YALNIZ ALLAH’A BAĞLAN, BUDUR HİLKATTE GAYEN!
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim, din gününün sahibi ALLAH Azze ve Celle’ye olsun. Salât ve Selam örneğimiz, önderimiz, liderimiz kendisine uyulmadığı ve izinden gidilmediği müddetçe kurtuluşun mümkün olmadığı Hz. Muhammed(sav)’e âline ve ashabına olsun İnşaAllah…
Bir insan Alemlerin Rabbine iman edip gereği olan itaati yerine getirdiğinde bunu tam manasıyla gerçekleştirebilmesi ancak ve ancak Allah(c.c)’a bağlanmanın ölçüsünü ve sebeplerini iyi anlaması iyi kavraması gerekmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de, insanın Allah’a bağlılığının ölçüsü, insanın hayatının ve ölümünün, namazının, ibadetinin yalnız Allah’a mahsus olmasıdır. Kur’an-ı Kerim buyuruyor ki:
قُلْ اِنَّ صَلَات۪ي وَنُسُك۪ي وَمَحْيَايَ وَمَمَات۪ي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ
De ki: ‘Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.’
(En’âm – 162)
Batıl dinlerden yüz çevirip, İslam’a dönmek ve Allah’a kulluk etmek, Allah’a bağlılığın ifadesidir.
Rasulullah (s.a.v.) birçok hadisi şeriflerinde, kul ile Allah arasındaki bağı, insan kafasında hiç bir soru bırakmayacak şekilde açıklamıştır. Biz Rasulullah’ın (s.a.v.) sözlerini incelersek Allah’a bağlılığın gizlide ve açıkta Allah’tan korkmak, O’na güvenmek olduğunu görürüz. Allah’a bağlılık, Allah’ın hoşlanmadığı bir şeyde insanların hoşlandığı bir şeyi istemek yerine, insanların hoşlanmadığı bir şeyde Allah’ın rızasını istemektir. İnsanın Allah’a bağlılığı kuvvetlenince, sevgisi ve düşmanlığı, vermesi ve esirgemesi, başka bir şahsi çıkar ve düşmanlığı olmadan, sırf Allah rızası için olması halidir. İşte bu hal insanda görülünce, o insanın Allah’a karşı olan bağının tam olduğu anlaşılır. Rasulullah (s.a.v.):
“Allah için veren, Allah için esirgeyen kimse, imanı tam anlamıştır.” buyurmuştur.
Vitr namazının son rekatında okuduğumuz son duayı hatırlayınız:
“Ey Rabbimiz senden yardım ve hidayet diler, günahlarımızın bağışlanmasını isteriz. Sana iman edip güveniriz. Bütün iyiliklerle sana hamd ederiz. Şükür eder inkar etmeyiz. Sana isyanı terkederiz. Ey Rabbimiz, ancak sana ibadet eder, sana namaz kılar ve secde ederiz. Rahmetini umar, azabından korkarız. Mutlaka, gerçek azabın kafirlere yetiştirilecektir.”
Bu kelimeleri düşünün. Her gece Allah’a nasıl bir bağ ile kendinizi bağlıyorsunuz. Bu ilginin gerçek yüzünü Rasulullah’ın (s.a.v.) gece namazına kalkıp okuduğu duada görüyoruz. Rasulullah (s.a.v.) Mevla’ya hitap edip, diyor ki:
“Ey Rabbim, kendimi sana teslim ettim. Sana inandım. Sana güvendim. Sana döndüm. Senin namına münakaşa eder ve seni hakim olarak kabul ederim.”
Allah İle İlgili Kuvvetlendirme Yolu
Allah’a bağlılığın yalnız bir yolu vardır. Kişi yalnız Allah’a inanıp, O’nun hem kendisine, hem yerde ve gökteki mahluklara, Rab ve İlah olduğuna iman etmesi, uluhiyetin ve bütün hakların ancak O’na has olması, şer kokusunu veren ne varsa kalbini ondan temizlenmesiyle olur. İnsanın bunu, bu bağlılığı güçlendirmesi ise iki yolla olur:
1- Düşünce ve tefekkür yoluyla.
