YERYÜZÜNÜN İLK SAKİNLERİ HZ. ADEM VE HZ. HAVVA (son bölüm)
BİSMİLLAHRİRAHMANİRRAHİM
Bütün hamd ve senalarımız alemlerin tek rabbi tek ilahı olan bizlere saymaktan bile aciz olduğumuz kadar çok nimet bahşeden ölü toprağı dirilttiği gibi ölü bedenlerinde dirilten Aziz olan Allah azze ve celle’ye mahsustur. Salat ve selam ise bu din için en çok çalışan en çok yorulan en az dinlenen kıyamete kadar gelecek olan insanların örneği ve önderi olan Hz. Muhammed(s.a.v.)e olsun ve selam tüm müminlerin üzerine olsun inşallah.
Adem ve Havva’nın ibretlik kıssasından kesitler anlatmaya devam ediyoruz inşallah.En son onların tek bir emre itaat etmeyerek cennetten çıkartılmalarını ve onların da nasıl olsa bir kere günah işledik devam edelim demeyip de anın da tövbeye yönelmelerinden ve günahta ısrar etmemelerinden bahsetmiştik.İnşallah bizlerde onlar gibi yaptığımız hatalardan anın da pişmanlık duyar ve hiç beklemeden dualara icabet eden Allah azze ve celle’ye yöneliriz. Bu iki insan artık dünya da hayatlarını devam ettirmeye başlamıştı, Allah azze ve celle’nin öğretmesi ile adem bir erkeğin yapacağı işleri yapıyor Havva da evde kadına düşen işleri yapıyordu.
Onların imtihanı dünya hayatında da devam edecekti. Hz. Âdem ve Havva’nın bir araya gelmeleri ile insan nesli çoğalma sürecine girmiş, yüce Allah(c.c.)ikisinden pek çok erkek ve dişi türetmiştir. Her batından biri erkek biri kız olmak üzere yirmi batından kırk çocukları olmuştu. Bu batından bir erkek çocuk kendisiyle birlikte ikiz olarak doğmuş olup kendisine helal olmayan kız dışında diğer batınlarda doğmuş bulunan istediği kızla evlenebilirdi. Adem a.s. Habil’in ikiz kız kardeşiyle evlenmesini oğlu Kabil’e Kabil’in kız kardeşiyle evlenmesini de oğlu Habil’e emretmişti tabi ki buda gene Allah azze ve celle’nin emri doğrultusunda olan bir durumdu. Fakat bilindiği üzere Kabil bu emre isyan etmişti ve kardeşini öldürmüştü bu kıssa Kuranı kerimde maide suresi 27-31 arasın da anlatılmaktadır buraya girmeyeceğiz fakat, taberi tarihte geçen iki kardeşin arasın da ki şu konuşmaya dikkat çekmek isterim ki insanın nasıl nefsine uyduğunu, üstün olma isteğini ve her şeyin en iyisine sahip olma arzusunun ne kadar tehlikeli bir durum olduğunu görelim.
Babaların emri üzerine iki kardeşte Allah’a kurban sunmuştu fakat Kabil’in niyeti zaten Allah’ı (cc) razı etmek değildi o yüzden gözün de değersiz olan ne varsa onu sunmuştu ve sonucun da kabul edilmemişti, bunu üzerine kardeşinin yanına gelerek şöyle dedi.”Benim kurbanım ister kabul edilsin, ister edilmesin, umurumda değil, sen hiç bir zaman benim kız kardeşimle evlenmeyeceksin. Seni öldüreceğim, demek sen benim güzel kız kardeşimle evleneceksin,bende senin çirkin kız kardeşinle evleneceğim ha? Sonra herkes senin benden daha hayırlı ve üstün olduğunu söyleyecek ha? Bundan sonrada senin çocukların, benim çocuklarıma karşı övünecekler ha?Demek sen halkın içine gideceksin, onlar senin takdim ettiğin kurbanının kabul olunduğunu, benimkinin ise geri çevrildiğini öğrenecekler ha? Hayır vallahi halk ne beni ne de seni senin benden daha hayırlı olduğunu görmeyecektir. Muhakkak ki ben seni öldüreceğim.”
