sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA KEHF SURESİ 26. VE 31. AYET-İ KERİMELER

TABERİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA KEHF SURESİ 26. VE 31. AYET-İ KERİMELER
Ekim 18, 2025 09:56
A+
A-

26- Ey M uhamni e d, sen şöyle de: “Onların, mağarada ne kadar za­man kaldıklarını, Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybını bilmek an­cak AHaha aittir. O, ne kadar iyi görür, ne kadar iyi işitir. Yaratıklarının, ondan başka hiçbir dostu yoktur. O, hiçbir varlığı hükmüne ortak yapmaz.

Allah teala, bundan önceki âyette, ashab-ı Kehf in» mağrada ne kadar zama aldıklarını beyan ettikten sonra bu âyette de “De ki: Onların ne kadar za­man kaldıklarını Allah daha iyi bilir.” buyurmuştur.

Müfessirler, bu iki âyetin mânâları arasındaki uyumu şöyle izah etmişler­dir. “Ashab-ı Kef, mağarada, güneş takvimine göre üç yüz yıl, ay takvimine gö­re üç yüz dokuz yıl kalmışlardır. Onların, mağarada kaldıklarının tesbit edilme­sinden bu surenin inişine kadar kaç yıl geçtiğini ise ancak Allah bilir. Taberi, bu izah şeklini tercih etmektedir,

İbn-i Kesir ise şöyle diyor: “Aslında, ashab-ı Kehf in, mağaralarında ne kadar zaman kaldıklarını ancak Allah bilir ve Alîah kullarına bildirince onlar da bilmiş olurlar. Bu itibarla ashab-ıe Kehfin, mağaralarında ne kadar zaman kal­dıklarım Allah teala bildirmezse, insanların bunu bilmeleri mümkün değildir. [1][35]

 

27- Ey Muhammed, rabbinin kitabından sana vahyolunanı oku. Onun sözlerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur. Sen ondan başka sığınıla­cak hiçbir şey bulamazsın.

Ey Muhammed, rabbinin kitabından şana vahyedüeni oku ve ona uy. On­da zikredilen emirleri okuyup onlara uymayı, yasaklan okuyup onlardan kaçın­mayı ihmal etme. Aksi takdirde helak olanlardan olursun. Allanın sana, vahiy yoluyla göndermiş olduğu hüküm ve haberleri değiştirecek hiçbir güç yoktur. Allaha isyan edenlerin, ondan başka sığınacakları hiçbir merci de yoktur. [2][36]

 

28- Ey Muhammed, rabbinin rızasını dileyerek, sabah akşam ona ibadet edenlerle birlikte kendini tut. Sabret. Sakın dünya hayatının ziynetine kapılıp gözünü onlardan ayırma. Kalbini, bizi anmaktan uzaklaştırdığımız, arzularına uyan, işi gücü haddi aşmak olan kimseye sakın uyma.

Bu âyet-i Kerimenin, Kureyş’in ileri gelenleri hakkında nâzii olduğu zikredilmektedir. Kureyş müşriklerinden ileri gelenler, Resulullah’tan, Bilal, Ammar, Süheyb, Habbab ve İbn-i Mes’ud gibi fakir müminlerle oturup kalkmamasını, sadece kendileriyle oturup kalkmasını istemişler ve bunun üzerine bu âyet-i Kerime nazil olmuş ve Resulullah’ın, dünya hayatını tercih ederek varlıklı müşriklerle oturup kalkması yasaklanmış, fakir de olsalar müminlerden ayrılmaması emredilmiştir.

Sa’d b. Ebi Vakkas diyor ki:

“Biz, Resuluüah (s.a.v.) ile birlikte altı kişiydik. Müşrikler Resulullah’a: “Bunlan kov ki bize karşı cesaretlenmesinler” dediler. Altı kişi, Ben, İbn-i Mes’ud, Huzeyl kabilesinden bir kişi, Bilal bir de adlarını söyleyemeyeceğim iki kişiydi…”. Bunun üzerine bu âyet nazil oldu. [3][37]

 

29- Ey Muhammed, de ki: (Benim size getirdiklerim) rabbiniz nezdinden indirilmiş bir hak ve gerçektir. Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin”. Şüphesiz biz zalimlere, çevrelerini surlarıyla kuşatan korkunç bir ateş hazirlamışizdır. (Susuzluktan kavrulup) yardım istediklerinde, onlara erimiş maden gibi bir su verilir ki, yüzleri haşlar. O ne kötü bir içecektir. O cehennem ne kötü bir yerdir.

