VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 92. VE 96. AYETLER
Tevrat’a İman Ettikleri İddialarının Yalanlanması
92- Andolsun ki, Musa size beyyinelerle gelmişti. Sonra siz onun ardından buzağıyı (ilâh) edindiniz. Siz zalimlersiniz.
93- Hani sizden bir söz almış ve Tûr’u tepenizin üstüne kaldırıp “Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve dinleyin” demiştik. Onlar: “Dinledik, isyan ettik” demişlerdi. Küfürleri yüzünden buzağı kalplerinde içirilmişti. De ki: “Eğer müminler iseniz, imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür!”
Açıklaması
Yahudiler şanı Yüce Allah’ın kendilerine ihsan buyurmuş olduğu nimetlere karşılık nankörlük ettiler. Nitekim bu husus, bundan önceki ayetlerden açıkça anlaşılmaktadır. Aynı şekilde vadedilen arzdaki nimetlerde de durum böyle olmuştu. Yine orada apaçık ayetleri ve Musa (a.s.)’nın getirip onun Allah’ın resulü olduğunu gösteren Allah’tan başka hiçbir ilâh olmadığını belgeleyen kesin delilleri de inkâr etmişlerdi. Sözü geçen apaçık beyyineler, Tevrat’ın nazil olduğu mikat (Tevrat’ın Musa’ya verilmesi için söz verilen vakit)’tan önce meydana gelmiş olan mucizelerdir. Bunlar ise Yüce Allah’ın: “Andolsun Musa’ya dokuz tane apaçık ayet vermiş idik” (İsra: 17/101) buyruğunda belirtildiği gibi, dokuz tanedir. Sözü geçen bu ayetler tufan, çekirgeler, haşerat, kurbağalar, kan, asâ, el, denizin yarılması ve yıllarca süren kuraklık ve kıtlıktır. Ancak bütün bu apaçık ayetler, şirk ve putperestliğe daha çok gömülmelerinden başka bir işe yaramadı. Allah’ın üzerlerindeki nimetlerine şükredecek yerde, Allah’tan başka kendisine tapındıkları buzağıyı ilâh edindiler. Sözü geçen bu buzağı ise, Samiri’nin süs eşyalarından kendilerine yaptığı ve ilâh kabul edip tapındıkları bir puttur. Bu onların kalplerinin katılığının, akıllarının bozukluğunun delilidir. O bakımdan onların hidayet bulmaları umulamaz. Bu yaptıkları bir zulümdür, bir şeyi konulması gereken -hakkettiği yerden başka yere koymaktır. Allah’a şirk koşmaktan daha büyük hangi zulüm olabilir!
Ey Muhammed! Tevrat’ta bulunanlar gereğince amel etmek, orada bulunan hükümlere tam bir gayretle sıkı sıkıya sarılmak üzere kendilerinden söz alındığı zamanı da onlara hatırlat! Onlar kendilerinden alınan bu söze aykırı hareket etmiş, ondan yüz çevirmişlerdi. Nihayet kalplerine korku salmak üzere Tür (dağı) üzerlerine kaldırılmış, bunun üzerine onu kabul etmişlerdi. Fakat daha sonra yine buna aykırı harekette bulunmuşlardı. Bununla onlar adeta “dinledik ve isyan ettik” demiş gibi oldular. Ardından aykırı davranışları daha da ileriye götürdüler, şirke düştüler. Buzağıyı ilâh edindiler, buzağıya karşı duydukları sevgi kalplerine kadar işledi. Mısır’da kabul ettikleri putperestlik sebebiyle buzağıya tapınmaya karşı duydukları aşın sevgi ruhlarında alabildiğine yer etti.
Ey Muhammedi Sen geçmişteki önderlerinin bu durumlarını öğrenmelerinden sonra çağında yaşayan Yahudilere de ki: Sizin Tevrat’a olan imanınız böyle bir şeye çağırıyor ise buzağıya tapınmak, peygamberleri öldürmek, sözlerinde durmamak türünden amellere yönelten imanınız ne kadar kötü bir imandır!
Bu ayet-i kerimeler Hz. Muhammed (s.a.)’e iman etmeyen ve yalnızca Tevrat’a iman ettiklerini ileri süren Yahudilerin imanlarını reddetmektedir. Çünkü onlar gerçekte hiçbir şeye iman etmiyorlar; Tevrat’a da Kur”an-ı Kerim’e de. O bakımdan azarlanıp ağır bir şekilde sitem edilmeyi hak etmişlerdir. [1][73]
Yahudilerin Hayata Tutkunluğu
94- De ki: Eğer Allah nezdinde ahiret yurdu, insanlar içinde sizden başka kimseye değil de yalnız sizin ise, eğer doğru söyleyenler iseniz ölümü temenni edin.
95- Fakat onlar önceden ellerinin gönderdikleri dolayısıyla onu asla temenni etmezler. Allah o zalimleri çok iyi bilendir.
