sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

VEHBE ZUHAYLİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 161. VE 162. AYET-İ KERİMELER

VEHBE ZUHAYLİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 161. VE 162. AYET-İ KERİMELER
Aralık 4, 2025 09:57
35
A+
A-

İsrailoğulları’nın Beyt-i Makdis’e Yerleşmeleri

 

  1. O zaman onlara: “Şu şehirde yerle­şin. Onun dilediğiniz yerinden yeyin. “Hıtta” deyin ve kapısından secde ede­rek girin ki, günahlarınızı mağfiret edelim. Biz, ihsan edenlere daha fazla­sıyla vereceğiz” denilmişti.
  2. Fakat içlerinden o zulmedenler, kendilerine söylenen sözü başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de üzerlerine zulümlerinden dolayı gökten bir azab indirdik.

 

Açıklaması

 

Bu kıssanın açıklaması, sadece lafızlardaki değişiklik ile Bakara süresin­deki iki ayette (58, 59. ayetler) geçmişti. Bu, Kur”an’ın belagatı ve mükemmel icazıdır. Çünkü aynı lafzın tekrarı beliğ değildir. Bir manayı, değişik üslup ve lafızlarla ifade etmek belağattir.

İmam Râzî, iki sûre arasındaki lafızların değişik oluşuyla ilgili olarak sekiz görüş zikretmiştir.[1][85] Çelişki olmadıkça iki ibarenin farklı oluşunda her­hangi bir beis yoktur. Razî’nin zikrettiği görüşler şunlardır:

1- Buradaki ayette Rabbimiz: “Şehirde yerleşin” buyurmuş, oradaki ayette ise: “Giriniz” buyurmuştur. Buradaki ifade daha tamamlayıcıdır. Çünkü “yer­leşmek”, “girme”yi gerektirir.

2- Buradaki ayette “Ve külü” buyurmuş, oradaki ayette ise: “Fe külü” bu­yurmuştur. Çünkü yeme, girişten sonra olur. Bu sebeble takip edatı olan “fa”nın zikredilmesi daha güzeldir. “Vav”a gelince; yemenin yerleşme ile bera­ber olduğuna işaret eder.

3- Oradaki ayette yemek “Reğaden”  (bolca, afiyetle) lafzı ile gelmiştir. Burdaki ayette ise, vasıf zikredilmemiştir. Çünkü gelen kimsenin girişten önce yemesi, daha lezzetli olur. Normal olarak nefis onu arzular. Fakat şiddetli ihti­yaç halinde olur. Onun için buradaki ayette “reğaden = bolca, afiyetle” lafzı ter­kedilmiştir.

4- Buradaki ayette: “Hıtta”  sözü, “duhul” (giriş) sözünden önce zikredil­miştir. Oradaki ayette ise, bu iş tersinedir. İki tabir arasında fark yoktur. Çün­kü “vâv”, tertibi gerektirmez. İsterlerse önce dua, sonra secde edip baş eğerler. İsterlerse önce secde edip baş eğerler, sonra “hıtta” lafzı ile dua ederler. Çünkü asıl maksat, Cenab-ı Hakkı yüceltmek ve O’na boyun eğmektir.

5- Buradaki ayette: “Günahlarınızı mağfiret edelim” derken, günahlarınız manasında “hatletiküm” lafzı kullanılmışken, oradaki ayette “hatâyaküm” laf­zı kullanılmıştır. Her iki çoğul şekli de, aynı manaya işaret eder ve her ikisinde de günahları mağfiret etmenin, aza da, çoğa da şamil olduğuna işaret vardır.

6- Buradaki ayette: “Biz, ihsan edenlere daha fazlasıyla vereceğiz”  denil­miş, “vav” söylenmemiş, orada ise “vav” zikredilmiştir. Mânâ aynıdır. İstinaf ifade eden “vâv”ın terk edilmesi, ihsanın çoğaltılacağına daha çok işaret etmek­tedir. İki şey vaadolunmaktadır: Mağfiret ve iyiliğin çokluğu.

7- Buradaki ayette: “Biz de üzerlerine gökten bir azap indirdik.” buyuru-lurken, Bakara sûresinde: “Zulmedenler üzerine indirdik” buyurulmuştur. “İn­zal” (indirmek) kelimesinde çokluk manası yokken, “irsal” (göndermek) kelime­sinde bu mana vardır. Sanki Allahu Teâlâ, az azabı indirmekle başlamış, sonra onu çoğaltmıştır.

8- Buradaki ayette “zulümlerinden ötürü”  buyrulurken, oradaki ayette: “fısklarından ötürü” buyurulmuştur. Bu, onlarda iki vasfın da olduğuna işaret eder. Onlar, kendi nefislerine zulmetmişlerdi, fâsık idiler, Allah’ın taatından çıkmışlardı. Sonra orada zikredilen zulümde başkasına düşmanlık manası var­dır, fıskta ise dinden çıkış manası vardır.

Burada: “İçlerinden o zulmedenler, kendilerine söylenen sözü başka bir şeyle değiştirdiler” ayetinde, “içlerinden” kelimesi eklenmiştir. Oradaki ayette bu yoktur. Bu ek, açıklamayı pekiştirmek içindir. Tebdilin manası, onlar, ictihad ve te’vil söz konusu olmaksızın, söz ve işleriyle muhalefet ettiler, demek­tir.

Ayetin genel manası: Allahu Teâlâ, Peygamber efendimizin çağdaşı olan İsrailoğulları’na seleflerinin yaptıklarını hatırlatmaktadır. Onlar, seleflerinin yaptıklarına rıza gösterdikleri için, onlar gibi kınanıyor. Allah onlara, Kudüs’e veya başka bir şehire, Allah’tan günahlarını mağfiret etmesini istiyerek, Al­lah’a huşu ve hudulannı arzederek girmelerini emretti. Allah onlara iki şey va-adetti: Günahlarını bağışlamak, iyiliği artırmak. Fakat, isyan ve nankörlük ta­biatına sahip yahudiler, ilahî emre karşı nankörlükte bulundular. Söz ve fiille­riyle Allah’a muhalefet ettiler. “Hıttatün” yerine, “habbetün fi şa’retin” dediler. [2][86]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.