Müfessirler bu âyet-i Kerimeyi çeşitli şekillerde izah etmişlerdir. Taberi’nin izahı şöyledir: “Ey Muhammed, kalbleri bizi anmaktan gafil olan ve kendi heva ve heveslerine uyan şu insanlara de ki: “Ey insanlar, hak, rabbinin katından gelendir. Basan ve başarısızlık ondandır. Hidayete erdirmek ve sapıklığa düşürmek onun elindedir. Sizden, dilediğini doğru yola iletir ve onlar böylece iman etmiş olurlar. Dilediğini de saptırır onlar da inkâr etmiş olurlar. Bu hususta benim herhangi bir güç ve kuvvetim yoktur. Ancak ben sizin heva ve heveslerinize uyarak Allah’a ve onun gönderdiklerine iman edenleri huzurumdan kovamam. Sizler de dilerseniz iman edin dilerseniz inkâr edin. Şayet inkâr edecek olursanız iyi bilin ki rabbiniz, inkârınıza karşı size cehennem azabını hazırlamıştır. O cehennemin kalın surları sizi çepeçevre kuşatacaktır. Sizin gibi zalimler cehennemin şiddetli ateşinden dolayı susuzluk hissedip su isteyince sizlere, yüzleri haşlayıp etleri dökecek olan erimiş maden gibi içecekler verilecektir. O ne kötü bir içecektir. Cehennem de ne kötü bir varılacak yerdir”.

Âyet-i Kerimede “Dileyen iman etsin dileyen inkâr etsin” Duyurulmaktadır. Bu ifade kâfirleri tehdit mahiyetindedir. Yoksa iman edip etmemeyi onların keyfine bırakma anlamına gelmemektedir. Zira onlar iman etmek zorundadırlar.

Âyet-i Kerimede, cehennemin çevresinin kaim surlarla kaplı olduğu ifade edilmektedir. Bu hususta Peygamber efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmaktadır.

“Cehennemin etrafını çeviren dört duvar vardır. Her duvarın kalınlığı kırk yıllık bir mesafe kadardır. [4][38]

Âyet-i Kerimede, cehennemliklere, yüzleri haşlayan ve erimiş maden gibi olan bir içecek verileceği beyan edilmektedir. Peygamber efendimiz (s.a.v.), zorba kâfirler için: “Cehennemde ona irinli sudan içirilecektir. O, suyu yutkunur bir türlü yutamaz [5][39] âyetlerini izah ederken şöyle buyurmuştur: “Bu içecek onun ağzına yaklaştırılır. O, önce içmek istemez. Bu içecek kendisine yaklaştırıldığında yüzünü kavuracak, başının derisini pişirip sıyıracaktır. Onu içmek zorunda kalınca da bağırsaklarını parçalayacak ve bağırsakları makatından çıkacaktır. Bu hususta Allah teala diğer bir âyette de şöyle buyurmaktadır: “…Cehennemde ebediyyen kalan kimseye çok kaynar su içirilecek bağırsaklarını paramparça edecektir[6][40]Diğer bir âyette de şöyle Duyuruluyor: Yardım istediklerinde onlara erimiş maden gibi bir su verilir ki yüzleri haşlar. O, ne kötü bir içecektir. [7][41]

 

30-31- İman edip salih amel işleyen müminlere gelince, şüphesiz ki biz, iyi amel işleyenin mükâfaatını hiçbir zaman zayi etmeyiz. İşte bunlar için altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Onlar orada altın bileziklerle süslenecekler ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyecekler ve koltuklara yaşlanacaklardır. O, ne güzel bir mükâfaattır, o cennet ne güzel bir yerdir.

Allah teala bunlardan önceki âyetlerde, cehennemliklere, cehennemde verilecek cezalardan bir kısmım zikrettiği gibi bu âyetlerde de cennetliklere verilecek mükâfa ati ardan bir kısmını zikretmiş, böylece her iki sınıfa da, âhirette ebedî olarak kalacakları yerlerini hatırlatmış ve dünyada buna göre amel etmeleri gerektiğini bildirmiştir. [8][42]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.