96- Andolsun ki sen onları insanlar arasında müşriklerden bile hayata daha tutkun bulursun. Onlardan biri kendisine bin sene ömür verilsin ister. Halbuki onun ömrünün uzatılması kendisini azaptan kurtarıcı değildir. Allah onların yapmakta olduklarını çok iyi görendir.
Nüzul Sebebi
- ayetin nüzul sebebi ile ilgili olarak İbni Cerir et-Taberî, Ebu’l-Aliye’den şunu nakletmektedir: Yahudiler: “Cennete Yahudi olanların dışında kimse giremeyecektir” deyince Yüce Allah da: “De ki: Eğer Allah nezdinde ahiret yurdu insanlar içinde sizden başka kimseye değil de yalnız sizin ise… ölümü temenni edin”, buyruğunu indirdi. [2][74]
Açıklaması
Peygamber (s.a.)’in Yahudilere şöyle demesi emredilmektedir: “Eğer sizler bütün insanlar arasında cennetin yalnız size ait olduğunu, sayılı günler dışında da ateşin size dokunmayacağını, Allah’ın seçkin milleti olduğunuzu iddia etmenizde doğru söyleyen kimseler iseniz, haydi bu konuda kimsenin sizinle ortak olamayacağını ve karşı davada bulunamayacağını ileri sürdüğünüz ebedî ve katıksız nimetlere ulaştıracak ölümü temenni ediniz.” Çünkü hiçbir insan mutluluktan yüz çevirip de bedbahtlığı tercih etmez. Eğer bu sözün kendilerine söylendiği vakit böyle bir temennide bulunmuş olsalardı, yeryüzünde bulunup da ölmedik Yahudi kalmayacaktı. İbni Abbas der ki: Eğer ölümü temenni etmiş olsalardı, onlardan her bir kimse (en azından) yutkunurken dahi nefes borusuna kaçacak olan tükürük damlası ile boğulup giderdi.
İbni Abbas’tan gelen rivayete göre maksat şudur: Bizden ve sizden kim yalancı ise ona ölümün gelip çatmasını isteyiniz, beddua ediniz. Ancak onlar böyle bir isteği yerine getirmediler ve dua etmediler, çünkü yalan söylediklerini biliyorlardı.
İbni Kesir der ki: İbni Abbas’m ayet ile ilgili yapmış olduğu bu açıklama kabul edilecek tek açıklamadır. Bu da kendileri mi yoksa müslümanlar mı, hangisi yalancı ise ona beddua etmek şeklindedir. Ölümü temenni etmekle onlara karşı getirilmek istenen delil, açık bir şekilde ortaya çıkmaz. Çünkü ileri sürdükleri idialannda samimi olduklarına, doğru söylediklerine inanmaları onları ölümü temenni etmek zorunda bırakmaz. Çünkü Allah’ın salih bir kulu olmak ile ölümü temenni etmek birbirinden ayrılmaz şeyler değildir. Nice salih insanlar da vardır ki ölümü temenni etmez. Hatta hayrı daha da artsın, cennetteki yeri ve derecesi daha da yükselsin diye ömrü daha da uzun olsun ister. Nitekim hadis-i şerifte de şöyle buyurulmuştur: “Sizin hayırlınız ömrü uzayıp da ameli güzelleşendir”. [3][75]
Her ne şekilde olursa olsun onlar Tevrat’ı tahrif etmek, günahsız peygamberleri öldürmek ve kitaplarında müjdelenmiş olmasına rağmen Peygamber (s.a.)’i inkâr etmek gibi işledikleri küfür, fasıklık ve isyanları sebebiyle buna asla yanaşmaz.
Daha sonra şanı yüce Allah, kendi yüce zatına yemin ederek -“bulursan” anlamını ifade eden kelimede “lâm” harfinden sonra gelen “te” harfi bu yemini ifade eder- insanlar arasında uzunca bir hayata en tutkun kimselerin Yahudiler olduğunu belirtmektedir. Hatta onlar, Allah’a şirk koşup öldükten sonra dirilmeye iman etmeyen müşrikler de dahil olmak üzere, bütün insanlar arasmda hayata en tutkun kimselerdirler. Halbuki, müşriklerin insanlar arasında hayata en tutkun kimseler olmaları gerektiği varsayılır. Çünkü onlara göre dünya hayatı ilk ve sondur. Arap müşrikleri bu dünya hayatından başkasını bilmiyor ve ahirete dair bir bilgiye sahip değillerdi.
Fakat dünya ve maddeye tutkun olan Yahudilerden her bir kimse, bin sene veya daha fazla ömür sürsün ister. -Araplar bin’i çoklukta mübalağa etmek için kullanırlar. Çünkü ahirette Allah’ın azabı ile karşılaşacağını ummakta, bundan dolayı da dünyayı ahiretten hayırlı görmektedirler. Fakat istediği kadar uzun olsun, onlardan herhangi bir kimsenin dünyada kalması Allah’ın emrinden ve can yakıcı azapla cezalandırılmasından kendisini uzaklaştırmaz. Allah bunlar karşılığında kendilerini cezalandıracaktır. [4][76]