Hamd Alemlerin Rabbi, Vahid ve Kahhar olan Allah(C.C)’a mahsustur. Salat ve Selam son peygamber Hz. Muhammed(sav)’e ve selam tüm müminlerin üzerine olsun.
Allah(C.C) tüm insanlardan sadece kendisine kulluk yapılmasını bildiriyor. Akıl sahibi insanın kendisine verilen yeteneklerini, ki başta akıl olmak üzere, kullanarak bu gerçeği kendi ruhunu ikna edecek derecede algılaması şarttır. Rabbimiz bu hususta insanın akli yeteneklerini kullanması için ona yol gösterecek işaretleri de vahiy yani peygamberler vasıtası ile bildirmiştir. Bu da doğru yolu bulmak isteyenlerin Kuran’ı anlamak ile meşgul olmasını da gerekli kılmaktadır.
Bir işin karşılığında paha biçilen ücret ne kadar yüksekse biliriz ki o iş o kadar ağırdır. Ya da bu işte kime karşı sorumlu isek, o sorumlu olunan makamın yüksekliğine göre işin ağırlığı da artar. Allah (C.C) nın yüceliğini ve azametini öğrenmek O’na karşı olan kulluk sorumluluğunun da ağırlığını öğrenmeye vesile olacaktır. Bu nedenle kaliteli bir teslimiyetin yolu Allah(C.C)’u tanımaktan başlar.
Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz. (Haşr,21)
Evet, Kuran bize hem doğru inancı hem de makbul bir yaşantıyı öğreten ilmin ana kaynağıdır. Ve, kulun görevinin ağırlığını bir misal ile bildiriyor. Bu aynı zamanda ruhun teslimiyet,sevgi,saygıya dayalı bir korku barındırmayan hisden ve anlamdan uzak bir halde bulunduğu bir bünyenin yaptığı amellerin Allah(C.C)’nun murad ettiği bir durum olmadığını gösteriyor. Kulun Rabbini tanımadan kendi zannı doğrultusunda bir din yaşaması bu noktada şeytanın onu kandırdığının da bir göstergesi olacaktır.
Demek ki, Allah(C.C)’a karşı sorumlulukların bir ağırlığı söz konusu, bir ciddiyet söz konusu. Bu hususun detaylarını yine Kur’an açıklamaktadır. Fakat şunu belirtmekte fayda var. Bir işin bir kişiye ağır olması ancak O’nu yapmaya karar verdiğinde ortaya çıkar. O işi yapmayan onun ağır olduğunu yeterince anlamaz. Rahatımızı terk etmeden, dinimizi öğrenmek ve yaşamak için yoğun bir çaba göstermeden Allah’ın ayetlerini muhatap aldığımızı ifade etmemiz doğru olmaz.
Eğer Kuran’a yönelirsek, sorumluluklarımızın ciddiyetini o zaman anlarız. Allah(C.C) 6000 kusur ayeti kerimeyi haşa boşa inzal etmemiştir. O bundan münezzehtir. Yine, 23 yıla yakın insanların hidayeti yolunda mücadele eden ve geride büyük bir sünnet bırakan peygamberi de boşa göndermemiştir.
Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru! (Ali imran,191)
Gökleri ve yeri boş yere yaratmayan, boş yere de şeriat inzal etmemiştir. Bugün insanların birçoğu maalesef sadece akıllarına güvenip, bir din yaşamayı kendi anlayışına terk etmiş durumdadır. Halbuki Allah(C.C) ait olan din ancak Allah(C.C) nun koyduğu kural ve kriterle ile yaşanabilir. Hesap gününde Allah(C.C) dan başka hesap sorucu olmayacaktır. Bugün de Allah(C.C)’ın indirdiğine herhangi başka beşeri bir unsur karıştırmak nerdeyse hesap gününde Allah(C.C) ile beraber falanca da beni hesaba çekecek demek kadar akılsızlıktır.
Bizleri diğer canlılardan ayıran aklımızı doğru şekilde kullanmamız hem dünya hayatında Allah(C.C)’ın rızasının kazanmaya hem de ahirette saadete kavuşmaya vesile olacaktır. Bu nedenle geçici dünya hayatında imtihan icabı süslenen maddeden aklımızı sıyırıp varlık aleminde insan olarak bulunmamız gereken konumu tespit etmeye çalışmalıyız.
VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN