sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

ZANNI CAHİLİYYE

05.03.2020
599
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

Geçen ay yazımızda cahiliyye kavramından bahsetmiştik. Bu ay da inşallah cahiliyenin Kur’an’da ki diğer bir bölümünden bahsedeceğiz.

Kur’an’da cahiliye 4 yerde geçer:

  • Zannı Cahiliyye
  • Hükmü Cahiliyye
  • Teberrüce’l Cahiliyye
  • Hamiyyete’l-Cahiliye

Bu yazımızda inşaallah  zannı cahiliyye konusunu izaha çalışacağız.

ZANN-I CAHİLİYE: Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize öyle bir eminlik, öyle bir uyku indirdi ki, o, içinizden bir zümreyi örtüp bürüyordu. Bir zümre de canları sevdasına düşmüştü. Allah’a karşı, cahiliyet zannı gibi, hakka aykırı bir zan besliyorlar ve “Bu işten bize ne?” diyorlardı. De ki: “Bütün iş Allah’ındır”. Onlar sana açıklamayacaklarını içlerinde saklıyorlar (ve) diyorlar ki: “Bize bu işten bir şey olsaydı burada öldürülmezdik”. Onlara şöyle söyle: “Eğer siz evlerinizde olsaydınız bile, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar yine muhakkak öldürülecekleri yerlere çıkıp gidecekti. Allah (bunu) göğüslerinizin içindekini denemek ve yüreklerinizdekini temizlemek için yaptı. Allah göğüslerin içinde olanı bilir. (Al-i İmran/154)

Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize öyle bir eminlik, öyle bir uyku indirdi ki, o, içinizden bir zümreyi örtüp bürüyordu ;

Bu akide, mensuplarına, hiçbir şeyin kendilerine ait olmadığını, tamamen Allah’a ait olduklarını, O’nun yolunda cihada çıktıklarında O’nun için çıktıklarını, O’nun için hareket ettiklerini, O’nun için savaştıklarını, bu cihadda, kendilerine ait başka bir amacın söz konusu olmadığını, Allah’ın kaderine teslim olduklarını, ne şekilde olursa olsun bu kaderden geleni hoşnutluk ve teslimiyetle karşılamalarını öğretmektedir.

Bir zümre de canları sevdasına düşmüştü. Allah’a karşı, cahiliyet zannı gibi, hakka aykırı bir zan besliyorlar ve “Bu işten bize ne?” diyorlardı.

Sadece kendilerini düşünenlere gelince bunların ruhlarında iman gerçeği olgunlaşmamıştır. İşte Kur’an’ın burada sözünü ettiği grup bunlardandır. Bunların nefisleri kendilerini uğraştırmış ve sadece kendilerini düşünecek duruma gelmişlerdi. İstemeden savaşa itildiklerini, buna rağmen acı bir sınav verdiklerini, öldürülme, yara ve acılardan oluşan ağır bir bedel ödediklerini düşünüyorlardı. Allah’ı gerçek anlamda tanımıyorlardı. Bu yüzden cahiliyede olduğu gibi O’nun hakkında haksız zan yürütüyorlardı. Kendilerine bir şey düşmeyen, ancak ölüp yaralanmaları için sürüklendikleri savaşta kaybolacaklarını düşünmeleri, Allah hakkında besledikleri haksız zandan kaynaklanıyordu. Allah’ın, kendilerini yardım edip kurtarmayacağını ve aksine düşmanlarının eline bir kurban gibi teslim edeceğini düşünüyorlardı.

Evet  Allah (c.c.) ‘ı Kur’an’ın ve Resulullah (sav)’ın tanıttığı şekilde tanımamak, insanı Allah (c.c.) hakkında yanlış inanç ve düşüncelere götürmektedir.

Ayeti kerimeye bakılırsa Allah (c.c.)’ ın bir toplumu koruduğundan ve bir toplumu da kınadığından bahsetmektedir. Şimdi bizler acaba korunan tarafta mıyız? yoksa kınanan tarafta mıyız?

Yukarıda ki ayeti kerimeyi dikkate alır isek; bir toplum Allah (c.c)a inanmakla beraber güvenmişlerdi.  Allah’ta onlara eminlik verdi. Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize öyle bir eminlik, öyle bir uyku indirdi ki, o, içinizden bir zümreyi örtüp bürüyordu.