Subhanallah.. insanoğlu ne kadar da içten pazarlıklı,ne kadar da acımasız,kin dolu oluyormuş.Biz bu kıssaya sadece kurbanı kabul edilmedi diye baktık hep aslında onun derdi bu değildi eğer gayesi Allah’ı(cc) razı etmek olsaydı zaten en sevdiklerinden verirdi yada sonrasında bir üzüntü ve pişmanlık olurdu ama onun derdi üstün olmaktı. İnsanlar gözünde yükselmekti arkamdan insanlar ne der derdine düşmüştü.Bu düşünce bizlere tanıdık geldimi? El alem ne der? Hep aklımızın bir köşesin de olan bir sorudur bu.Peki ya Kabil gibi Allah(c.c.)ne der diye hiç düşünmezsek sonumuz ne olur?Bizi ziyana değil de kurtuluşa götürecek şeyleri düşünme yoluna gidelim inşallah.Kardeşini öldürmeyi,Kabil’e nefsi kolaylaştırdı aynı bizim nefsimizin de bize günahları kolaylaştırması gibi ve o ziyana uğrayanlardan oldu.
Bu sırada oğulları eve gelmekte geciktiğinden Hz. Adem onları aramaya çıkmıştı. Kabil uzaktan babasının kendine doğru geldiğini görünce korkup telaşa kapılıp,kaçmaya başladı.Adem a.s. yerdeki kan lekelerini,yeni örtülmüş çukuru hemen fark etti durumu anladı büyük bir üzüntü ve göz yaşlarıyla Kabil’in arkasından bütün gücüyle bağırdı. ”Kabil.. kardeşine ne yaptın?
Bir peygamber olmakla beraber bir babaydı dı aynı zaman da Adem ve Havva yeryüzünde her şeyin ilklerini yaşadılar. İlk insan, ilk anne, ilk baba, ilk eş, ilk imtihan edilenler ve ilk evlat acısı yaşayanlar. Tabi ki de ölüm anı gelene kadar sıkıntılar devam edecekti bu dünya da, şeytan onlarla ve zürriyetiyle uğraşmayı bırakmayacaktı. Bu insanlar yeryüzünde diledikleri gibi yaşamaya terk edilmemişlerdi yüce Allah Cebrail vasıtasıyla ile Adem’e dünya hayatında uygulamaları için bazı emir ve yasaklarını belirten 21 semavi sahife-suhuf göndermiştir. Habil’in öldürülmesinden 50 yıl sonra Adem ve Havva’nın kız kardeşsiz olarak bir erkek çocukları oldu ismini ŞİT koydular. Hz.Şit doğduğu zaman Adem a.s. 120 yaşındaydı,vefat etmeden evvel yerine oğlu Şit’i vasiyet etmiş insanların idaresini ona bırakmıştı. İbni Abbas Adem (a.s.)’ın 936 sene yaşadığını rivayet etmiştir. Havva annemiz ise ondan 1 yıl sonra vefat etmiştir. Bu dünya da kalmak için ne kadar da uzun bir süre değil mi ama zaman öyle hızlı akıp gitmekte ki belki onlar da o kadar uzun yıllar yaşamlarına rağmen vaktin nasıl geçtiğini aynı bizler gibi anlamamışlardır. Ne kadar yaşarsan yaşa mutlaka her şeyin bir sonu vardır ve her nefis ölümü tadacaktır. Şu dünya hayatın da bir peygamberin dahi imtihana tabi tutulduğunu unutmayalım ve Müslüman olduğumuza yada kimliğimizde dini İslam yazmasına aldanıp gayemizi unutmayalım. Allah azze ve celle’ye bu kıssaları önümüze sunmuş ki ibret alalım diye inşallah düşünebilenlerden oluruz…
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN