VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 231. VE 232. AYETLER

Boşanmış Kadına Karşı Davranışta Erkeğin Vazifesi Ve Erkeğin Velayeti
231- Kadınları boşadığınızda iddetleri-nin bitirmesi de yaklaştı mı artık onları ya iyilikle tutun veya iyilikle salın. Onlara zulmedebilmeniz için zararlarına onları tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendisine zulmetmiş olur. Allah’ın ayetlerini alaya almayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve size kendisi ile öğüt vermek üzere indirdiği Kitab’ı ve hikmeti anın. Bir de Allah’tan korkun ve bilin ki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
232- Kadınları boşayıp da iddetlerini bitirdiler mi aralarında maruf bir şekilde anlaştıkları takdirde artık kocalarını nikahlamalarına engel olmayınız. İşte içinizde Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere böyle öğüt verilir. Bu sizin için daha faziletli ve daha temizdir. Allah bilir siz bilmezsiniz.
Nüzul Sebebi
- ayetin nüzul sebebi ile ilgili olarak İbni Cerir et-Taberî, İbni Abbas’ın şöyle dediğini rivayet etmektedir: Önceleri adam hanımını boşar, sonra iddeti bitmeden ona döner, sonra tekrar onu boşardı. Bunu hanımına zarar vermek ve onu başkalarıyla evlenmekten engellemek için yapardı. Bunun üzerine Yüce Allah bu ayet-i kerimeyi indirdi.
Taberî, es-Süddi’nin şöyle dediğini nakletmektedir: Bu ayet-i kerime, Sabit b. Yesâr diye anılan Ensardan bir adam hakkında nazil olmuştur. Hanımını boşayan Sabit, iddetinin bitmesine iki veya üç gün kala ric’at yaptı; sonra sırf ona zarar vermek için bir daha boşadı. Bunun üzerine Yüce Allah, “Onlara zul-medebilmeniz için zararlarına onları tutmayın.” ayetini indirdi [1][69]
Yüce Allah’ın, “Allah’ın ayetlerini alaya almayın” buyruğu ile ilgili olarak İbni Ebi Ömer Müsned’inde İbni Merdûveyh, Ebu’d-Derdâ’dan şöyle dediğini nakletmektedirler: Adam hanımını boşar, sonra da ben oyun oynadım (şaka yaptım) derdi. Yine kölesini azad eder, arkasından: Ben oyun oynadım, derdi. Bunun üzerine Yüce Allah da, “Allah’ın ayetlerini alaya almayın” ayetini indirdi. Resulullah (s.a.) bu ayeti okuyup şöyle buyurdu: “Üç şey vardır ki bunların ciddisi de ciddidir, şakası da ciddidir: Boşamak, nikâh ve ric’at.” Yine Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Her kim oyun olsun diye hanımını boşar veya oyun olsun diye kölesini azad ederse bu, onun aleyhine olmak üzere geçerli olur.”
- ayet-i kerimenin nüzul sebebiyle ilgili olarak da Buharî, Ebu Davud, Tirmizî ve başkaları Ma’kil b. Yesar’dan şunu rivayet etmektedirler: Ma’kil kız-kardeşini bir müslüman ile evlendirmişti. Bu kadın bir süre o kişinin nikâhı altında kaldıktan sonra, kocası onu bir defa boşadı ve iddeti bitinceye kadar ona dönüş yapmadı. Eski kocası onu, o da kocasını arzuladı. Diğer talipliler ile birlikte geldi, ona talip oldu. Ma’kil ona “Ey adi herif” dedi, “Onu sana vermekle ben sana ikramda bulundum, onu seninle evlendirdim, sen onu kalktın boşa-dın. Allah’a yemin ederim, ebediyyen sana geri dönmeyecektir.” Yüce Allah kocasının hanımına olan ihtiyacını, hanımının da kocasına olan ihtiyacını bildiğinden “Kadınları boşayıp da iddetlerini bitirdiler mi… Allah bilir siz bilmezsiniz.” ayetini indirdi. Ma’kil bunu işitince: Rabbimin buyruğunu dinledim ve itaat ettim diyerek dedi ve: Seni kardeşimle evlendiriyorum, sana ikramda bulunuyorum, diyerek kızkardeşini ona verdi. [2][70]
Açıklaması
Kadınları boşayıp da iddetlerinin bitmesi yaklaştı mı iki şeyden birisini yapmalısınız; ya kadını maruf bir şekilde (yani eziyet vermeksizin ric’at yaparak) tutacaksınız veya maruf bir şekilde serbest bırakacaksınız (yani ona herhangi bir zarar vermeyeceksiniz). Burada “sürenin tamamlanması= büluğu’l-ecel” iddetin tamamlanmasının yaklaşması diye tefsir edilmiştir. Çünkü iddet bittiği takdirde kadına ric’at caiz olmaz. Böyle bir mana vermekten başka yol yoktur. Bir sonraki ayet-i kerimede geçen “iddetin bitmesi” ise bitmek anlamındadır; çünkü mana bunu gerektiriyor. Buna göre bu, ikinci ayet-i kerimede hakikat, birinci ayet-i kerimede de mecaz anlamındadır.
Daha sonra zararın önlenmesi, daha bir pekiştirilerek şöyle buyurmaktadır: Kadınlara zarar vermek ve onları evlenmekten engelleyip iddetlerini uzatmak kasdı ile onlara ric’at yapmayınız ki, sonunda sizlere fidye vermek ve belli bir mal ödemek zorunda kalmasınlar. Onları buna mecbur etmeniz kadınlara bir haksızlıktır. Hem kim yasak olan bu fiili -ki o da haksızlık ve zarar vermek kasdıyla nikâh altında tutmaktır- yaparsa, dünyada kendi vicdanını rahatsız etmek, kadının ailesi ile kendisi arasında kötülük ve düşmanlık kapısını açmak suretiyle, ahirette de kendisini Allah’ın azap ve gazabına maruz bırakmak suretiyle kendisine zulmetmiş olur. Çünkü o zayıflara musallat olmuş, kadının kendisinden kurtulmaya olan ihtiyacını sömürmek yoluna gitmiştir.
Yüce Allah’ın emirlerine uymakta, sizin için koymuş olduğu sınırlarını gözetmekte gevşeklik göstermeyiniz. Eğer sizler bu konuda gevşeklik gösterir, kusurlu hareket ederseniz, Allah ile, O’nun emri ile alay eden kimseler gibi olursunuz. Böyle bir ifadede şefi sınırları aşan kimseler için büyük bir tehdit, mümin olan kimseler için de evlilik bağına gereken saygıyı göstermeye ve cahi-lî uygulamalardan uzak durmaya bir teşvik vardır.
İslâm ve sair nimetleriyle Allah’ın üzerinizdeki hakkını hatırlayınız. Eşler arasında merhamet ve sevgi yaratmış olması da bu nimetler arasındadır. Nitekim Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: “Sizin için nefislerinizden kendileriyle sükûn bulacağınız ve aranızda sevgi ve merhamet varettiği eşler yaratmış olması da O’nun ayetlerindendir.” (Rum, 30/21).
Allah’ın Kur”an-ı Kerim’de ve sünnet-i nebeviyyede indirmiş olduğu teşriî hüküm ve hikmetleri hatırlayınız. Bunlar evlilik hayatının huzurlu olmasını sağlamak, mutluluğu, rahatı ve benzeri hususları gerçekleştirmek içindir. Bunlarda sizin için pek çok fayda ve menfaatler vardır. Çünkü hükümler düzenin esaslarını ortaya koyar. Teşriin hikmetini, sırlarını öğrenmek ise, o emirlere uymaya, gereken öğüt ve ibretleri alıp bu konuda ikna olmaya yardımcı olur.
Daha sonra Yüce Allah evlilik ile ilgili teşriî hükümleri, o hükümlere saygılı olmaya itecek şekilde vurgulamaktadır ki, bu takva yani Allah’tan korkmak, O’nun emirlerine uymak, yasaklarından kaçınmak, kadını küçük görmeyi terkedip kutsal evlilik bağına aldırış etmemeyi bırakmaktır. Halbuki cahiliye döneminde Araplar bunun zıddına kadını küçümsüyor ve onu yalnızca bir eğlence aracı kabul ediyordu. En basit bir sebep dolayısıyla kadınları boşuyor, sonra ric’at yaparak ona zarar veriyor ve adeta onu askıdaymış gibi bırakıyorlardı. Günümüzde de böyle cahil ve beyinsizler vardır.
Biliniz ki muhakkak Allah her şeyi bilendir. Sizin işlediğiniz, O’nun sınırlarını aşmak, emirlerini uygulamamak gibi şeyleri de bilir. O yüce Allah kendinize ihlâsla kendisine bağlamanızdan, hükümlerine tabi olmanızdan başkasına razı değildir.
Ey müminler! Kadınları boşayıp onların iddetleri tamamen sona erdiğinde sizlerin onları birinci ve ikinci talâktan sonra ilk kocalarına evlenerek dönmelerini engellemeniz caiz değildir. Yine siz ey kocalar, sahip olduğunuz yetkiyi kullanarak üçüncü boşamadan ve iddetin sona ermesinden sonra bir başka koca ile evlenmelerine de mani olmanız caiz değildir. Eğer kadın ile ona talib olan kimse arasında karşılıklı rıza gerçekleşir, talibi ona denk (küfüv) olur, mehr-i misil de verirse ortada da şer”î bir yasak yoksa buna engel olmayınız. Aynı şekilde ileri gelenleri, ilim adamları, yöneticileri ve akıllarını gereği gibi kullanan kimseleri ile müşahhas ifadesini bulan ümmetin de, kamu maslahatını gerçekleştirmek hususunda bir dayanışma içerisinde olması gerekir ki, maruf olanı engellemesin, münker olanı da kabul etmesin. Aksi taktirde toplum helak olur, zarar görür.
Az önce geçen velilerin kadınları başkalarıyla evlenmekten engellemelerinin yasaklanması ile ilgili teşriî hükümlerle öğüt verilir. Müminlerin kalpleri bu emirlere huşu’ ile itaat eder, rablerinin emirlerine uyarak bunları kabul ederler. Müminin yapacağı iş itaattir, öğüt almaktır, bu şekilde onlara engel olmayı terketmenizin yasaklanması sizin için daha faziletlidir. Günahların kirliliklerinden daha temizleyicidir. Yani bu emre uymakta sizin için bir bereket ve hayır vardır. Irzın, şerefin korunması ile, fazilet; boşanmış olan kadınların fa-sıklığa, fesada ve sapıklığa gitmesine sebep olmamak suretiyle de bir nezahet; günahlara, haramlara kötülüklere aldanıp düşmekten de kurtuluş vardır.
Allah bütün bu hususlardaki sizin menfaatlerinizi bilir. O bakımdan O’nun emirlerine uyunuz. [3][71]