yeriz. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’ın size helâl ettiği o temiz ve güzel şeyleri haram kılmayın ve sınırı da aşmayın. Çünkü Allah sınırı aşanları sevmez. Allah’ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yiyin…” (Maide, 5/87-88). Yüce Allah’a nimetleri dolayısıyla şükretmek suretiyle de ruhunuzu besleyiniz.
İşte bu vasat konum, müşriklerin ve Kitap Ehli’nin İslâm’dan önceki ko-numlanndan farklıdır. Onlardan kimisi bahîre, sâibe ve bunlara benzer muayyen bir takım şeyleri kendilerine haram kılmıştır. Hristiyanlarda ise ruhbanlık ilkesi, ruha azab vermek ve ruhu bütün zevk verici şeylerden mahrum bırakıp bedeni ve bedenin haz ve ihtiyaçlannı bütünüyle hakir görmek ilkesi iyiden iyiye yaygınlık kazanmıştır. Bu ise ya bu gibi şeyleri rahiplere has kabul etmekle veya bunu herkese genelleştirmekle oluyordu. Meselâ “Bakire Meryem” ve azizlerin oruçları gibi bir takım oruç türlerinde et ve yağdan uzak durmak, bir başka oruçta balık, süt ve yumurtayı yasaklamak bu ikinci tür yasaklamalara örnektir.
Halbuki gerçek manada haram kılınanlar şunlardır:
1- Meyte’yi yemek. Çünkü kan onun içerisinde kalır ve ondan zarar görmek ihtimali oldukça yüksektir. Aynca eti bozulur ve çoğunlukla hastalıklar o meyte’yi kirletir. O bakımdan meyte pisliği dolayısıyla ve zararları sebebiyle haram kılınmıştır.
2- Akmış kanı kullanmak. Bunun yasak oluş sebebi zararlı olması, selim tabiat sahibi olanların bundan tiksinmesidir. O bakımdan akmış olan kan, pisliği ve zararı dolayısıyla haramdır.
3- Domuz etini yemek. Domuz etini yemek de zararlıdır. Selim tabiat sahibi kişiler ondan tiksinir. Çünkü domuz pis bir hayvandır, çoğunlukla pislik ve necaset yer. Ayrıca bu hayvanda zararlı unsurlar da vardır. Çünkü oldukça öldürücü mikroplar taşır. Son derece bayağı bir karakteri de vardır. Diğer taraftan cinsel yönü baskın olup dişisini de kıskanmaz. Tabiatı itibariyle tenbeldir. Domuz eti ile beslenen bir kimse domuzun bu karakteristik özelliklerinden de etkilenir. Ayrıca bazen vücudunun kas hücrelerinde yer alan tek hücreli hela-zoni kurtların yumurtaları da o etten beslenenlere geçebilir. İsterse en temiz ahırlarda beslenmiş olsun.
4- Kesimi esnasında Allah’tan başkasının adı anılan hayvanların haram kılınış sebebi ise bunu putperestlik işlerinden olması ve Yüce Allah’a ortak koşulması, Allah’tan başkasına güvenilmesi demek olduğundandır. Cahiliye döneminde Araplar putlar adına hayvanlarını kesiyorlar ve: “Lât ve Uzza adına” diye seslerini yükseltiyorlardı. İşte bu din ve tevhid ilkesini korumak ve Allah’ı tazim etmek kastıyla haram kılınmıştır. Bu sınıfların münhasıran haram kılınması Yüce Allah’ın, “O size ancak., haram kıldı.” buyruğundan anlaşılmaktadır. Yani Yüce Allah sizlere meyte’den ve ondan sonra sözü geçenlerden başkasını haram kılmamıştır. Çünkü “innemâ = ancak” hasr ifade eder. Yani sözlü olarak ifade edileni hükmün içerisine alır, onun dışında kalanları da hükmün dışında bırakır. Burada da bu kelime münhasıran haram kılınanları söz konusu etmektedir. Özellikle de bu ayet-i kerime, “Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz olanlarından yiyin.” buyruğunda helâl kılınanları bildiren buyruktan sonra gelmiştir.
Haram kılınan bu hususlara Maide suresinde (3. ayet-i kerimede) haram kılınanlar ile Resulullah (s.a.)’ın haram kıldığı yırtıcı hayvanlardan azı dişli olanları yemek ile kuşlardan pençeli olan hayvanları yemek ve evcil eşeklerin etlerinin yenmesi de ilave edilir.
Fakat bir kimse, zaruret (kişinin haram kılınan şeyi kullanmaması halinde ölme ihtimali) dolayısıyla Allah’ın haram kıldığı her hangi bir şeyi, başkasını bulamamak ve ölümden korkmak dolayısıyla yemek zorunda kalıyor ve bizatihi onu arzulamıyor ise, ihtiyaç miktarını da aşmaksızın yemesinde onun için bir vebal yoktur. Bu ise canı korumak, onu helak olmaya maruz bırakmamak içindir. Ayrıca açlık dolayısıyla ölecek noktaya gelmek, meyteyi ve kanı yemenin zararından daha büyük bir zarardır.
Yüce Allah haram kılınanlardan yemenin caiz olmasını: “Saldırmamak ve haddi aşmaksızın” buyruğu ile kayıtlamıştır ki, kendi hevalanna uyarak zaruret içerisinde olmadığı halde muztar (onu yemeye mecbur) olduğunu iddia etmesin, zaruret miktarını ya da ihtiyaç kadarını bu şartı istismar ederek aşıp arzularının ardından gitmesin.
Şüphesiz ki Allah zarureti takdir edip değerlendirmekteki hataları dolayısıyla kullarını bağışlar. Çünkü bu değerlendirme onların ictihadlarına bırakılmıştır. Allah kullarına merhametlidir. Zira O, kullarına zaruret halinde haram kılınan şeyleri kullanmayı mubah kılmış ve onları zorluk ve sıkıntıya düşürmemiştir. [1][20]