TABERİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA İSRA SURESİ 106. VE 110. AYET-İ KERİMELER

106- İnsanlara, smdire sindire okuyasın diye biz Kur’anı kısımlara ayırdık. Onu peyderpey indirdik.
Âyet-i Kerimeden anlaşıldığı gibi, Allah teala Kur’an-i Kerimi, Resulullah’a toptan indirmemiş, onu bölümlere ayırarak peyderpay indirmiştir ki Resulullah onu kolayca ezberlesin, iman eden mü’minlere de, âyetler indikçe tebliğ etmiş olsun. [1][128]
107-108-109- Kâfirlere şöyle de: “Kur’ana ister iman edin ister iman etmeyin, O daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğunda onlar, yüzleri üstüne hemen secdeye kapanırlar”. Rabbimizi tenzih ederiz. Şüphesiz ki rabbimizin vaadi gerçekleşir” derler. Ağlayarak bir kere daha secdeye kapanırlar. Kur’an onların, Allah’a teslimiyetlerini daha da artırır.
Ey Muhammed, senden mucizeler isteyen ve istediklerini gerçekleştirmediğin takdirde sana iman etmeyeceklerini belirten müşriklere de ki: “Bu Kur’ana iman edip etmemeniz, Kur’an için bir fark ortaya koymaz. Zira, ne Kur’ana iman etmeniz, Allah’ın rahmet hazinelerini artırır ne depnu inkâr etmeniz o hazinelerde bir eksiklik meydana getirir. Kur’an inmeden önce, kendilerine ilim verilen kitap ehline bu Kur’an okunduğu zaman, çenelerinin üstüne yere kapanır secde ederler. Ve rablerini tenzih ederek: “RabbimU kendisi için uydurulan eksik sıfatlardan beridir. Şüphesiz ki rabbimizin vaadettiği sevap ve cezalar, mutlaka gerçekleşecektir. Bunlar, çeneleri üzerine yere kapanıp secde ederken gözlerinden yaşlar dökerler. Kur’an da onlann huşûlanm artırır. [2][129]
110- Sen o müşriklere şöyle de; “İster ‘Allah1 deyin ister ‘Rahman’ deyin. Nasıl çağırırsanız çağırın» isimlerin en güzeli onundur. Namazda sesini fazla yükseltme. Çok da gizli okuma. Orta yolu seç.
Âyet-i Kerimenin birinci bölümünde: “Sen o müşriklere şöyle de: “İster Allah deyin ister rahman deyin” buyuruluyor: “Abdullah b. Abbas bu kısmı izah ederken diyor ki: “Resulullah (s.a.v.) Mekke’de iken secdeye kapanır ve Allah’a yalvararak: “Ya Allah, ya rahman” derdi. Bunu gören müşrikler, “Bu adam tek bir ilaha ibadet ettiğini iddia ediyor halbuki iki ilaha dua ediyor” dediler. Bunun üzerine bu âyet-i Kerime nazil oldu ve Allah ve Rahmanın aynı olduğunu beyan etti”.
Ayet-i Kerimenin ikinci bölümünde: “Nasıl çağırırsanız çağırın, isimlerin en güzeli onundur” buyuruluyor. Bu isimler hakkında Peygamber efendimizden şu Hadis-i Şerif rivayet ediliyor:
“Şüphesiz ki Allah’ın doksandokuz ismi vardır, yüz’den bir eksiktir. Kim onlan sayarsa (Zikrederse) cennete girer. [3][130]
Allah tealanın doksan dokuz Esma-i Hüsnâsı, A’raf sûresinin yüz sekseninci âyetinin izahında zikredilmiştir. Oraya bakılabilir.
Âyet-i Kerimenin son bölümünde: “Namazda sesini fazla yükseltme. Çok da gizli okuma. Orta yolu seç” buyurulmaktadır.
Sahabiler ve tabiîler, âyet-i Kerimenin bu bölümünde, kılınan namazın mı yoksa namaz esnasında okunan âyet ve duaların mı orta yolla yapılmasını emrettiği hususlarında çeşitli izahlarda bulunmuşlardır.
Hz. Aişe (r.anh) ise burada ifade edilen namaz’dan maksadın dua olduğunu söylemiştir. Sahabi ve tabiîlerin çeşitli izahlarına gelince, onlan şöyle özetlemek mümkündür.
a- Abdullah b. Abbas bu âyet-i Kerimenin nüzul sebebi hakkında şöyle demiştir:
“Bu âyet-i Kerime nazil olduğunda Resulullah (s.a.v.) Mekke’de gizleniyordu. Sahabilerine namaz kıldırdığında Kur’an okurken sesini yükseltiyordu. Müşrikler bunu işitince, Kur’ana, onu gönderene ve onu getirene sövüyorlardı. Bunun üzerine Allah teala» Peygamber (s.a.v.)e “Namazda sesini, yani namaz esnasında Kur’an okurken sesini yükseltme ki müşrikler duyup Kur’ana sövmesinler. Onu ashabından da gizleme ki, okuduğunu işitemez duruma düşmesinler. Bu ikisi arasında bir yol tut[4][131] âyetini indirdi. Taberi de bu görüşü tercih etmektedir.
Burada, ikisinin arasında bir yol tutmaktan maksat, kişinin, okuduğu şeyi kendisinin duyacağı şekilde okumasıdır.
b- İkrime ve Hasan-ı Basrî diyorlar ki: “Resulullah (s.a.v.) Mekke’de iken açıkça namaz kılıyordu. Müşrikler ise hırçınlaşıyor ve müslümanlara saldırıyorlardı. Bu sebeple Resuiullah ve sahabîleri namazı gizli kılmaya başlamışlardı. Bunun üzerine bu âyet-i Kerime indi ye: “Namazı ne tam açıkça kıl ne de tamamen gizle. İkisinin ortasını tut” anlamındaki bu âyet-i Kerime nazil oldu.
c- Abdullah b. Abbas ve Hasan-ı Basrî’den nakledilen diğer bir görüşe göre ise bu âyet-i Kerime, namazın, gösteriş için kılınmasını korkudan dolayı da gizlenmemesini emretmektedir. .
d- İbn-i Zeyd ise âyetin bu kısmını şöyle izah etmektedir: “Ehl-i Kitap ibadet ederlerken seslerini kısıyorlardı. İçlerinden birisi aniden sesini yükseltiyor bunu üzerine diğerleri de ona katılarak bağ iriyorlardı. Allah teala bu âyeti göndererek Müslümanların, onlar gibi bağırmamalarını ve okuyuşlarını tam olarak ta gizlememelerini emretti.
e- Hz. Âişe (r.anh.)nm, bu âyette zikredilen “Namaz”dan maksadın dua olduğunu söylediğini zikretmiştik. Ümmül MiTminîn, Müslümanların, dua ederlerken bağırmamalarını ve okuyuşlarını tam olarak ta gizlememelerini ve âyet-i Kerimenin bunu emrettiğini zikretmektedir. Yine Hz. Âişe’den nakledilen diğer bir rivayete göre buradaki duadan maksat, namazın içinde okunan, tahiyyattır. Müminlerin, bunu okurken açıkça okumamaları, tam olarak da gizlememeleri gerekir.
Taberî bu görüşleri zikrettikten sonra özetle şöyle diyor: “Eğer, dışına taşmayı caiz görmediğim bu görüşler olmasaydı-ben bu âyet-i Kerimeyi: “Gündüz namazlarını kılarken açıkça okuma, gece namazlarını kılarken de gizli okuma” şeklinde anlardım”.[5][132]
111- De ki: “Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı bulunmayan, Acizlikten dolayı bir yardımcı da edinmeyen Allah’a mahsustur”. Onu lâyık olduğu şekilde yücelt.
Ey Muhammed, de ki: “Tam övgü, çocuk edinmeyen, bütün mevcudata sahibolmakta hiçbir ortağı bulunmayan, acizlikten dolayı herhangi bir dost edinmeyen Allah’a mahsustur. Ey Muhammed, sen rabbini yücelt ve tekbir getir.
Allah teala bundan Önceki âyette, en güzel isimlerin kendisine ait olduğunu beyan ettikten sonra bu âyet-i Kerimede de, yaratanla yaratılanları birbirine karıştırmamak ve kendisini noksan sıfatlardan tenzih etmek için buyuruyor ki: “Tam övgü ancak Allah’a mahsustur. O, asla çocuk edinmemiştir. O, tektir, her şey ona muhtaçtır. O, hiçbir şeye muhtaç değildir. Doğurmamıştır, doğurulmamiştır. Onun hiçbir benzeri de yoktur. Onun, mülkte herhangi bir ortağı da yoktur. Zira böyle bir ortağı olan kimse âcizdir. Âciz olan ise Allah olamaz. Onun, acizlikten dolayı yardımcı edinmeye ihtiyacı yoktur. Zira o, her şeye yardım edendir, hiçbir şeyin yardımına muhtaç değildir. O halde ey Muhammed, sen, sözünde ve amelinde rabbini yücelt”.
Katade diyor ki: “Resulullah (s.a.v.)ın, ailesinden oian küçük büyük herkese bu âyeti öğrettiği rivayet edilmektedir”.
Hıristiyanlar ve Yahudiler, Allah tealanm çocuk edindiğini,-müşrikler, Allah’ın ortakları olduğunu, Sâbiîler ve Mecûsîler, Allah’ın, acizlikten dolayı yardımcılar edindiğini iddia etmişler, Allah teala da bu âyette, o iddiaların tümüne cevap vermiştir.
Peygamber efendimiz (s.a.v.) bu âyet-i Kerimeyi okuyarak: “Bu âyet, izzet (Allah tealanın şerefini zikreden) âyetidir” buyurmuştur. [133]
Bu Sûre-i Ceîüe, Allah’ı teşbih ile başlamış, Allah’ı tekbir ile bitmiştir. Bundan sonra gelen Kehf Sûresi de Allaha Hamd ile başlamaktadır ki bu da Her iki sûre arasındaki güzel ahengi göstermektedir. [134]