2- Çalışma yoluyla.
Düşünce ve tefekkür yoluyla güçlendirmek şöyle olur: Yaratılış bakımından Allah ile ilişkinin çeşitlerini anlayabilmemiz için, Kur’an-ı Kerim ve sahih hadisleri inceden inceye araştırmak gerekmektedir. Bunu kavradıktan ve halinizi O’nunla karşılaştırdıktan sonra, hangi ilişkiyi koruyup, gereklerini yerine getirmişsinizdir? Ne gibi noksanlığı hissediyorsunuz? Bu his ne kadar kuvvetli olursa Allah ile ilginiz o kadar kuvvetli olur.
Allah ile aranızda bulunan ilişkilerden bir kaçını açıklayalım.
1- Siz Allah’ın kullarısınız. O’da sizin mabudunuzdur.
2- Siz yeryüzünde O’nun halifesisiniz ve sayılmayacak kadar nimet size bahşedilmiştir.
3- Siz Allah’a iman ettikten sonra, nefs ve malınızı cennet karşılığında sizden satın almıştır.
4- Siz Allah’a karşı sorumlusunuz.Yalnız görünüşe göre sizi sorguya çekmeyecek. O bütün hareketli ve hareketsiz anlarınızı, niyet ve iradelerinizi banda alıp tespit etmiştir. İşte bunlar ve benzerleri Allah ile aranızdaki ilişkinin çeşitleridir. Allah’a bağlılığımızın kuvvetli olması ve O’na yaklaşmamız, bu ilişkilerin kavranışına, idrakine ve gereklerini yerine getirmeye bağlıdır. Bunlardan gafil olup, gereklerini yerine getirmediğimiz takdirde Allah’tan uzaklaşır, ilişkimiz kesilir. Bunlara karşı uyanık bulunup, onları korumak için çaba gösterdiğiniz müddetçe Allah ile alakınız kuvvetli ve derin olur.
Fikir ve düşünce yolu ameli yola dayanmadıkça sonuç vermez. Hatta uzun süre elde tutulamaz. Bu da Allah’ın hükümlerine samimi olarak sadık kalmak, Allah’a giden yolda canını ve her şeyini feda etmek demektir. Allah’ın hükümlerine sadık kalmanın manası ise; bilerek, isteyerek, severek, gizli ve açık dünyevi her şeyi, herhangi bir maksat ve gaye gütmeden, sadece Allah’ın rızasını kazanmağa çalışmak, O’nun emrine uymaktır. Dünyevi bir zarardan korunmak için değil de, yalnız Allah korkusu için, bütün İslam dışı şeylerden kalben nefret etmek ve bunlardan sakınmaktır. Sizi takva yoluna götüren yol işte bu yoldur. Takva makamından sonra, sizi ihsan makamına yükseltecek olan husus ise; Allah’ın ve Resul’ünün (s.a.v) sevdikleri her fazileti, iyiliği üstün tutmak, sevmediklerini de yapmamaya çalışmak, bu yolda canından çok sevdiklerini, bütün kabiliyetlerini, zamanını, düşüncelerini feda etmek ve bu yolda hiç bir şeyi esirgememektir. Bununla beraber bu yolda gösterdiğiniz fedakarlık, sizi gurura ve kibire götürmeyecektir. “Filana şu iyiliği yaptım” diye kalbinizden geçirmeyecek, daima Allah’ın hakkını yerine getirmek hususunda, kusurlu olduğunuzu düşüneceksiniz. Bir daha ki yazımız da Allah’a bağlanmanın vesileleri üzerinde durup onu anlatmaya çalışacağız inşaAllah…