Yine aynı ayeti kerime de  bir  toplumun Allah (c.c.)’ı layıkıyla tanınmadığını ve Allah’a inanmakla beraber güvenmediklerini  görmekteyiz. Bir zümre de canları sevdasına düşmüştü. Allah’a karşı, cahiliyet zannı gibi, hakka aykırı bir zan besliyorlardı.

 

Allah’a güvenmek denilince akla  el-Mümin sıfatı gelmektedir.

Ulema  el- mümin sıfatını izah ederken şunları söylemişlerdir:

İbn Abbas: Kullarına, kendilerine zulmetmeme güvencesi verendir.

Katâde: Sözünün doğru olduğunu ispatlayandır.

İbn Zeyd: Mü’min kullarını imanlarında yanıltmayan, onları  doğru  çıka­randır.

        El-Hattâbî der ki: Mü’minlerin kendisi hakkındaki zanlarını doğru çıkarmak, onların ümitlerini boşa çıkarmamaktır.

Allah’a güvenmek ve mümini yardımsız bırakmayacağına inanmak olmazsa olmazlardandır. Buna misaller verilebilir.

Musa as İsrail oğullarıyla beraber kızıl denizin kenarına geldiğinde ve firavun onları denize sıkıştırdığın da  yaşanan olayı Şuara Suresi’nden mealen aktarıyoruz:

– Derken (Firavun ve adamları) güneş doğmuştu ki, onların ardına düştüler.

– İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın adamları “Eyvah, yakalandık! dediler.

– Musa: “Hayır, aslâ! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yolunu gösterecektir.”

 (Şuara 60-61- 62)

Evet Musa (as) ve kendisine tabi olan israiloğulları firavunun ordusuyla karşı karşıya gelince, imtihanın dozajı yükselmiş ve içlerinde ki Allah’a olan bağlılık ve güveni bir anda zahire yansıtmışlardı. Bir tarafta ey Musa bizi buraya neden getirdin, işte yakalandık, şimdi bizi kim kurtaracak diye yakınan İsrail oğulları, bir tarafta da sağlam imanı ve güveniyle Allah’ın kendisini yardımcısız bırakmayacağına inanan Hz Musa (as).

 

Yine İbrahim (as), Hacer validemizi kucağındaki henüz bebek olan İsmail (as) ile birlikte Mekke’ye çölün ortasında bıraktığında;

Ey İbrahim bizi burada kime bırakıyorsun? Diye birkaç defa soruyor. Yalnız İbrahim (as)’dan cevap yok. Hacer validemiz son olarak: bunu sana Allah mı emretti? Değince İbrahim (as) evet cevabını veriyor. Bunun üzerine Hacer validemiz: Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. O ne güzel Mevla, O ne güzel yardımcıdır. Diyor.

 

İşte iman bu, güven bu, teslimiyet bu. Kısacası biz müminlerde olması gereken şuur bu.

Bu ayetler ve olaylar bizlere Allah azze ve celle’yi tanıtmaktadır. Onların güvenini boşa çıkarmadıysa senin ve benim güvenimizi de boşa çıkarmayacaktır. Yeter ki bizler o yardıma layık olalım.

Yoksa biz en çok yani tek güvenilmesi gereken (El-Mümin sıfatının sahibi olan) Allah değil de aciz olan varlıklara mı güveniyoruz? Aciz varlıklar bizi yarı yolda bırakmayacak ta Alemlerin Rabbi olan Allah azze ve celle mi bizi yarı yolda bırakacak?

Bu cahiliye zannı değil de nedir?

 

Malesef günümüzde Allah  gerçek manasıyla tanınmadığı ve boyun eğilmediği için vaadine güven gerçekleşmiyor.    Hristiyan bir doktorun sözüne güvendiğimiz kadar Allah’ın vaadine güvenebiliyor muyuz? Bir mümin  babasının, hocasının, ustasının, dokturunun vaadine güvenir de nasıl olurda Allah’ın vaadine güvenmez. Kendisi Allah’ a  verdiği sözü tutmayınca Allah’ın da kendisine verdiği vaadinden döneceğini sanıyor.

Allah azze ve celle müminleri yarı yolda bırakmayacak, mümin mümince yaşadığı müddetce Allah azze ve celle de vaadinin gereğini yerine getirecektir.

Hamd Alemlerin Rabbi Olan Allah’a Mahsustur.

İnşallah yazımız devam edecek

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.