sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

VEHBE ZUHAYLİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 48. VE 49. AYET-İ KERİMELER

VEHBE ZUHAYLİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 48. VE 49. AYET-İ KERİMELER
Kasım 6, 2025 09:57
14
A+
A-

Araftakiler İle Cehennemlikler Arasındaki Tartışma

 

48- A’raf ashabı simalarından tanıdık­ları adamlara seslenerek derler ki: “Topluluğunuz da büyüklenmekte ol­manız da size fayda vermedi.

49- Allah’ın kendilerini rahmetine asla erdirmeyeceğine yemin ettiğiniz bun­lar mıydı?” (A’raftakilere) “Girin cen­nete, size hiç bir korku yoktur ve siz­ler üzülecek de değilsiniz” (denilecek­tir).

 

Açıklaması

 

Bu A’rafta bulunan bazı kimselerin, dünyada iken güçlerine, zenginlikleri­ne güvenen, fakir ve zayıflıkları sebebiyle de müminlerin zayıflarını hakir gören bir takım müstekbirlere seslenişleridir. Bu seslenişin muhtevası ise A’rafta bulunanların, müşriklerin ileri gelenlerinden, önderlerinden bir takım kimsele­ri azarlayacakları hususudur. Onlar bu kimseleri onları başkalarından ayırt eden alâmet ve simalanyla tanırlar.

A’raftakilerin kimisi bir takım alâmetleriyle tanıdıkları müşriklerden bazı insanlara sesleneceklerdir. Bu alâmetler ise yüzlerin karalığı, üzerlerindeki toz-duman, gözlerinin morarmışlığı, hilkatlerinin tanınmaz hale gelmiş olması­dır. Onlara şöyle diyecekler: Sizin mal toplayıp yığmanız yahut topluluğunuz ve çokluğunuzun size faydası olmadığı gibi, Muhammed’in risaletine iman et­meyip büyüklük taslamanızın da faydası olmadı. Yani ne çokluğunuzun, ne ka­labalığınızın, ne de imana karşı büyüklenmenizin Allah’ın azabına karşı size faydası oldu. Aksine sizler şu içinde bulunduğunuz azap ve cezaya çarptırıldı­nız. Aynı şekilde fakirlere ve mustaz’af müminlere karşı büyüklenmenizin de size faydası olmadı.

Böylelikle Allah’ın dünyada iken zengin ve güçlü kıldığı kimselerin, ahi-rette de nimetlere gark olacağını kabul eden yanlış fikirlerinin de tutarsızlığı ortaya çıkmış olacaktır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Biz hangi kasabaya bir uyarıcı gönderdiysek, mutlaka oranın ileri gelen refahlıları derler ki: Biz sizinle gönderileni inkâr edenleriz. Ve yine derler ki: Bizler malca da ev­latça da daha çokluğuz. Biz azap edilecekler değiliz.” (Sebe, 34/34-35).

Daha sonra onlara dünya hayatında iken Muhammed (s.a)’e iman ettikleri için Suhayb er-Rûmî, Hubeyb b. Adiyy, Bilâl-i Habeşi, Yâsir ailesi gibi işkence ve baskı altında tuttukları mustaz’aflarm durumları hakkında azarlayıcı ve başa kakan bir üslûpla şöyle soracaklardır:

Dünya hayatında iken fakirlikleri, zayıflıkları, uyanlarının azlığı sebebiy­le Allah’ın kendilerine hiç bir şekilde rahmette bulunmayacağına dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? İşte bunlar cennetin nimetleri arasında gezin­mekte ve cennetin hayırlarından faydalanmaktadır. Kâfirler ise cehennemin alevli ateşleri içerisinde yanıp duruyorlar.

Daha sonra Yüce Allah yahut da melekler sûr üzerinde bekletilen A’rafta-kilere şöyle derler: Haydi cennete girin, gelecekte sizin için korku olmadığı gi­bi, halihazırdaki durumdan dolayı da üzülmeyeceksiniz.

Bu karşılıklı konuşmanın faydası, verilecek cezanın amele göre olduğunun açıklanması ile hayır işlerde yarışırcasına önde olmaya teşviktir. Esas ölçünün mal, zenginlik ve kuvvet olmayıp asıl nazarı itibara alınacak olanın salih amel ol­duğunun açıklanmasıdır. İtaatkâr olan kimseler yüzlerinin parlaklığı ile ayırt edi­lecekler, isyankârlar ise yüzlerinin kararmışlığı, toz duman içerisinde oluşu, gözle­rinin morarmışlığı ve hilkat itibariyle tanınmaz hale gelişleriyle bilineceklerdir. [1][23]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.